Dünya şuan da benzeri görülmemiş bir yok olma krizi altında.
Tehdit altındaki türleri korumak amacı ile, birçok hayvanat bahçesi ve vahşi yaşam koruma örgütleri; üreme programlarını ve hayvanların bakımı için vahşi doğada yırtıcılardan arınmış sığınaklarda hayvanları özgür bir şekilde korumaya çalışıyor ve esir tutuyor.
Bu programların hedefi, neslinin tükenmesine karşı nüfusunun güvence altına alınmasını sağlamak, sonuç olarak hayvanın neslinin devamı için kaynak sağlandıktan sonra, tehdit edici süreçler tespit edilir, ortadan kaldırılır ve hayvanın vahşi doğaya yeniden girişi sağlanır. (Kleiman 1989).
Ancak, esir yetiştirilen hayvanlar genellikle vahşi doğada hayatta kalmaları gereken uygun becerilerden yoksundurlar.
Uygun beceriler ise şu şekilde sıralanabilir;
-Tırmanma
-Emekleme
-Uçabilme yetisi
Önemli olarak ise aynı tür içinde etkileşim, uygun barınak alanlarını bulabilme, yiyecek bulabilme veya işleyebilme, yırtıcılara uygun tanımlama yapabilme ve yanıt verme olarak sıralayabiliriz. (Shepherdson 1994; Reading ve ark.2013).
Sonuç olarak ;esir doğan hayvanların (koruma altındaki) vahşi doğaya salındıktan sonra sağ kalma oranı; vahşi doğada doğan hayvanlardan önemli ölçüde düşüktür. (Griffith ve ark.1989;Beck ve diğ.1994; Fischer ve Lindenmayer 2000; McCleery ve diğ.2013).
Bu soruna bir çözüm ise; onlara vahşi doğayı yeniden tanıtmak için eğitmektir. Eğitim koruma altındayken yapılabilir, hayvanı vahşi doğada yapılan serbest bırakma sahasındaki yarı doğal arenalarda veya vahşi doğaya yeniden girişinden sonra da yapılabilir. (Beck ve ark.1994).
Vahşi doğaya salınacak hayvanlar için çevrenin zenginleştirilmesi, koruma altındakilerin yetiştiriciliğinin hazırlanmasında önemli bir rol oynamaktadır. (Reading ve Ark.2013).
İdeal olarak bu zenginleştirme öğrenmenin en çok olduğu yaşamın erken dönemlerinde hayvanlara etkili ve uygun koşullar altında (akrabaların varlığı, sosyal grup üyeleri, ebeveynler, uygun yiyecek vb.) yapılmalıdır.
Zenginleştirme koruma altında gerçekleştirilirse, koruma altındaki koşullar; serbest bırakma yerlerinde yaşanan koşulları taklit etmelidir. Alternatif olarak, önemli sosyal, duyusal, yiyecek toplama ve lokomotor becerilerini geliştirebilecekleri vahşi doğada kafesli alanlarda da muhafaza edilebilirler.
Yetim çıta yavruları üzerinde yapılan bir çalışma, canlı avlamak için büyük kedilerin nasıl eğitilebileceğini bize gösteriyor. (Houser ve Ark. 2011).
Üç yetim çita yavrusu, en az insan teması olacak şekilde, Afrika’da ki Botswana Çita koruma tesisinde yetiştirildi.
Yavrular başlangıçta; et ve kemikten oluşan bir diyet tükettiler.
Ancak büyüdükçe canlı tavuk ile beslendiler, üç ay sonra onlara canlı tavşanlar sunuldu ve yedi ay sonra ölü impala (Aepyceros) onlara sunuldu. (Melampus, orta büyüklükte antilop).
Ölü impalayı tüketmeyi öğrendikten bir ay sonra karşılaştıkları yaralı impalayı başarılı şekilde, boğarak öldürmüş ve yemişlerdir.
Annelerinin yokluğunda bile, çitaların avlanma becerilerini zamanla gelişti.
Çitaların avlanmayı öğrendiği göz önüne alınarak, esaret altındaki büyük av, 100 hektarlık alan ve boyunlarındaki telsiz yaka (radio collars) ile Kwalata oyun çiftliği onlar için donatılmıştı.Bu çiftlik onlar için uygun habitat ve serbest yabani otçullar içeriyordu.İmpala ve Tressebes (Damaliscus Lunatus). Vb.
Çitalar bu alanda başarılı bir şekilde avlandılar (çoğunlukla impalaları) ve 7 ay sonra GPS tasmaları ile donatıldılar ve 9000 hektarlık Kwalata oyun çiftliğine çıkarıldılar.
Artık neredeyse serbest bir menzile sahip olan çitalar, oyun çiftliğinde başarılı bir şekilde avlanmaya devam ettiler ve davranışları vahşi yaşamlarına çok benziyordu.Düşünceler vahşi doğaya salınmadan önceki bu ön sürüm eğitiminin çok başarılı olduğu yönündeydi. (Houser ve ark.2011)
Fakat, uzun vadede izlendiği zaman, çitaların oyun alanından kırsal alana göç ettiği ortaya çıktı. Nedeni ise çitaların koruma alanından çıkarak insanlarla gittikçe daha fazla karşılaşmaları ve çitalar uzun mesafe kat eden etoburlar oldukları için bunu yaptılar fakat diğer kırsal alanları toprak sahipleri kullanıyor ve çitaların avlarının sayısı ve yaşam alanları azalıyor. Toprak sahiplerinin sonradan onları öldürdükleri gözleniyor.
Açıkçası bizim, büyük etoburları vahşi doğaya alıştırmak için ve onları insan zulmünden korumak için, tehdit edici süreçleri ortadan kaldırmamız gerekiyor.
Bu sorun Afrika’ya özgü değildir. Gerçekten de büyük etoburlar dünya çapında insan zulmünden çok açı çektiler.
Yararlanılan Kaynaklar:
- Houser, A., Gusset, M., Bragg, C.J. et al. (2011). Pre‐release hunting training and post‐ release monitoring are key components in the rehabilitation of orphaned large felids. South African Journal of Wildlife Research 41: 11–20.
- Griffith, B., Scott, J.M., Carpenter, J.W., and Reed, C. (1989). Translocation as a species conservation tool: status and strategy. Science 245: 477–480.
- Beck, B.B., Rapaport, L.G., Stanley Price, M.R., and Wilson, A.C. (1994). Reintroduction of captive‐born animals. In: Creative Conservation: Interactive Management of Wild and Captive Animals (eds. P.J.S. Olney, G.M. Mace and A.T.C. Feistner), 265–286. London: Chapman and Hall.
- Fischer, J. and Lindenmayer, D.B. (2000). An assessment of the published results of animal relocations. Biological Conservation 96: 1–11.
- McCleery, R., Oli, M.K., Hostetler, J.A. et al. (2013). Are declines of an endangered mammal predation‐driven, and can a captive‐breeding and release program aid their recovery? Journal of Zoology 291: 59–68.
- Reading, R.P., Miller, B., and Shepherdson, D. (2013). The value of enrichment to reintroduction success. Zoo Biology 32: 332–341.
- Shepherdson, D.J. (1994). The role of environmental enrichment in the captive breeding and reintroduction of endangered species. In: Creative Conservation (eds. G.M. Mace, P.J.S. Onley and A.T.C. Feistner), 167–177. London: Chapman and Hall.
- Kleiman, D.G. (1989). Reintroduction of captive mammals for conservation. Bioscience 39: 152–161.
Güzel bir çalışma tebrikler.
Çok güncel bir konu, özellikle yaban hayatı konusunda araştırmalar yapılması mesleğimiz adına ileriye dönük bir fayda sağlar. Ellerine sağlık