Koyun Vebası (PPR) Etiyolojisinde, Peste des petits ruminants virusu (PPRV) Paramyxoviridae familyası, morbillivirus grubu içinde yer almaktadır. Daha önce sığır vebası virusu (RPV), PPRV, köpek gençlik hastalığı virusu ( canine distemper virus, CDV) ve kızamık virusunun (measles virusu, MV) yer aldığı morbilli virus grubuna deniz memelilerinde hastalıklara neden olan virüsler de dahil edilmiştir. PPRV, serolojik olarak tek tiptir ve aynı grup içinde yer alan sığır vebası virüsü ile antijenik yakınlık gösterir.
PPRV fiziksel ve kimyasal etkenlere karşı oldukça duyarlıdır. 60°C’ de bir saatte, pH 4-10 dışındaki değerlerde de kolayca inaktive olur. Ancak, pH değerleri 7,2-8,0 arasındaki durumlarda daha stabildir. Bilinen dezenfektanlara karşı oldukça duyarlı olan PPRV için yağ eriticiler (alkol, eter, fenol) ve %2 sodium hidroksit de (24 saat litre/m2) dezenfektan olarak kullanılabilir. Ultraviole ışınları ve güneş ışığında dayanıksız olan bu etken, soğuk şartlarda (-20°C’ de veya daha düşük ısılarda) uzun süre canlılığını muhafaza eder.
PPRV primer kuzu böbrek, VERO ve transforme lymphoblast hücrelerinde üretilebilir. PPRV hücre kültürlerinde sitopatik etki (CPE) şekillendirerek üreme gösterir. Deney hayvanı olarak PPRV için koyun yaygın olarak kullanılan hayvan türlerini oluşturur.
Koyun Vebası (PPR) Epidemiyolojisi
Son yıllarda ülkemizde de görülen koyun vebası hastalığı, haritada görüldüğü üzere Orta Afrika, Arap Yarımadası ve Orta Doğu ülkeleri ile Hindistan, Pakistan ve Afganistan’da görülmektedir.
Hastalık doğal şartlarda evcil hayvanlardan koyunlarda görülür. Her iki tür arasında duyarlılık açısından önemli farklılıklar mevcuttur.
Sığır ve domuzlar ise gerek doğal gerekse deneysel koyun vebası enfeksiyonlarında son konakçıdırlar. Virusa karşı immun cevap şekillenmesine rağmen bu hayvanlarda (sığır ve domuz) klinik enfeksiyon ve virus saçılımı
görülmez.
PPRV’a karşı duyarlılıkta türler arası farklılıklar kadar, yaş grubu da önemli rol oynar. Özellikle endemik bölgelerde 3-18 aylık genç hayvanlar yetişkinlere oranla daha hassastır. Mevsimsel bir insidens farklılığı olmamasına karşın, yağmurlu ve soğuk mevsimlerde, hayvan hareketlerinin yoğun olduğu dönemlerde ve doğum mevsiminde hastalık daha sık görülmektedir.
Hasta hayvanlarda göz yaşı, burun akıntısı, salya ve gaita yüksek oranda virus içerir. Hastalık, kontamine materyallerle indirekt olarak bulaşabilirse de en önemli bulaşma yolu yakın temasla direkt bulaşmadır. Özellikle hastalığın görülmediği ülke veya bölgelere inkubasyon dönemindeki veya subklinik hasta hayvanların getirilmesi en önemli enfeksiyon kaynağını oluşturur. Hastalıktan ari bölge ve ülkelerde bir sürüde enfeksiyon şekillendikten sonra, kısa sürede hastalık sürü içinde ve sürüler arasında hızla yayılır. Ekzootik bölgelerde salgınlar şiddetli iken endemik bölgelerde daha az yaygın ve klinik seyir çok şiddetli
Patogenez
PPRV’nun doğal bulaşmasında en önemli giriş yolu nasofarangial mukozadır. Deneysel olarak enfekte doku süspansiyonlarının parenteral yolla verilmesiyle enfeksiyon oluşturulabilir. PPRV lenforetiküler dokulara, sindirim sistemi ve solunum sistemi mukoz membran epitel hücrelerine büyük affinite gösterir. Enfekte akciğer dokusu koyunlarda yüksek oranda virus ihtiva eder. Nasofarangial lenf yumrularında lokal primer enfeksiyonu takiben viremi fazı oluşur, daha sonra virus affinitesi olan dokulara yayılır ve dokularda virus replikasyonu sonucu hastalığa özgü lezyonlar şekillenir. Lenfoid dokulardaki lenfositlerin yıkımı sonucu oluşan leukopeniye bağlı olarak immundepresyon şekillenir ve latent persiste enfeksiyonlar aktive olur. Aktive latent enfeksiyonlar hastalığın klinik teşhisinde önemli güçlüklere neden olur.
Klinik Semptomlar
Koyun vebasında klinik seyir; hastalığın ekzootik veya endemik olmasına, hayvanın türüne, yaşına ve alınan virus miktarına bağlı olarak perakut, akut ve subakut seyredecek kadar değişen farklılıklar gösterir. Tipik semptomlar, hastalığın akut klinik formunda görülür. Ölüm oranı hastalığın klinik seyrine ve hastalanan hayvanların yaşına bağlı olarak %3-80 arasında geniş sınırlar içindedir.
Perakut form
Genellikle genç hayvanlarda görülür. İnkubasyon süresi 2 güne kadar düşer. Hastalık ani yüksek ateş, depresyon, iştahsızlık ve solunum güçlüğü ile başlar.
Bazı olaylarda mukoz membranlarda konjesyon ve hemorajiler görülerek kısa sürede ölümle sonuçlanır. Morbidite %100 iken mortalite %90 civarındadır.
Akut form
İnkubasyon süresi 4-6 gündür. Bazı olaylarda 3-10 gün arasında farklılık gösterir.Yüksek beden ısısını (41-42 0C), iştahsızlık, genel düşkünlük, burun ucunun kuruması ve konjuktivaların konjesyonu takip eder. Başlangıçta seröz karakterde olan göz ve burun akıntısı hastalık ilerledikçe mukoprulent bir hal alır. Yüksek ateşin görülmesinden 2-3 gün sonra diş etlerinden başlamak üzere dudak mukozalarında, dilde, yumuşak ve sert damakta, papillalarda ve burun mukozasında eroziv lezyonlar şekillenir.
Hastalık ilerledikçe eroziv karakterdeki ağız lezyonları ülseratif bir hal alır ve ağızda pis bir koku hissedilir. Öksürük çok sık rastlanan bir diğer klinik semptomdur. Bu dönemde mukoprulent bir hal alan burun akıntısı solunumu güçleştirir. İshalin başlaması ile beden ısısı düşer. İshal her zaman hemorajik karakterde olmayabilir. Bu dönemde gebe hayvanlarda abort görülebilir. Solunum güçlüğü, hipotermi ve dehidrasyonu takiben 8-10 gün içinde ölüm şekillenir. Morbidite %100’e ulaşırsa da mortalite geniş sınırlar içinde farklılık gösterir. Canlı kalan hayvanlar 2 hafta içinde iyileşebilirler veya hastalık latent enfeksiyonların aktivasyonu sonucu sekonder ve mix enfeksiyonlar ile sonuçlanır.
Subakut veya subklinik form
Lokal ırkların doğal direncine, hayvanın yaşına, türüne ve alınan virus miktarına bağlı olarak yetişkin hayvanlarda oldukça sık görülür. Hastalık süresi 10-15 gün kadardır. Klinik semptomlar belirgin değildir. Düzensiz beden ısısının dışında herhangi bir semptom görülmez dolayısıyla kolaylıkla gözden kaçabilir. Pneumopati en önemli klinik bulgudur. PPR’da hastalığın subklinik formunun son dönemlerinde ağız ve burun mukozasında papülöz, pustülöz, ektima benzeri değişiklikler oluşur ve bu oluşumlar klinik teşhiste önemli karışıklıklara neden olur. Hastalığın subklinik formu hastalığın yayılması açısından oldukça büyük öneme sahiptir
Koyun Vebası (PPR) Teşhis
Klinik teşhis
Subklinik ve perakut formların dışında PPR’ın akut formunda klinik bulgular hastalıktan şüphe edilmesi için yeterlidir. Ancak perakut ve subklinik formlarda anemnestik bilgiler değerlendirilerek solunum ve sindirim sistemi semptomlarının birlikte görüldüğü olgularda diğer bakteriyel, viral ve paraziter hastalıklarla birlikte PPR’da göz önünde bulundurulmalıdır, kesin teşhis ancak laboratuvar muayeneleri ile mümkündür.
PPR şüpheli vakalarda tipik semptomların hepsini bir hayvanda görmek her zaman mümkün olmayabilir. Bu nedenle klinik muayenelerde mümkün olduğu kadar fazla sayıda hayvana bakılmalı ve tipik semptom gösteren hayvanlar tespit edilmelidir. Klinik muayeneden önce filyasyon tespitinde yardımcı olacak aşağıdaki soruların cevapları bulunmalıdır.
- Hangi klinik semptomlar görülüyor ?
• Hastalık ilk ne zaman görüldü ?
• Hastalanan hayvan türleri nelerdir ?
• Hastalık öncesi aynı türden hayvanlarla temas var mı?
• Yeni hayvan alımı oldu mu?
• Hayvan pazarı, ortak mera ve su kaynağı yönünden hastalık ihtimalleri söz konusu mu?
• Uygulanan aşılar nelerdir ?
• Yaş grubuna göre hastalık ve ölüm oranları nelerdir ?
• Benzer hastalık tablosu daha önce görüldü mü ?
• Hastalıktan etkilenen başka sürü veya sürüler var mı ?
Aşağıda belirtildiği şekilde yapılacak sistemik muayenelerde, muayene sonuçları düzenli olarak kayıt edilip alınacak örneklerle birlikte laboratuvara ulaştırılmalıdır.
Genel durum;
Durgunluk, iştahsızlık, susuzluk, yüksek ateş, geviş getirmeme durumu, ishalin varlığı,
Solunum;
Solunum şekli, öksürük,
Lenf yumruları;
Lenf yumrularının büyüklüğü,
Gözler;
Bakışlardaki durgunluk, konjesyon, göz yaşı akıntısı ve özelliği,
Burun;
Burun ucunun kuruluğu, burun akıntısı ve özelliği, burun mukozasının durumu,
Ağız;
Diş etleri, ağız mukozası, damak, papillalar ve dilin durumu, ağızda koku mevcudiyeti,
Dehidrasyon;
Derinin dehidrasyon yönünden durumu,
Ayaklar;
Ayak lezyonları, yönünden incelenir.
Postmortem muayene
Perakut ve subklinik formlarda önemli bir otopsi bulgusuna rastlanmazken tipik otopsi bulguları akut klinik formda görülür. Bu nedenle eğer mevcut ise açık tipik klinik semptom gösteren hasta hayvanlar öldürülerek otopsi yapılmalıdır. Hastalık sonucu ölen hayvanlarda ise postmortem muayeneler mümkün olduğu kadar çabuk yapılmalıdır. Hastalığın çok erken yada son dönemlerinde ölen hayvanların postmortem muayenelerinde önemli bir otopsi bulgusu görülmeyebilir.
Otopsi bulguları
Karkas;
Hastalık sonucu ölen hayvanlar dehidre, göz göz çukurlarına gömülmüş ve perianal bölge ishal sonucu kirlidir. Periorbital ve perinasal bölge mukoprulent akıntıdan dolayı kapanmış olabilir.
Ağız;
Dudak, diş eti, dilin serbest ucu, yanak papilaları ve larenkste eroziv stomatitise özgü lezyonlar vardır.
Sindirim sistemi;
Yemek borusunda ve ön midelerde önemli herhangi bir değişiklik görülmezken abomasumda kanamalar ve erozyonlar mevcuttur. Pyolorik bölgede genellikle pseudo membranla kaplı ülserasyonlara sık rastlanır. İnce barsaklarda hemoraji, payer plaklarında ise nekroz bazende ülserasyonlar görülürken iliosekal bölgede konjesyonlar görülür. Kolon ve rektumda zebra çizgisi olarak tanımlanan hemorajilerin görülmesi en önemli otopsi bulgusunu teşkil eder.
Solunum sistemi;
Sekonder broncopneumoni oldukça yaygın görülür. Akciğer lezyonlarına genellikle apikal ve kardial loplarda rastlanır. Konselidasyon atalaktazi ve koyu kırmızı renkte hepatizasyon akciğerlerde görülen diğer otopsi bulgularıdır. Bazı olaylarda pleuritis ve hidrothoraks görülebilir.
Lenfoid doku;
Lenfo retiküler dokularda ise dalak normalden büyük, mediastinal ve mezenteriyel lenf yumruları konjesyone ve ödemlidir. Hastalığın uzun sürdüğü olaylarda ise lenf yumruları küçülmüş ve buruşuk bir görünüm almıştır.
Laboratuvar teşhisi
Laboratuvara gönderilecek materyallerin alınacağı hayvanlar dikkatle seçilmelidir. Özellikle hastalığın sonlarına doğru ölmüş ve ileri derecede ishalin şekillendiği hayvanlardan alınacak numuneler yeterli oranda virus içermediğinden virolojik muayeneler için uygun değildir. Numunelerin alınması ve nakli sırasında soğuk zincir şartlarının sağlanması gereklidir. Virolojik muayeneler için gönderilecek numuneler aseptik şartlarda, hiçbir şey ilave edilmeden buz aküleri yada buz içinde gönderilmeli ancak dondurulmamalıdır.
Laboratuvar muayenelerinin esasını viral antijenlerin tespiti, virus izolasyonu ve 14 gün ara ile alınan kan serum örneklerinde spesifik antikorların tespit edilmesi teşkil eder. Bu amaçlar için kullanılan laboratuvar testleri şu şekilde özetlenebilir.
Viral antijenlerin tespiti;
Bu amaç için kullanılan agar gel immunodiffusion (AGID), counter electrophoresis (CIEF), immuno flourescent antikor test (IFAT) ve ımmunoperoxidase (IPS) testlerde polyklonal serumlar kullanıldığından antijenik yakınlıklarından dolayı ancak sığır vebası ve koyun vebası için grup spesifik antijenler tespit edilebilir. Bu amaç için spesifik monoklonal antikorların kullanıldığı immunocapture enzyme linked immunosorbent assay (I-ELISA) ve immunohistopatolojik teknikler teşhis ve ayırıcı teşhiste kısa sürede sonuç veren laboratuvar metotlarını oluşturur.
Virus izolasyon ve identifikasyonu;
Ateşli dönem ve açık klinik semptom gösteren hayvanlardan aseptik şartlarda alınan örneklerin duyarlı hücre kültürlerinde (primer kuzu böbrek, primer oğlak böbrek, primer buzağı böbrek, vero ve transforme lymphoblast hücre kültürleri) virus izolasyonu mümkünse de uzun zaman alması nedeniyle çabuk bir teşhis metodu değildir. İzole edilen virusların identifikasyonunda kros virus nötralizasyon test (VNT) veya biomoleküler teknikler kullanılmaktadır. Hücre kültürü şartlarının mümkün olmadığı durumlarda şüpheli materyallerin sığır ve küçük ruminantlara özellikle keçilere paranteral yolla verilmesi ile virus izolasyonu yanı sıra ayırıcı teşhis de mümkündür.
Viral RNA tespiti;
PPRV spesifik cDNA hibridasyon ve reverse transcriptase polymerase chain reaction (RT-PCR) ve gen sekuens analiz testleri kullanılmaktadır. Bu amaçla kullanılan testler ayırıcı teşhisi sağlamasının yanı sıra elde edilen cDNA analizleri ile moleküler epidemiyolojide ve moleküler filyasyonda attenüe ve virulent suşların ayırt edilmesinde ve aynı virustaki suş farklılıklarının değerlendirilmesinde faydalanılmaktadır.
Spesifik Antikorların tespiti;
Spesifik antikorların tespitinin, aşılanmamış hayvanlarda teşhis amacıyla kullanılabilmesi için kan serum örneğinin alındığı hayvanın aşı geçmişinin bilinmesi zorunludur. Kros serum nötralizasyon test (SNT) ve competitive ELISA (C-ELISA) bu amaçla en yaygın kullanılan testlerdir.
Laboratuvara gönderilecek numuneler
Aşağıda belirtilen numuneler kesin ve ayırıcı teşhis amacıyla soğuk şartlarda ve en kısa zamanda laboratuvara ulaştırılmalıdır.
Canlı ve beden ısısı yüksek hayvanlardan; burun ve göz sıvapları, defibrine kan örnekleri ve lenf nodülü biyopsi örnekleri,
Ölen yada öldürülen hayvanlardan; dalak, mezenteriyel ve mediastinal lenf yumruları, akciğer, tonsil, dil ve dudak parçaları,
İyileşen hayvanlardan; aşı geçmişi açık olmak kaydıyla kan serum örnekleri.
Ancak PPRV’un çevre şartlarına ve ısıya olan hassasiyeti dikkate alınarak ölen hayvanlardan alınacak materyaller ölümü takiben en geç iki saat içinde, virus izolasyonunun gerekli olduğu şartlarda ise materyaller mümkün olduğu kadar bakteriyel süper enfeksiyonlar oluşmadan alınmalıdır.
Materyallerin soğuk şartlarda nakletmenin mümkün olmadığı şartlarda ise bu materyallere ilaveten lezyonlu dil, dudak ve damak parçaları, tonsiller ve akciğer ayrı olarak %10 formol içinde gönderilmelidir.
Koyun Vebası (PPR) Bağışıklık
Koyun vebası hastalığından iyileşen hayvanlarda ömür boyu devam ettiği düşünülen uzun süreli bir bağışıklık şekillenir ve bağışıklıktan nötralizan antikorlar sorumludur. Aktif olarak bağışıklık kazanmış analarda antikorlar kolostrumla yavruya geçer. Kolostrumla kazanılan pasif bağışıklık süresinin analardaki antikor seviyesine bağlı olarak 3-6 ay arasında olduğu bildirilmektedir. İmmun sistem üzerinde PPRV’un etkisi ile ilgili detaylı bir çalışma bulunmamakla birlikte, etkenin lenforetiküler dokuya affinitesi nedeniyle immundepresyonun şekillendiği ve latent persiste enfesiyonların aktive olduğu bildirilmektedir.
Koyun Vebası (PPR) Mücadele ve Kontrol
Koyun vebası hastalığı, istisnai durum ların dışında her zaman hastalıktan ari ülke veya bölgelere hasta hayvan girişleri ile nakledilmektedir.Bu nedenle mücadelede hayvan hareketlerinin kontrolü büyük önem arz eder. Küçük ruminantlarda PPR hastalığının çıkmasından sonra hastalığın çevreye yayılması oldukça hızlıdır. PPR görüldüğünde uygulanacak karantina tedbirleri ve hasta hayvanların imhası hastalığın yayılmasına engel olur. Hastalık tesbit edilen yerlerde hastalığın görülmediği fakat sirayete maruz hayvanlara çevreden merkeze olmak kaydıyla yapılacak aşı uygulamaları ile hastalığı kısa sürede kontrol altına almak mümkündür.
Koyun vebası hastalığı, 21 Ekim 1997 tarih ve 23147 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 1997/10 No’ lu tebliği ile ihbarı mecburi hastalıklar listesine alınmıştır.Şüpheli her vak’a mutlaka takip edilmeli, hastalık görülmesi durumunda derhal ihbarı yapılmalıdır. Hayvan hareketlerinin kontrolu, karantina tedbirlerinin uygulanması ve hasta hayvanların imhası için 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulanmalıdır.