Bazı Zehirlenmeler ve Tedavileri kısa anlatılır bir şekilde ifade edilecektir. Elinizin altında hızlı şekilde faydalanacağınız bu bilgileri meslektaşlarınıza paylaşarak onlarında faydalanmalarına yardımcı olmayı unutmayınız. Her hekim tabi ki bunların bilmeden mezun olamaz ve bilir de ama sonuçta insanız anlık unutmaları hepimiz yaşıyoruz işte tam da burada bizim bunların paylaşmamızda ki hedefimiz hasıl oluyor.
Organik Fosforlu İnsektisidler (OFİ)
Nöro-musküler kavşaklarda asetilkolin esteraz enzimini dönüşümsüz bağlayıp, asetil kolin birikime neden olarak etkisini gösterirler. Son yıllarda OFİ’lerin glutamat düzeyini artırdığı ve kasılmalardan bu mediatöründe sorumlu olabileceği belirlenmiştir. OFİ’ler hayvanlarda haricen ve sistemik olarak insektisid, bitkilerde insektisid ve sıçan zehri olarak çok geniş kullanım alanı bulan bileşiklerdir. Bu bileşiklerle kronik ya da akut zehirlenmeler sıkça gözlenmektedir. Bu bileşikler suda zor çözünür, ancak yağlı çözeltilerde kolay çözünür ve bu şekli ile daha tehlikeli duruma geçerler. Bazı bileşikleri suda bekletildiği zaman daha zehirli bileşiklere dönerler.
OFİ’ler mide-barsak, akciğer, deri ve konjuktivadan emilirler. Klinik olarak titreme, çırpınmalar, siyanoz ve akciğer ödemi, kas güçsüzlüğü, terleme, tükürük ve gözyaşı akıntısında artış, pupillerde daralma, kalp hızında azalma, ishal, idrarı tutamama, sancı ve solunum güçlüğü gözlenir. Daha sonraki aşamalarda tüm iskelet kaslarında güçsüzlük, gevşeklik ve felç gözlenir. Refleksler kaybolur ve kan basıncı düşer. Kronik durumlar ise zehirlenmeden birkaç gün ile birkaç hafta sonra ortaya çıkar. Bu durumda motor sinirlerde dejenerasyonlar gelişir. Akut zehirlenmelerde iskelet kaslarında nekroza bağlı miyopatiler gelişir. Zehirlenmelerde belirtiler nöro-musküler kavşaklar ve otonomik gangliyonlar üzerinde etkili olan nikotinik belirtiler (çizgili kaslarda gözlenen belirtiler) ve parasempatik sistem üzerinde etkisini (salgı bezleri ve düz kaslar) gösteren muskarinik belirtiler olarakta ikiye ayrılarak tanımlanır. Bunların yanı sıra reflekslerin kaybolması, konuşma güçlüğü, zihinsel karmaşıklık gibi merkezi sinir sistemi ile ilgili belirtiler gözlenir. Zehirlenmelerde ölüm solunum yetmezliğinden kaynaklanır.
Tedavi de ise öncelikli olarak zehir vücuttan uzaklaştırılmalıdır. Deri yolu ile temas olmuş ise bol su ile yıkanmalıdır. Ağızdan alınmış ise tuzlu sürgüt uygulanmalıdır. Yağlı sürgüt uygulanmamalıdır. Uygulanabilirse trekeatomi yapılmalıdır. Muskarinik belirtileri önlemek için atropin IV, SC ya da IM yapılır. Tükürük salgısının durduğu ve pupiller genişlediğinde atropin uygulaması durdurulmalıdır. Zehirlenmenin şiddetine göre 3-6 saat ara ile atropin birkaç gün verilebilir. Atropinin nikotinik belirtiler üzerine etkisi yoktur. OFİ zehirlenmelerinde morfin, kafein ve teofilin kullanılmamalı ve parenteral aşırı sıvı tedavisi yapılmamalıdır. Nikotinik belirtileri engellemek için gallamin ve d-tubokürarin gibi nöromusküler blokaj yapıcı ilaçlar kullanılmamalıdır. Bu uygulama yapılırsa vaka daha ciddi duruma dönüşür. Nikotinik belirtileri engellemek için oksim bileşikleri ilk 36 saat içinde uygulanmalıdır. Oksim bileşiklerinden 2–PAM (pralidoksim, 2–pralidoksim methiyodür), 2-PAM klorür (pralidoksim klörür, 2-pralidoksim metklorür) veya obitoksim kullanılır.
Pralidoksim küçük ve büyük baş hayvan türlerine 20–50 mg/kg dozlarında ve %10-20’lik çözelti şeklinde kas içi yada yavaş damar içi (5-6 dakika içinde) enjeksiyon şeklinde uygulanır. Gerektiğinde uygulama tekrarlanabilir. Pralidoksim klorür ise küçükbaş hayvanlara 20–50 mg/kg dozlarında ve %10 çözelti şeklinde IV veya IM yapılır. Büyük baş hayvanlara 25-50 mg/kg dozlarında %20’lik çözelti şeklinde yavaş damar içi (5-6 dakika içinde) yolla uygulanır.
Obitoksim parenteral yolla sığırlara 5 mg/kg (toplamda 2000 mg’dan fazla olmamalı) ve koyunlara 250– 500 mg dozlarında verilir. Oksim bileşikleri zehirlenmenin daha çok ilk 36 saatinde etkilidir. Anti-glutamaterjik ilaçların (karamifen, benaktizin) ise denemelerde OFI zehirlenmelerinde olumlu sonuç lar vermesine rağmen, bu ilaçların veteriner alanda kullanımı ile bilgi bulunmamaktadır. Azametifos, azinfos, diazinon, diklorvos, dimetoat, fenitrotiyon, fenklorfos, fentiyon (tiguvon), klorprifos, koumofos, krufomat, malatiyon, paratiyon, temefos, triklorfon (neguvon), pirimifos ve famfur organik fosforlu bileşiklerdendir.
Karbamatlı İnsektisidler
OFİ’lerde olduğu gibi bu bileşiklerde asetilkolin esteraz enziminin etkinliğini engelleyip, asetilkolin birikimine neden olarak etkisini gösterir. Ancak bu grup enzimi geri dönüşümlü engeller ve bir süre sonra enzim yeniden etkin duruma geçer. Klinik belirtiler OFİ’lerde olduğu gibidir. Klinik belirtiler çok şiddetli değilse tedaviye gerek yoktur. Tedavi edilmesi gerektiği durumlarda OFİ’lerde olduğu gibi atropin kullanılması yeterlidir. Oksim bileşikleri kullanılmamalıdır. Karbaril, propoksur, mesurol, aminokarb, karbofuran, aldikarb ve metomil karbamatli bileşiklerdendir.
Organik Klorlu İnsektisidler
Çevrede uzun süre parçalanmadan kalmaları, ekolojik dengeyi bozmaları ve besin maddelerinde kirlenmeye neden olmaları sebebi ile endosulfan dışında diğer bileşiklerin hemen hemen tamamının kullanımları yasaklanmıştır. Vücuda ağız, deri ve solunum yolu ile girerler. Yağda çözünür ve vücutta büyük oranda yağ dokuda depo edilirler. Yağların eridiği durumda zehirlenme gözlenebilir. Etki şekilleri tam olarak açıklanamamakla birlikte, vücudu çok çabuk uyarılabilir hale getirirler. Genelde merkezi sinir sistemi ile ilgili belirtiler gösterirler. Klinik belirtiler çoğunlukla ilk 24 saat içinde gelişir ve ölümler 1–3 gün içinde oluşur. Bazen bu süre 10 güne kadar uzayabilir.
Akut zehirlenmelerde hayvanlarda, saldırganlık, davranış ve duruş bozuklukları, şuursuz hareketler, duvara tırmanmalar, görünmeyen şeylere karşı hareketler, kas spazmları ve seğirmeleri, en ufak uyarılara şiddetli tepkimeler ve diş gıcırdatmaları, kusabilen hayvanlarda kusma, sürgün, aritmi, hipertermi, solunum güçlüğü ve siyanoz gelişir. Oluşan ilk çırpınmalarda ölüm gözlenmez ise hayvanda tükenme-bitkin düşme neticesinde koma gelişir. Tedavide esas amaç çırpınmaların kontrol altına alınmasıdır.
Köpeklere pentobarbital, kedilere tiyopental ve büyük baş hayvanlara kloralhidrat uygulaması yapılır. Ancak bu ilaçlar uygulanırken hayvan tükenme-bitkin düşme safhasında ise dikkatli kullanılmalıdır. Bu durumda merkezi sinir sistemi aşırı uyarılmaya dayalı olarak bitkin düştüğü için merkezi sinir sistemi uyarıcı ilaçlar kullanılmamalıdır. Kalp hızının azaldığı durumlarda atropin verilebilir. Karaciğer hasarını engellemek için damar içi kalsiyum ve dekstroz uygulamaları yapılmalıdır.
Oral aktif kömür ve tuzlu sürgüt uygulaması, bileşiklerin barsaklardan (safra ile gelen ve oral alınan) atılmasını hızlandırır. Memeliler için aldrin, dieldrin, endrin ve toksafen oldukça zehirli iken, DDT, DDD, endosulfan ve metoksiklor daha az zehirlidir. Bazı organik klorlu insektisid türleri ise DDT, DDD, TDE, metoksi-DDT, DMC, BHC, keltan, aldrin, lindan, dieldrin, endrin, heptaklor, endosulfan, isodrin, klordan, stroban ve toksafen (stroban-T)’dir.
Mikotoksinler
Mikotoksinler mantarlarca (küfler) oluşturulur. Bu zehirlerle kontamine yemlerin tüketilmesiyle zehirlenmelere neden olur. Son yıllarda ülkemizde silaj yapılmaya başlanmıştır. Ancak silajların uygun şartlarda yapılamaması veya muhafaza edilememesine bağlı olarak zehirlenmelerde artışlar gözlenmektedir. Mikotoksikozis tedavisinde etkili bir sağaltım şekli yoktur. Yemin değiştirilmesi yapılacak ilk işlemdir. Akut durumlarda aminoasitli (metiyonin, sistein vs) solusyonlar (IV), vitamin-mineral desteği, stanozolol (2 mg/kg, IM), aktif kömür veya üniversal andidot (PO) ve oksitetrasiklin uygulaması yapılmalıdır.
Bakır Zehirlenmesi
Bakır sülfat (çini taşı, göz taşı) şeklinde antelmentik ve sümüklü böcekler ile mücadelede kullanılırken, bakır sülfat ve diğer birçok bakır bileşikleri tarımda ağaçların ve otların mantarlarına karşı da kullanılmaktadır. Özellikle antelmentik amaçlı olarak hayvan sahiplerince kullanılırken, hatalı dozlamadan kaynaklanan ya da kazara hayvanlarca alınması neticesinde zehirlenmeler gözlenmektedir. Bakır karaciğerde yüksek oranda birikir ve hasara neden olur. Hemolitik kriz meydana getirir. Ölümler birkaç gün ile birkaç haftada gerçekleşir. Bakır zehirlenmesine en duyarlı hayvan koyundur. Sarılık gözlenir, dışkıda mukus bulunur ve bakırdan dolayı koyu yeşil renktedir.
Özel bir anditotu ve sağaltım prensibi yoktur. Kronik zehirlenmelerde, koyunlara oral 50-500 mg amonyum molibdat ile 300-1000 mg sodyum sülfat 3 hafta verilir. Akut zehirlenmelerde, ağızdan emilmemiş bakıra karşı magnezyum oksit ve sonra aktif kömür uygulaması yapılır. Diğer destekleyici tedaviler (vitamin, mineral vs) yapılabilir.
Üre ve Nitrat Zehirlenmesi
Tarımda gübre ve hayvancılıkta azot kaynağı olarak kullanılır. Bu neden ile kazara ya da yemlere hatalı karıştırılması (normal düzeyi %1–3) sonucu özellikle ruminantlarda zehirlenmeler gözlenir. İlk defa üreye maruz kalan sığırlarda 0.25–0.5 g/kg, koyunlarda ise 0.5 g/kg miktarlarında zehirlenmeye neden olabilir. Rumende üreaz enzimi bulunduğundan üre, karbondioksit ve amonyağa dönüşür. Amonyağın üretimi, canlı tarafından kullanımını aştıktan sonra zehirlenme gözlenir. Rumen pH’sı hızla yükselir ve alkaliye kayar. Rumen pH’sının düşürülmesi amonyağın oluşumunu ve emilimini büyük oranda azaltır. Tek mideliler üre zehirlenmesine (asit mideden dolayı) oldukça dayanıklıdır. Üreye karşı ruminantlar daha duyarlıdır. Neticede amonyak zehirlenmesi gelişir. Yoğun zehirlenmelerde ani ölümler gözlenebilir. Ölümün olmadığı durumlarda çırpınmalar, rumen hareketlerinin kaybolması, timpani, diş gıcırdatması ve kas spazmları gözlenir. Rumende amonyak kokusu alınır ve pH’si 7.5’in üzerindedir.
Tedavide ise rumen sonda ile boşaltılmalı (gerekirse rumenotomi) ve sirkeli soğuk su (0.5–3 L/100 kg) uygulanır. Uygulama 6–8 saat ara ile tekrar edilebilir.
Üreazı baskılamak için oral antibiyotik (neomisin veya tetrasiklin günde 3-4 kez oral) uygulaması ve destek olarak %5 dekstroz çözeltisi, kalsiyum glukonat vitamin ve mineral uygulaması yapılmalıdır.
Nitrat tarımda kullanılır. Vücuda alındıktan sonra nitrite çevrilir ve zehirlenmeye neden olur. Nitrit aşırı miktarda methemoglobin oluşmasına neden olur. Aynı zamanda damarlarda dilatasyona ve hipotansiyona da neden olur. Ölüm methenoglobine bağlı hipoksiden oluşur. Sığırlarda yem içinde %1 nitrat bulunması zehirlenme nedenidir.
Tedavide oluşan methemoglobinin indirgenmesi gerekir. Bu amaçla metilen mavisi uygulanır. Uygulama sonrası 30 dakika içinde iyileşme oluşmaz ise doz tekrar edilir. Aynı amaç için askorbik asit uygulaması da yapılabilir. Sindirim kanalını boşaltmak için sürgüt ve destek amaçlı vitamin uygulamaları yapılabilir. Ayrıca oluşan hipotansiyon için sempatomimetik uygulaması yapılabilir.
Yılan Sokması
Yılan zehirleri tüm organ ve dokularda etkilerini gösterir. Isırma yerinde ağrı, ödem, doku nekrozu, morarmalar ve ekimozlar gözlenir. Genelde ise hematolojik, kalp-damar sistemi ve nöromusküler bozukluklar gözlenir. Tanı oldukça zordur, ancak ısırma yerinin görülmesi ile tespit edilebilir. Tanı konduktan sonra mümkün ise antivenin (antiserum) uygulaması yapılmalıdır. Yara bölgesi birbirine paralel 3 mm derinliğinde ve 1 cm uzunluğunda kesikler açılarak, zehir dışarı çıkarılmaya çalışılmalıdır. Emme işi ağızla yapılmamalıdır. Hayvanın hareketleri kısıtlanmalıdır. Isırılan yerin üst kısmına (2.5–10 cm) turnike ve soğuk uygulama yapılmalı ve turnike aralıklar ile gevşetilmelidir.
Hipotansiyon için parenteral sıvı uygulaması yapılır. Alkol ve aspirin uygulanmamalıdır. Yara bölgesinde ise nekrotik dokular uzaklaştırılmalıdır. Ağrı kesici amaçlı parasetamol kullanılabilir. Antihistaminik ilaçlar, geniş spektrumlu antibiyotik ve glukokortikoidler de kullanılır.
Etilen Glikol (Antifreeze) Zehirlenmesi
Antifriz yaklaşık olarak %95 oranında etilen glikol içerir ve tatlı lezzetli olduğu için hayvanlarca kolayca tüketilerek zehirlenmelere neden olmaktadır. Etilen glikol hem merkezi sinir sistemini baskı altına alır hem de böbrek yetmezliğine neden olur. Diğer hayvan türlerine göre köpek ve kediler daha duyarlıdır. Kediler 1.5 ml/kg ve köpekler 6.6 ml/kg oranında etilen glikole oral maruz kaldıklarında, %95 oranında ölüm gözlenmektedir. İlk belirtilerde kusma ve korku gözlenirken bunu baskı, kas güçsüzlüğü, arkadan başlayıp öne doğru ilerleyen felç ve reflekslerin kaybolması izler. Son dönemde çırpınmalar ve ölüm gelişir. Hayvanlar akut dönemi atlatırsa genelde iyileşirler. Tedavide mide sodyum bikarbonatlı (%5) suyla yıkanır.
Asidoz için sodyum bikarbonat (%1.3, IV) ve çırpınmalar için ksilazin veya kısa etkili barbitüratlar kullanılabilir. Bu uygulamaların yanı sıra etilalkol (etanol) fizyolojik tuzlu su içinde %20’lik çözelti şeklinde damar içi yolla 5.5 ml/kg dozunda uygulanır ve bu uygulama gerekirse 4-6 saat ara ile tekrar edilebilir. Etilalkol uygulanacak hastaların, zehirlenmenin ilk 18 saat içinde olması gerekir. Hastaya damar içi uygulama yapılamıyor ve etilalkol oral uygulanacaksa beraberinde aktif kömür uygulanmamalıdır. Son yıllarda etilalkol yerine fomepizol (4-metiipirazol) uygulamalarının kedi ve köpeklerde etkili olduğu belirlenmiştir. Etilalkolde olduğu gibi bunun da toksikasyonun erken döneminde (yaklaşık ilk 24 saat içinde) yani azotemiden önce uygulanması gerekmektedir. Uygulamada ise ilk önce IV, 1-3 saat içinde dozunda başlanır ve 12, 24 ve 36. saatlerde 30 mg/kg dozunda devam edilir. Tiamin, pridoksin ve prednizolon ise destek tedavi amaçlı kullanılır. Diürezis amaçlı mannitol veya diğer diüretikler kullanılabilir.
Amitraz Zehirlenmesi
Formamidin türevi ektoparaziter ve insektisit ilaçtır. Banyo ya da püskürtme şeklinde kullanılır. Kedi ve atlarda kullanılmaz. Zehirlenmelerde hedef sistem merkezi sinir ve kalp-damar sistemidir. Klinik belirtiler kısmen organik fosforlu insektisidlerle zehirlenmelere benzer. Sonuçta kardiovaskuler kollaps ve solunum depresyonu gelişir. Deriyle olan lokal zehirlenmelerde sabunlu su ile yıkanır. Oral zehirlenmelerde mümkünse kusturucular uygulanır.
Daha sonra aktif kömür ve tuzlu sürgüt uygulaması yapılır. Özel antidotu yoktur. Atropinin kullanımı tartışmalı olmakla birlikte, faydalı olduğunu belirtilen araştırmalarda bulunmaktadır. Yohimbim uygulamasının faydalı olabileceği belirtilmiştir.
Kedi ve Köpeklerde Parasetamol (asetominofen) Zehirlenmesi
Ülkemizde parasetamol’un veteriner sahada satışa sunulan preparatı bulunmamaktadır. Ancak beşeri hekimlikte bulunan preparatları pet kliniğinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Parasetamol toksikasyonuna, kediler düşük glukronil transferaz etkinliğine sahip olmalarından dolayı köpeklere oranla çok daha duyarlıdır.
Tedavide %1’lik sodyum sülfat, N-asetilsistein (köpeklere başlangıçta 150 mg/kg PO veya IV, daha sonra 50 mg/kg. PO günde 3–4 kez, kedide başlangıçta 140 mg/kg PO veya IV %5’lik solusyon olarak, daha sonra 70 mg/kg PO günde 4-5 kez) ve askorbik asit (Vitamin C, 30 mg/kg yavaş IV) uygulaması yapılır.
Köpek ve Kedilerde Aspirin Zehirlenmesi
Diğer tüm hayvan türlerine göre kediler aspirine çok daha duyarlıdır. Kedilere uygulandığında yeterli oranda metabolize edilemezler.
Tedavide mide boşaltılarak aktif kömür uygulaması yapılır. Mideyi koruma amaçlı ranitidin (köpeklerde 1-2 mg/kg, BID, PO ve kedilerde 3.5 mg/kg, BID, PO) veya omeprazol (kedi ve köpeklerde 0.7 mg/kg, SID, PO) kullanılır. Kanamalar karşı vitamin K ve asidoza karşı sodyum bikarbonat (IV) uygulaması yapılır. Solunum desteklenir ve geniş spektrumlu antibiyotik uygulaması yapılır.
Kaynakça: Veteriner İlaç (Ceva), Editör Prof. Dr. Enver Yazar, İstanbul 2009, Nobel, 292-299.