Bizans’ta Veteriner Hekimlik Mesleği, Roma İmparatorluğunun M. S. 395’de ikiye ayrılışından sonra Doğu Roma hükümet merkezi olarak Byzantium‘u seçmiş ve daha sonraları Bizans İmparatorluğu olarak bilinmiştir. Batı Roma İmparatorluğu bu ayrılıştan sonra yavaş yavaş çöker ve 476’da kuzeyden gelen istilâlarla ortadan kaldırılırken doğuda uzun zaman yaşayacak bir devlet gelişme gösteriyordu.
Veteriner tarihinde Bizans ayrı ve önemli bir yer tutmaktadır. Çünkü Bizans’ta veteriner hekimlik mesleği özellikle hayvan hastalıkları tedavileri eski Yunan etkisinde kalarak gelişme göstermiştir. Bizans veterinerliğine ait elimizde en iyi ve güvenilir belgeler 10 uncu yüzyılda İmparator Kostantin tarafından bir kitap haline getirilmiş olan Hippiatrica‘dır. Bu eserdeki yazılar eski Yunan görüşü etkisinde olmakla beraber derlemelerden daha çok o çağda uygulanan veteriner hekimliğini tam olarak aksettirmektedir. Bu tatbikatın bir kısmı ilkel ve kabadır; fakat genellikle veteriner hekimlikte belirli bir ilerleme görülür. Bu yazılar İslâm veterinerliğine ve daha sonraları Rönesans da Batıda çok önemli etkiler yapmıştır. İyi meslek bilgisine sahip veterinerlerin görüşlerinin yeniden tertiplenmesi ile bu koleksiyon Bizansı veteriner literatürünün doğum yeri yapmıştır. Bu koleksiyon eski Hintten beri veteriner hekimliğe ait en önemli yazılardır. Romalılar sırf veterinerlik konusunda eser vermemişlerdir ve son Romalı yazar olan Vegetius‘un tamamen kendinden önceki Bizans veterinerlerinden yararlandığını gösteren kesin deliller vardır.
Smith ve Smithcors kendilerinden önceki veteriner tarihçilerin aksine Vegetius’u ‘Veteriner Hippocrates’ olarak kabul etmezler. Eğer veteriner hekimliğin babası unvanını birisine vermek gerekirse o da Bizans veterinerlerinin en tanınmışı Apsyrtus olmalıdır derler. Bu, Hippiatrika’nın incelenmesi sırasında açıklanacaktır.
Hippiatrika Bizans veterinerlerinin, süvari subaylarının, kastrasyoncuların ve diğer hayvan hekimliği ile ilgili kişilerin birbirlerine yazdıkları mektupların koleksiyonudur. 156 kadar yazarın mektuplarının bu eserde toplandığına bakılırsa oldukça çok sayıda kimsenin bu sanatla meşgul olduğu anlaşılabilir. Bu eserde en çok yazısı bulunan Apsyrtus‘dur (121 mektup). Bunu 107 mektupla Hierocles takip eder. Daha az yazanlar arasında Pelagonius, Hippocrates, Theomnestus, Chiron ve daha küçük çapta yazarlar ki hepsi Apsytrus’un etkisinde kalmış görünürler. Yazıların çoğu M. S. 4 üncü yüzyıl ortalarına aittir. İlk olarak Apsyrtus tarafından bir araya getirilmiş ve eski Yunan hekimi Asklepiades’e ithaf edilmiştir. Semptomlardan çok tedaviye fazla yer verilmesi yazıların ileri durumunu bir dereceye kadar zedelemektedir. Bazıları, özellikle Pelagonius’unki tamamen ampriktir ve diğerler ile karşılaştırıldığında zamana uymadığı görülür.
Bizans’ta Veteriner Hekimlik Mesleğinde “APSYRTUS”
APSYRTUS Bursa’da doğmuş, doğum tarihi bilinmemekle beraber M.S. 330 340 yıllarında artık tanınmış bir veterinerdir. Kendisi orduda veterinerlik yapmış, İmparator Konstantin’in emrinde Gotlara karşı Tuna kıyılarında harplere karışmıştır. Apsyrtus’un hastalık tarifeleri açık, tedaviler sade ve mutedildir. Seyrek olarak muskalara müracaat eder. Apsyrtus’un yazılarının ilk kısmında atların hazım organları hastalıklarından bahsedilmiştir. Sancıları çoğunlukla fazla yem yemeğe atfeder ve tipik semptom olarak hayvanın yerde bir yandan diğer bir yana dönmesini verir. Tortio halinde bağırsak muhteviyatının daha ileri geçemediğini, bağırsak ya da mide yırtılmasında ise hayvanın terlemesi, kusması ve ölümle sonuçlandığını yazmıştır. Ayrıca Apsyrtus akciğer yırtılmasında burundan kan geldiğini, böbrek yırtılmasında ise idrarın kanlı çıktığını söylemiştir. Şöyle ilâve eder “Mide, bağırsak ya da idrar kesesi yırtılmışsa yapacak bir şey yoktur. “Bu satırlarda yazılan diagnozun ancak otopsi muayeneleri ile yapılabileceği belirlidir ve Bizans veterinerleri bu muayeneleri yapmışlardır. Zaten Apsyrtus’un veteriner tarihindeki önemi buradan doğmaktadır. Sancılar sonucu meydana gelen işeme güçlüğü bazı kereler ayrı bir hastalık olarak mütalâa edilmiştir. Daha sonraki yüzyıllarda yazılan eserlerde buna rastlanır.
Arpalama Apsyrtus’a göre fazla yemden ileri gelir ve arpa hastalığı adını alır. Tedavi için de diyet, yavaş eksersiz ve az miktarda kan alma tavsiye edilmiştir. Şüphesiz bir şekilde hastalığın tabiatını anlamıştır. Oysaki çok daha sonra, örneğin 1871’de İngilizce bir kitapta bu hastalığa karşı “Hayvanın boynundan dört, beş galon veya hayvan ayakta duramayıncaya kadar kan al ve ayağa sıcak yağ dök” denmektedir. Bu kan alma tarih boyunca çok istismar edilmiştir. Apsyrtus her zaman itidal tavsiye etmiş ve sağlam atlarda periyodik kan almalara karşı olmuştur.
Apsyrtus zamanın modası olan humoral teoriyi kabul etmiştir. Atlarda safra kesesinin yokluğundan haberi vardır. Malleus’un dört çeşit olduğunu bildirir. Akciğer lezyonları ve burun akıntısı hastalığın önemli bulgularıdır. Bu duruma göre Apsyrtus’un otopsi muayeneleri yaptığı şüphe götürmez. Sonraki çağlarda veterinerlerin otopsiden faydalandıkları pek görülmez. Elephantiasis adı altında deri malleusu anlatılır. Bulaşıcı niteliğine dikkat etmiştir. Anthrax tedavi edilmeyen bir hastalık olarak tanınmıştır. Tetanoz iyi tarif edilmiş, sebep olarak soğuk gösterilmiş, aynı zamanda ayaklarda derin çivi batmaları sonu olduğu da zikredilmiştir. Tedavi için hayvanı sıcak kuma gömerdi. Bu yolla hareketsizlik ve sıcaklık sağladığı düşünülebilir. Oysaki daha sonraları aynı amaçla tetanozlu at, gübre yığınlarına sokulmakta ya da vücudun birçok yerleri koterize edilmektedir. Su sakağısı (gourme)’ nin daha çok genç hayvanlarda tehlikeli ve bulaşıcı olduğuna dikkati çekmiş, hastaların sağlamlardan ayrılmasını istemiştir. Burun akıntısı ile seyreden diğer solunum sistemi hastalıklarından, özellikle malleus (ruam)’ dan ayrılabilmiştir. Atlarda kuduz olaylarında Pasteur’e kadar olduğu gibi yaranın lokal iritasyonu gibi faydasız tedaviler tavsiye etmiştir. Apsyrtus hiç değilse atlarda kuduz olabileceğini söylemiştir. Oysaki sonraları bu tartışılmıştır.
Hippiatrika yazarlarının Apsyrtus da dahil hiç biri uyuzun bulalaşıcı niteliğini bildirmemişlerdir. Çağdaşları Chiron bundan açıkça bahsetmiştir. Smith Hippiatrika’da bu frangmanın kaybolduğu için bulunamadığını tahmin etmektedir.
Apsyrtus şirurjikal operasyonları da iyi tarif etmiştir. Kastrasyonda kaso ile scrotum ve muhteviyatını tespit ettikten sonra yeter uzunlukta ensizyonla testisleri dışarı alır, ligatür ve koterle kastrasyon tamamlandıktan sonra yaraya yağ ve katran sürülür. Hayvan operasyon günü aç bırakılır ve sonraki iki gün az yem verilir. Kırıklarla da meşgul olunmuştur. Dizden aşağı kırıklar 40 günde iyileşir kabul edilir. Yukarı kırıklarda ise çok defa şimdi de olduğu gibi tedaviye teşebbüs edilemezdi. Prolapsus uteride oldukça primitif tedavi uygular. İnsektler ve tarla fareleri ısırmalarından bahisler vardır. Fare ısırmalarında bütün vücudun şiştiğine, gözlerinden yaş geldiğine ve ısırma yerindeki şişkinliğin kanadığına inanılmaktadır. Bu belki de bir başka hastalıkla karşılaştırılmaktadır.
Hippiatrika’da sığırdan bahsedilmez. Yalnız Apsyrtus’un sığırlarda diare konusunda bir mektubu vardır.
At hekimi HIEROCLES Apsyrtus’dan sonra en önemli Bizans veterineridir. Aslında avukat olan Hierocles Apsyrtus’u üstat olarak tanımış, avukatlık yanında veterinerlik yapmıştır. İç hastalıklar konusunda Apstrytus’u takip eder ve onun gibi moderndir. “Bağırsak torsiyonlarında el rectum’dan sokularak her şeyi yoluna koymak imkânsızdır.” demektedir. Bağırsak hastalıklarında kolon nihayeti ve rectumu elle boşaltmayı uygulamıştır. Yalnız Apsyrtus’dan ayrılarak çok miktarda kan almış, bol müshiller kullanmıştır.
Daha az önemli olan THEOMNESTUS köpeklerde kuduzu aç bırakarak ve hellebor vererek tedavi ettiğini yazar. O çağda kuduzun çok rastlandığı aşikârdır ve veterinerler bu hastalığı çeşitli yollarla tedaviye ve ondan korunmaya teşebbüs etmişlerdir. Örneğin daha önce Pliny ve diğerlerinin uyguladığı dil altından kurt çıkarma operasyonu, tehlikesine rağmen 19 uncu yüzyılın sonlarına kadar sürüp gelmiştir.
Bizans’ta Veteriner Hekimlik Mesleğinde “Chiron”
Bizans’ta Veteriner Hekimlik Mesleği ortaya koyma bakımından Hippiatrika’dan sonra önemli eser gene M.S. 4 üncü yüzyılda yaşamış olan Chiron‘un yazdığı kitaptır. Chiron, kendisinden çok faydalanmış olan Vegetius ve sonraları Ortaçağ kopyecileri tarafından Centur Chiron’la karıştırılmıştır.
Bizanslı CHIRON Hippiatrika’daki bir kısım yazılarından başka Hippiatrika’dan daha geniş bir kitap yazmıştır. Vegetius’un Hippiatrika’dan çok Chiron’un kitabından, isim vermeksizin, faydalandığı görülür.
On kısma bölünmüş kitapta şu konular yer alır:
1 inci bölüm: Kan almak, ayak hastalıkları, mafsal hastalıkları, tendo kopmaları, papiyomlar ve deri hastalıkları.
2 nci bölüm: Göğüs hastalıkları, tümörler, fistül ve apseler.
3 üncü bölüm: Fievr, yorgunluk, malleus (ruam), sancılar, baş ve beyin hastalıkları.
4 üncü bölüm: Kuduz, delilik, epilepsi, tetanoz, gourme, felçler, güneş çarpması, hazımsızlık, mide hastalıkları, bağırsak bükülmesi, meteorismus, burun polipleri, soluğanlık, genel solunum sistemi hastalıkları, karaciğer hastalıkları ve arpalama.
5 inci bölüm: Dizanteri, sancılar, bağırsak kurtları, bitler, mesane ve böbrek bozuklukları, bel yaraları, kalpte ağrı, zehirli hayvan sokmaları, tarla faresi ve kuduz köpek ısırmaları.
6 ncı bölüm: Tekrar göz hastalıkları, diş, çene kırıkları, arter yırtılmaları.
7 nci bölüm: Kırıklar, tendo yaraları, uyuz, tırnak düşmesi, kastrasyon, penis ve rectum paralizisi.
8 inci bölüm: Gebelik, doğum, güç doğum, yavru atma, ölü foetus’un çıkarılması, placenta’nın çıkarılması (non delivrance), kısırlık, vulva hastalıkları, prolapsus uteri, reçete ve ilâç yapma usulleri.
9 uncu bölüm: At eşkâli, sığır, domuz ve koyunlara veteriner müdahalesi (kısa olarak). Bu bölümde Apsyrtus’un yazdığı kısım vardır.
10 uncu bölüm: Hemen hemen tamamen farmakolojidir.
Yukarıdaki listeden görülüyor ki Chiron kendine göre iyi bir şekilde hastalıkları sıralamıştır. Bizans okulunu izleyerek malleus’u yedi türlü kabul eder. Bu konuda Vegetius Chiron’dan aynen yararlanmıştır. Chiron atlarda görülen bu yedi salgın hastalığı birbirinden ancak tecrübeli veterinerlerin ayırabileceklerini söyler. Bugün de lymphangitis epizootica ile deri malleus’unu ayırmak pek kolay değildir. Anthrax bunların arasında bulunmaktadır. Gourme ve uyuz bunların dışında mütalâa edilmiştir. Chiron malleus adı altında topladığı salgın hastalıklar için tarih boyunca affedilmez sayılacak bir ilâç tarif etmiştir. Buna göre canlı köpek yavrusu kaynar suya atılacak, yağ ve şarap ilâve edilerek ilâç olarak kullanılacaktır. Aynı tertibe İslâm medeniyeti çağı veterinerliğinde de rastlanır. Ortaçağda da benimsenmiştir. Buna çok benzeyen bir tertibin 1825’de yazılmış insan hastalıkları konulu bir kitapta etraflıca verildiğini Smithcors bildirmektedir.
Chiron döllenme organları hastalıklarına da değinmiş ve ilk defa olarak dourine (exanthema coitale paraliticum)’e benzer bir hastalıktan bahsetmiştir. Çoğunlukla dişilerde, nadiren erkeklerde görüldüğünü bildirir. Bacaklarda ödemler, arthritler, harekette güçlük, karakteristik plaklardan da bahsetmiştir.
Malleus grubu için “yıkıcı hastalıklardır ve tedavileri yoktur; bir kere sürüye girerse hepsini ölüme sürükler, bu hastalıklar yalnız atlara mahsustur” der; fakat insan, sığır, koyun, domuz ve köpeklerin de kendilerine has vebaları olduğunu bildirmiştir. Her halde Vegetius buna dayanarak sığırların salgınlarına da malleus demiştir ve nihayet Chiron tedavi kadar prevansiyona da önem vermiştir. Hastaların sağlamlardan ayrılması üzerinde ısrarla durmuş; ölülerin gömülmesini, bulaşık yerlerin tütsülenmesini tavsiye etmiş ve meralarda hastalıkların sebebi olan zehirin uzun zaman yaşadığına dikkati çekmiştir.
Hippiatrika yazarlarının yaşadıkları çağda ziraat konusundaki yazıların da sonradan Geoponica adı altında toplandığı görülür. Toplanış tarihi kesin bilinmez. 6 ncı ya da 10 uncu yüzyıl olduğu düşünülmektedir. Aslında tarım konusunda olmakla beraber, önemsiz bir kısım, halk elinde hayvan hastalıkları durumuna ayrılmıştır Hippiatrika’nın aksine olarak bütün çiftlik hayvanlarından bahseder. Hayvanların bakımı ve terbiyeleri konusu iyidir. Hastalıklar bahsi ise çağın bütün batıl inanışlarını bize aktarmaktadır.
Hippiatrika aynı çağın at patolojisinin ileri durumunu gösterirken Geoponica da sığır, koyun ve domuz hastalıkları konusundaki cehaleti göstermektedir. Aşağıdaki örnekler fikir vermeğe yetecektir. Geyik boynuzu bir ata bağlandığında onu bütün hastalıklardan korur. Böyle bir boynuz yakılır ve idrarla karıştırılırsa boğalar için eşsiz bir ilâç olur. Yavrunun cinsiyeti sağ, sol testisi bağlamakla ya da sıfat sırasında rüzgârın istikametile regüle edilebilir. Sürüdeki koyun sayısı tek olmalıdır.
Yukarıdaki işe yaramaz noktalar dışında Geoponica’da bazı faydalı bilgilere de raslanır. Atların bakımı ve terbiyesi, dişle yaş tayini doğru olarak yazılmıştır. Koyunlarda uyuz yağ ve kükürtle tedavi edilir. Bazı salgın hastalıklar semptomları verilmediğinden anlaşılamamaktadır.
Son Olarak
Bizans’ta Veteriner Hekimlik mesleği konusunda bu belli başlı eserlerin incelenmesinden görülür ki her şeyden evvel batıl itikatlar yalnız halk tarafından itibar görmüş, veterinerlikle meşgul olanlar daha çok gördüklerine inanmışlardır. Özellikle Apsyrtus ve onu izleyenler hastalıkların diagnozunda en doğru yolu tutarak otopsi muayeneleri yapmışlardır. Bu yüzden de Bizans veterinerlik yazıları veteriner hekimlik literatürünün doğuşunu sağlamıştır denebilir. Çağın durumuna uyulduğundan bu veteriner hekimler askerlikle sımsıkı ilgili, hatta askerî veterinerlerdir ve konuları da yalnız at ve eşektir. Bu yüzden Hippiatrika’da başka tür hayvan bahis konusu olmaz.
Hristiyan dininin yavaş yavaş yerleşmesi ilimler tarihinde en çok ve en erken hekimlikte etkili olmuştur. Fanatik düşünceli din adamlarının yanlış adımlar ile M. S. 391’de İskenderiye Kütüphanesinin yakılmasıyla baha biçilmez 700,000 kitap kül olmuştur ki bunların çoğu hekimlik konusunda idi. Örneğin 700 insan diseksiyonuna dayanan Herophilus’un anatomi kitabı bu kayıplar arasındadır. Bundan sonraki dönemde ise anatomide dinsel etkilerle ancak domuz kullanılabilmiştir. Artık Galenle açılan araştırıcı yol bırakılarak hastalıkların, Sümer, Babil ve İsrailoğullarında olduğu gibi, insanların tanrı tarafından cezalandırılması sonucu olduğu görüşü yeniden ve çok uzun süre için yerleşmiş oldu. Batı dünyasında bu yanlış görüşün yıkılması çok güçlüklerle başarılacaktır. Hayvan hekimliğinde gerilemenin daha yavaş olması sebebi ile M.S. 4 üncü yüzyılda özellikle Bizans’ta veteriner hekimlik mesleği insan hekimliğinden daha ileri bir durumda bulunmaktadır. Fakat o da üstünlüğünü uzun süre muhafaza edememiş ve nihayet insan hekimliğinden daha da derin karanlıklara gömülmüştür. Yakın Doğuda İslâm medeniyetinin doğuşu ile Bizans literatürü yeniden ışığa çıkmış, İslâm veterinerlerince kaynak olarak ve isimler verilerek faydalanılmıştır. Rönesansta aynı yazılar bu defa dolaysız ya da dolaylı olarak tekrar ele alınmıştır.
Kaynakça: Veteriner Tarihi, Prof. Dr. Nihal Erk, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1966, 51-57.