Tavuklarda Ascites Sendromu, hızlı gelişen broiler sürülerinin önemli bir hastalığıdır. Karın boşluğunda seröz bir sıvı toplanması, deri ve kaslarda koyu renk, deride yer yer mavilikler ve sürüde ölümlerin artması hastalığın yaygın belirtileridir.
Tavuklarda Ascites Sendromu Etkenleri
Hızlı gelişen tavuklar, yüksek metabolik faaliyetleri için havadan çok fazla oksijen alıp kullanmak zorundadır. Bu hayvanlarda buna bağlı olarak solunum sistemi hipertansiyonu ve onun sonucunda ascites görülebilir.
Ascites’in oluşmasına yol açan sekonder etkenler,
- kötü havalandırılan kuluçka ve kümes koşulları,
- soğuk hava koşulları,
- bazı besin maddeleri ve onlarla alınan bazı kimyasal maddeler nedeni ile kan dolaşımı hızının artması
- sıcak hava koşulları,
- kanın yoğunlaşması,
- alyuvarların hareketlerinin azalması ya da akciğerlerin vasküler kapasitelerinin azalması sonucu kan akış hızının engellenmesi gibi faktörlerdir.
Yem veya su ile fazla sodyum alınması, hem kan dolaşımının hızlanmasına hem de bu dolaşıma karşı direncin artmasına neden olmaktadır.
Tavuklarda Ascites sendromu oluşum mekanizması kısaca, hayvanın oksijen gereksiniminin çok artması, akciğer kapasitesinin gereği kadar gelişmemiş olması ve bu ihtiyacı karşılayamaması ile izah edilebilir. Bu sendromun oluşmasına yardım eden sekonder faktörler ise kan dolaşımını hızlandıran ve kan akımını engelleyen faktörlerdir.
Tavuklarda Ascites Sendromu, metabolizma için yeterli oksijenin bulunamayışı nedeni ile birbiri ardısıra oluşan değişiklikler sonucunda ortaya çıkar. Bu durumda kan dolaşım hızı artar ve kanın azalan akışkanlığı nedeniyle akciğer ve arterlerinde kan basıncı yükselir. Bu durumda, sağ ventrikül kaslarına yüksek bir basınç yapılmış olur. Bu da sonuçta sağ ventrikül duvarlarının kalınlaşmasına yol açar. Bu kalınlaşma arttıkça, akciğerlere giden damarlarda ve kapillar damarlarda kan basıncı artar. Bazı hayvanlar tam bu aşamada akciğer ödemi nedeniyle ölürler. Zamanla sağ ventriküldeki kalınlaşma fazlalaşır ve buradan akciğerlere pompalanan kanın hızı ayrıca da artar. Sağ kalp kapakçığı, sağ ventrikülden uzanan fibrin yapısındadır. Bu kapakçık da kalınlaşır ve kaçırmaya başlar. Çünkü kalınlaşan bu kapakçık tam kapama yapamaz ve akciğerlerden ve sağ ventrikülden geriye doğru oluşan güçlü bir kan basıncı da kapakçığın etkili şekilde fonksiyon yapmasını engeller. Kapakçığın tam kapanmayarak akıtması, sağ ventriküle geri kan akışını ve burada basıncın artmasını ve sağ ventrikülün daha da büyümesini sağlar. Sonuçta artan bu dolgunluk nedeniyle kapakçık fonksiyon yapamaz duruma gelir ve temiz kan ile kirli kan karışır. Bu geri basınçla, kan plazması, karaciğer kan damarlarından sızarak hepato peritonal bölgede toplanmaya başlar. Bu toplanan sıvı “ascites” olarak adlandırılır.
Tam kapanmayan ve sızdıran kapakçık akciğerlere ve vücuda kan akışını azaltır. Bunun sonucu olarak da doku ve hücrelerde oksijen yetmezliği görülür. Bu olaya böbrekler, erythropoietin üretimi yaparak reaksiyon gösterirler. Bu da kan hücrelerinin üretimini fazlalaştırır ve sonuçta kanın hacmini vel yapışkanlığını artırır. Vücutta oksijen yetmezliği deride ve diğer dokularda cyanos oluşması şeklinde görülür. Venalarda geri basıncın oluşması, venöz konjesyona ve dilatasyona neden olur. Kalp kaslarındaki oksijen yetmezliği (hypoxy) daha sonra kalp yetmezliğine yol açar.
Duyarlı Hayvanlar
Broiler Civcivler bu hastalığa çok yatkındır. Erkek civcivler ascites’e daha yatkın olurlar. Buna karşılık bazı tavuk ırkları aynı büyüme temposunda, daha az oksijene ihtiyaç duyarlar. Tyroid bezi aktivitesi metabolizma hızına etki yapar. Bazı deneysel çalışmalar sonucu, tyroid bezinin uyarılması ile ascites oluşumunun arttığı gözlenmiştir.
Tavuklarda Ascites Sendromu Klinik Belirtileri
Karın boşluğunda seröz bir sıvı (kan plazması) toplanması, kaslarda ve deride koyu renk ve mavimsi kararma (siyanöz) hastalığın önemli belirtileridir. Kalbin sağ atrimunda genişleme görülür.
Günümüzde broiler civcivler, çok hızlı canlı ağırlık artışları kazanacak şekilde devamlı islah edilmektedir. Ascites sendromu vakalarının artış nedeni bu gelişmeye bağlanabilir. Akciğerler, kan akış hızındaki artışları belli ölçülerde rahatlıkla tolere edebilirler.
Havadaki oksijen miktarı fazla olan alçak yerlerde özellikle de 28. güne kadar akciğer hipertansiyonu sorun olmaz. Büyüme yavaşlatılarak hayvanın oksijen ihtiyacı azaltılırsa yine ascites sorunu görülmez.
Oksijen ihtiyacı; Isı üretimi, metabolizma hızı ve vücuttaki kan dolaşımıyla çok ilgilidir. Oksijen ihtiyacını belirleyen en önemli özellik hızlı büyümedir. Yemin biyolojik değeri arttıkça canlıda metabolizma hızı azalır ve birim canlı ağırlık kazancı için gerek duyulan oksijen miktarı da azalır. Broilerlerin hızlı büyümeleri yanında yemin biyolojik değerinin artırılması yönünde de emek harcanırsa, ascites olaylarının azalacağı düşünülmelidir.
Soğuk kümeslerde hayvanların normal vücut sıcaklığını koruyabilmeleri için metabolizmaları hızlanır. Gereği gibi izole edilmemiş ve ısıtılamayan kümeslerde civciv ve piliçlerin üşümeleri ascites oluşumunu artıran en önemli nedendir. Bazı kümeslerde geceleri havanın soğuması da ascites oluşumuna yol açabilir. Serin kümeslerde barındırılmış ve canlı ağırlık artışı iyi olan sürülerde ascites oluşumuna daha fazla rastlamak mümkündür. İlk hafta ve özellikle ilk beş gün içerisinde soğuk koşullar altında bırakılmış ve üşümüş civcivlerin metabolik faaliyetleri bundan sonraki birkaç hafta boyunca değişecektir ve bu hayvanlarda daha fazla ascites sorunları gözlenecektir. Soğuk hava aynı zamanda, kanın yoğunlaşmasına, viskositesinin artmasına ve kan basıncının yükselmesine neden olur. Sıcaklık metabolizmayı hızlandırır. Hava sıcaklığı 28°C nin üstüne çıktığı zaman ileri yaştaki hayvanlarda yem tüketimi azalır ve metabolizma faaliyetleri azalır. İlk hafta ve özellikle ilk beş gün içerisinde yüksek sıcaklığa maruz bırakılan civcivlerin metabolizmaları daha sonra ve uzun bir süre olumsuz yönde etkilenir.
Bazı yem ham maddeleri ve özellikle et kemik unu ve tavuk unu gibi maddelerin rasyonda yüksek oranlarda kullanılması metabolizmayı artırır ve ascites olma şansını yükseltir. Yüksek proteinli ve pelet şeklinde hazırlanmış karma yemlerin de metabolizmanın yükselmesine neden olduğu bilinmektedir.
Bunun yanında bazı kimyasal maddeler ve ilaçlar da metabolizmayı artırarak ascitese ortam hazırlar. Sularla fazla Klor verilmesi ya da yemlere devamlı antibakteriyel ilaçlar katılması da ascitesin oluşumuna yardımcı olur.
Stres, plazmadaki kortikosteron miktarıyla, heterofil / lenfosit oranını artırır. Stres büyüme hızını ve yem tüketimini yavaşlatır. Stresin nasıl olup da ascitese yol açtığı yönünde kanıt bulunamamıştır. Genel olarak değişik fizyolojik mekanizmalar olaya karışmaktadır. Eğer C vitamini ascitesi azaltmakta ise, etkisi stresi azaltarak değildir. Büyük bir ihtimalle, C vitamini metabolizmayı düşürerek ısı üretiminin azalmasına ve böylece ascitesin daha az oluşmasına neden olmaktadır.
Ascitesin Kanın Yapısını Etkileme Mekanizmaları
Kanın akışkanlığı, kanda bulunan hücrelerin miktarı ile yakından ilgilidir. Kan plazması içerisinde kan hücrelerinin oranı arttıkça kanın akışkanlığı azalmaktadır. Kanın yapışkanlık özelliğinin artması (akışkanlığının azalması) ascites’in primer ya da sekonder nedenidir. Genellikle deniz seviyesinden 1500 m ve daha yüksek olan yerlerde oksijenin azlığı erythropoietin üretimini kamçılar bu da vücudun daha fazla kan hücresi yapmasını sağlar. Böylece kanviskositesi artar. Solunum sorunlarına bağlı oksijen yetmezliği (raşitizm, akciğer sorunları vb) de ascites’e neden olur.
Kanatlı hayvanlar küçük, sağlam kan kapillarlarına ve büyük çekirdekli kan hücrelerine sahip oldukları için kan akışkanlığının yavaşlaması diğer canlılara göre daha önemli ölçüde akciğer hipertansiyonuna neden olmaktadır. Özellikle de broiler civcivlerde bu sorun daha fazla gözlenmektedir. Kan hücrelerinin akciğerdeki küçük kapillar damarlara bükülerek girebilmesi ascites oluşumunda önemli bir etmendir. Broiler civcivlerin kan hücreleri yumurtacı hayvanlar ve özellikle Leghorn‘larda olduğu kadar esnek değildir.
Memeli canlılar için toksik düzeylerde olmayan yem ya da sudaki sodyum da genç piliçlerde akciğer hipertansiyonuna bağlı ascitesin oluşumunda etkili olabilir. Ancak fazla sodyumun ascites oluşturma şansı, kan hücrelerinin şekil bozukluğuna uğramış olması kadar önemli değildir. Genç kan hücreleri daha büyüktür ve aynı zamanda kanatlı eritrositleri çekirdeklidir. Bu nedenle genç kan hücreleri daha az esnektir. Kan hücreleri oksijen taşıma yeteneği bakımından genetik farklılık gösterir. Bu özellik, hava sıcaklığı, inorganik fosfor ve PH miktarından da etkilenir. Kanatlı hayvanlarda akciğerin vücuda oranla büyüklüğü (relatif büyüklük), memeli hayvanlardakinden daha küçüktür. Broiler civcivlerin akciğerleri relatif olarak yumurtacılardan daha küçüktür. Tavukların akciğerleri, sağlam yapılıdır ve memeli hayvanlarda olduğunun aksine solunum hareketiyle yeterli genişleme sağlayıp şişemez. Bu nedenle solunum esnasında kan akışında rahatlama olmaz. Kanın akış hızı artarken kan hücrelerinin oksijeni yakalamaları için yeterli zaman kalmaz. Akciğerler içinde kan basıncının artması ödemlere neden olabilir ve oksijen hareketini daha çok zorlaştırır. Ödemler kapillar damarların daha da küçülmesine neden olur. Yüksek miktarda sodyum alınmasının da akciğerde ödemlere neden olduğu bilinmektedir. Karın bölgesindeki hava keselerine karaciğer ve bağırsaklardan ve hatta büyüyen göğüs kasından baskı oluşması, hayvanın solunum yapmasını güçleştirir. Bu durum hypoksi‘ye neden olur ki bu da ascitesin en önemli oluşum mekanizmalarından biridir. Bu durum aynı zamanda daha fazla hava girişini sağlamak üzere solunum sayısının artmasına metabolizmanın hızlanmasına ve oksijen ihtiyacının artmasına yol açar.
Hava keselerinin infeksiyonu da oksijen yetmezliğine yol açarak dolaylı yoldan ascites oluşumunu kolaylaştırır. Kalbin sağ tarafındaki ince duvar hacim veya basınç artışlarına çok çabuk reaksiyon verir ve sağda bulunan kapak fonksiyon yetmezliklerine çok duyarlıdır. Bununla beraber kalp ascitesin meydana gelmesinde fizyolojik bir mekanizma olarak rol almaz. Çünkü o, hızlı canlı ağırlık artışları ya da akciğerde kan akımına karşı oluşan dirence karşı kendisini ayarlamak ve görevini sürdürmek zorundadır.
Arter duvarları, tıpkı kalp kasları gibi, iç basınç nedeniyle genişler. Fareler üzerinde yapılmış denemeler göstermiştir ki, oksijen yetmezliği, kaslı yap gösteren arter duvarlarının kasılmasına neden olmakta ve parçalı olarak ya da tamamen kaslaşmış yeni terminal damarlar oluşmaktadır. Eğer bu durum kanatlılarda da görülürse, akciğerlerde kan akışına karşı direnç de artacaktır. Buna göre vasokonstriksiyon, ascites oluşumunun bir başka nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kapillar endotelyumun zarar gördüğü hallerde örneğin bazı toksinlerin yenilmesi ya da solunumla alınması durumlarında ya da infeksiyon etkenlerinin alınması durumunda fibroplasi oluşur ve kanın akış hızı yavaşlar. Aspergillosis hastalığının akciğer hipertansiyonuna neden olması ve ascites oluşumunun artması bu nedenledir.
Ascitesin meydana gelmesine kötü bakım koşullarının çok etkisi olduğu söylenebilir. Raşitizm, aspergillosis ve aşırı sodyum tüketimine bağlı olarak oluşan ascites olayları da işin başında özel nedenlere yani kötü bakım koşularına bağlıdır.
Ascites’in engellenmesinde ya da oluşmasında yem rasyonu da etkilidir. Aşırı yem tüketimi oksijen ihtiyacını artırdığı için ascites oluşmasına yol açabilir. Protein metabolize olabilmek için yüksek miktarda oksijene ihtiyaç duyar. Oksijen aynı zamanda fazladan alınan proteini enerjiye dönüştürmek, proteinli atıkları atmak için de gereklidir. Çok yüksek oranlarda protein alınması ascitesi artırıcıdır. Yemdeki protein oranının gereğinden yüksek olmaması ve amino asit dengesinin de iyi kurulmuş olması ascites riskini azaltır. Yüksek enerjili yemler büyümeyi artırır fakat gereğinden yüksek enerjili yemlerin ascites riskini artırdığı da unutulmamalıdır. Yem rasyonları düzenlerken, enerji artırmak amacı ile, fazla yağ yerine bazı karbohidratlar kullanılabilirse, hayvanın oksijen ihtiyacı azaltılabilir. Aşırı sodyum içermediği takdirde suyun kalitesi ascitesin oluşmasında etkili değildir. Kümes havasında yüksek oranda karbon monoksit, karbon dioksit ve amonyak gazı bulunması da ascitese neden olmaktadır.
Ortamda nemin yükselmesi de ascitesi artırıcı gibi görünmektedir ancak bunun bilimsel bir açıklaması henüz yapılamamıştır. Genelde nem artışı yetersiz havalandırmanın bir göstergesidir. Küflü altlıktan ya da küflü kuluçka makinesinden sporların solunması akciğerlerde yaralanmalara neden olur ve ascitesin oluşumuna katkıda bulunur. Özellikle genç broilerlerde bu durum daha sıklıkla ascites nedenidir.
Broiler kümeslerinin kesintili (intermittend lighting) aydınlatılması, hayvanların yem tüketimlerini artıracağı için ascites oluşmasına yardımcı olabilir. Ascites bakımından çok sorunlu kümeslerin doğal gün uzunluğuna göre veya günde 12 saat aydınlatılması önerilebilir.
Ascites Sendromu Çevresel Etmenler
Deniz düzeyinde atmosferin yüzde 20.9 u oksijenden ibarettir. Yükseklik arttıkça havadaki oksijen miktarı havadaki oksijen azalmaktadır. Her 500 m yükseklik artışında miktarı yüzde 1 oranında azalır.
Hayvanların hücrelerine yeterli oksijen taşıyabilmeleri; kanın akciğerinden geçiş süresi, oksijene duyarlığı, akciğer dokularının kalınlığı ve atmosferdeki oksijen miktarı ile ilişkilidir. Aynı kümes koşullarında bazı hayvan tür ve ırkları oksijeni havadan alıp hücrelerine taşımada diğerlerinden daha başarılı olabilir.
Kuluçka makinelerinde yeterli oksijen sağlanamaması da ascites nedenidir. Bu konuda yeteri kadar araştırma yapılmamış olmakla beraber, tavuk embriyosunun inkübasyonu sırasında makinelere yeteri kadar oksijenli hava verilmezse, oksijen yetmezliği sonucu, kuluçka randımanında azalma, civcivlerin daha küçük kalması ve civcivlerde anemi gözlenir. Ancak daha sonra civcivlerin kan tablosu normal yaşam koşullarının sağlanması halinde normale döner. Kuluçka sırasında makinelerde ısı yükselmesi ya da düşmesinin de ascitesin oluşmasında etkili olduğu söylenebilir.
Ascites’e Karşı Koruma Önlemleri
Kuluçka ve kümes hijyeni bu konuda çok önemlidir. Özelikle kuluçkahane ve kümeslerin gereği kadar havalandırılması gerekir. Yemlerde küf ve gereğinden fazla tuz bulunmamalıdır. Antibakteriyel ilaçların devamlı kullanılmamasına özen gösterilmelidir.
Kaynakça: Tavuk Yetiştiriciliği, Prof. Dr. F. Tahir Aksoy, Şahin Matbaası, 1999, 236-242.