Sığırlarda göz hastalığı. Sığırlarda kist dermoid, kalıcı pupillar membran, heterokromi, polikori, aniridi, iris kisti, iris, fundus ve koroidal koloboma, iriste diskolorasiyon, oküler fundusunun parsiyel albinizmi, kalıcı hyaloid arter, kalıtsal retinal displazi, oküler fundus hastalığı gibi kongenital malformasyonlar rapor edilmiştir.
Konjunktiva ve korneanın hastalıklarına sığırlarda sıkça karşılaşılmakta ve önemli ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Konjunktivitislerin yaz aylarında enzootik şekilde seyrettiği bildirilmiştir. Avitaminozu, sürekli etkiyen irkiltici gazlar ve bulaşıcı hastalıklar hayvanları konjunktivitise predispoze duruma getirmektedir.
Buzağılarda gıda allerjisi, rinderpest, şap, malignant katarral fever, mavidil, skrapie, mavi göz hastalığı, kolera, yalancı kuduz, tromboembolik meningoensefalitis, tuberküloz, listeriozis, borna hastalığı ve neonatal septisemi gibi hastalıkların konjunktivitislere neden olduğu idea edilmektedir.
Sığırlarda katarral, yüzeysel ve derin purulent, parenşimatöz, endotelial ve ülseröz tipte keratitisler bildirilmiştir. Bu hayvanlarda mekanik, şimik ve travmatik kökenli olanlar ile coryza gangrenosa bovum (CGB), A avitaminoz, infeksiyöz bovine keratokonjunktivitis (IBK), bulaşıcı agalaxia, thelezia ve steria gibi paraziter irkiltilerden ileri gelenler önemlidir. Kornea apsesinde Streptococcus ve Staphylococcus gibi gram pozitif koklar ve daha az oranda fungal etkenler izole edilmiştir.
Konjunktiva ve korneanın hastalıkları birbirlerini kolayca etkilemektedir. Sığırlarda keratokonjunktivitis şeklinde seyreden ve önemli ekonomik kayba neden olan hastalıkların başında IBK gelmektedir. Hastalığın klinik belirtilerin şiddeti üzerine, mikroorganizmaların virulansı, konakçının direnci, ırk predizpozisyonu ve sekunder faktörlerin etkili olduğu bildirilmiştir. ABD’de 1984 yılında yapılan bir araştırmada IBK’nın yılda ülke ekonomisine 200 milyon dolar üzerinde bir kayba neden olduğu bildirilmiştir.
Sığırlarda uveitisin; travma, immun bozukluklar, IBK, malignant katarral fever, california septisemia, endometritis, malignant lymphoma, endotoksemia gibi sistemik hastalıklarla, toksinler, idiopatik faktörler ve uveadaki tümöral oluşumlardan ileri gelebileceği bildirilmiştir.. Hastalık slajla beslenen sığırlarda da saptanmıştır.
Sığırlarda CGB, tuberküloz, panoftalmia, neonatal septisemi, tromboembolik meningoensefalitis, kuduz, toxoplasmosis, listeriosis gibi hastalıkların oküler fundus yangılarına neden oldukları bildirilmiştir. Fundus dejenerasyonlarının kalıtsal problemlerden, Dryopteris felix mas, Stypandra glauca, Locoweed gibi zehirli bitkilerin tüketilmesinde ve vitamin A ile tiamin yetersizliğinden kaynaklandığı saptanmıştır.
Bulbus okülinin katmanlarının purulent karakterli yangısı olan panoftalmitis; piyemi, gourme, leucose, uveitis, iritis ve hipopion gibi iç ve bulbus okülinin kontüzyon ve travmaları, kornea yabancı cisimleri ve perfore yaraları ile keratitis ülseroza gibi dış nedenlerden kaynaklanmaktadır.
Sığırların göz hastalıklarının ülkemizde önemli ekonomik kayıplara neden olduğu bilinmektedir. Ancak bu hastalıklarının bölgelere göre yaygınlığı ve çeşidi yeterli kadar araştırılmadığından oluşturduğu ekonomik kaybın boyutları tam olarak ortaya konulamamaktadır.
Göz hastalıklarına yakalanma riskinin nisan-mayıs aylarında en yüksek olduğu, temmuz-kasım döneminde ise risk oranı açısında bir stabilitenin olduğu görülmektedir.
İrkiltici gazların A avitaminozlu olguları purulent konjunktivitise predispoze duruma getirdiği ve ahır hijyenine dikkat edilmeyen işletmelerde ilkbahar-yaz aylarında gaitanın hızlı bir şekilde pütrifiye olduğu durumlarda olayın salgınlar halinde seyrettiği bildirilmiştir. ilkbahar aylarında görülen akut katarral konjunktivitisin zamanında ve uygun şekilde sağaltılmaması sonucu purulent konjunktivitise dönüştüğü kanısına varıldı. Konjunktivitis olgularının çoğunun yeşil bitki örtüsü bakımında fakir yörelerde gözlenmiş olması olgularda A vitamini yetersizliğinin de rol oynadığını anlaşılmaktadır.
Olguların % 3’ünde doğumun ilk haftasında tek taraflı görme bozukluğu tespit edildi. Tek taraflı amorozisli buzağılar annelerinin memesini çift taraflı olanlara göre daha kolay buldukları, başlarını görmeyen göze doğru eğerek görüş alanını genişlettikleri ve bu sebeple kongenital tortikollis anomalisi yanılmasına yol açtıkları görüldü. Böyle hayvanların detaylı muayenesi ile olayın tek taraflı amorozis olduğu ve A vitamini tedavisi ile boynun normal konuma geldiği, olayın boyun omurları ile ilgili olmadığı ve tek taraflı amorozis olduğu tespit edildi.
IBK kurak geçen yaz aylarında ve karasal iklimin hüküm sürdüğü bölgelerde salgınlar halinde ortaya çıktığı, olaya A avitaminozun yol açtığı bildirilmiştir.
Taramada IBK’nın doğu anadolu yaşayan hayvanlarda benzer iklim koşullarına sahip yörelerinde yaygın olmak üzere tüm yıl boyunca gözlendiği, hastalığın özellikle rasyonları ile birlikte yeterince A vitamini alamayan bölgelerde yetiştirilen hayvanlarda yaygın olduğu saptandı. IBK için geliştirilen aşıların kısa süreli bağışıklık oluşturması nedeniyle uygulama alanı bulunmadığı, IBK geçiren hayvanların ömür boyu veya 1-2 yıl bağışıklık kazandıklarını ileri sürmüşlerdir. Ancak tarama esnasında daha önce hastalığı geçirmiş hayvanların ve bunlardan doğan yavrularının tekrar IBK’e yakalandıkları saptandı. Bu ise söz konusu hastalığa karşı hayvanlarda bir bağışıklığın gelişmediğini göstermiştir. Bu durumda bazı veterinerlerin belirttiği gibi kısmi bir bağışıklık ihtimali kuvvetlenmiştir. İnsektisit mücadelesi etkin olması, hastalıklı hayvanların izolasyonu, hasta hayvanlarla temas eden insanların kontaminasyona karşı ellerini dezenfekte etmeleri hastalığın önlenmesinde büyük role sahiptir
IBK’nın sonucunda kornea apsesinin şekillenebileceği bildirilmiştir. Yaz aylarında özellikle de fazla kurak geçen yerlerde, mera döneminde kornea apsesinin insidansının yüksek olduğu saptandı. Hipopion kornea apsesinin zamanında sağaltılmaması sonucunda apse içeriğinin anteriyor kameraya açılaması ile şekillendiği ve kornea apsesinin başlangıç sağaltımından 4-5 gün sonra ikinci bir koterizasyonun gerektiği rapor edilmiştir.
Travma, kornea yabacı cisimleri, tırmalamalar, göz kapağı bozuklulukları, keratitisler, bakteriyel veya viral enfeksiyonlar ulkus korneanın nedenleri arasında yer alır.
Leucomanın subklinik olarak seyrettiği, durağan karakterde, genellikle korneadaki apse, ulkus gibi lezyonların iyileşmesi sonucu geriye kalan izler ve skeller olduğu, diğer kornea hastalıklarının aksine göz yaşı akıntısı, fotofobi gibi belirtiler göstermeyen bir olgudur. Hastalığın kayıtlara yeteri kadar yansımaması sebebi olarak leucomanın makroskopik bakıda gözlenmemesi ve klinik olarak hayvanlarda bir fonksiyon bozukluğu oluşturmaması ve bu yüzden yetiştiricilerimizin pek çoğunun hastalığın farkına varmaması, herhangi bir hastalık ihbarında bulunmaması olarak yorumlandı.
Kornea yabancı cisimlerinin genellikle ot başakçıklarının oluşturduğu ve daha çok mera döneminde kafa yapısı büyük, iri gözlü hayvanlarda rastlanıldığı bildirilmiştir.
Keratitislerin şekillenmesinde ampirik uygulamalar, göz hastalıklarının zamanında sağaltılamaması, distrofiler gibi subklinik seyreden kornea dejenerasyonlarının rol oynadığını belirtilmiştir.