Şap salgını. Ülkemiz yine bir “Şap Hastalığı” tehdidi altında. Ne yazık ki; hastalık hızla yayıldı ve yayılma sürüyor. Türkiye’nin en doğusundan en batısına, kuzey ve güney illerimize yayılarak hayvan üreticilerimizin korkulu rüyası oldu.
Şap Hastalığı bilindiği gibi çift tırnaklı hayvanların viral etkenli bir hastalığıdır. Virusun A, O, Asya tipleri, zaman zaman suş değiştirerek ülkemizde salgınlara sebep olmaktadır. Bu sefer de yine bir A tipi ile karşı karşıyayız. Ama, hiç tanımadığımız başka bir A tipi şap, A NEP 84 suşu. NEP Nepal’den gelen bir kısaltma.
Şap Hastalığının bu çeşidi 29 Eylül 2015 günü ilk kez VAN ilimizin İpekyolu ilçesinde görüldü. Sığır dil epitelinden alınan numune Ankara’da Şap Enstitüsünde incelendi. A NEP 84 suşu saptandı. Aşı çalışmaları derhal başlatıldı ve 23 Kasım da, yani ilk hastalık çıkışından 55 gün sonra aşı kullanıma sunuldu. Bu normal süreç olup suş saptanması ve aşının üretimi için hızlı sayılabilecek bir zamandır. Ancak; virus bu 55 gün içerisinde hızla yayılmıştır.
Aşılar daha önceki suşlardan A 14, O.O7, Asya 14 tiplerini içeriyor. Şimdi A NEP 84 de eklendi. Bu tetravalan (4’lü karma) bir aşı oldu. Ayrıca A15 ve A NEP 84 suşu ile bivalan (2’li karma) aşı da üretildi ve sahaya sunuldu.
Şap VAN ‘da çıkmıştı. Ama; şimdi Samsun, Burdur, Aydın, Kars, Çorum, Kırşehir, Denizli, Aksaray, Balıkesir, Kırıkkale illerinden de Şap haberleri geliyor.
Şap Salgını Yayan Kamyonlardır
Yani hastalık; hayvan hareketleriyle, hayvanların taşınmasıyla yayılmaktadır. Demek ki; yayılmayı önlemenin ilk adımı kamyonların kontrol altına alınmasıdır.
Hastalık Van’da ve hatta İpekyolu ilçesinin Buzhane Mahallesinde hapsedilseydi, başka bir deyimle, çıktığı yerde boğulsaydı, böyle yayılmazdı.
Şap Hastalığının etkeni virüstür ve her türlü yolla bulaşır. Ancak; bulaşmanın %95 oranında hayvandan hayvana bulaşma tarzında olduğu bilinmektedir. İnsanlar, araçlar, hava, dışkı, salya, süt bulaşmaya sebep olurlar. Ama; hayvan teması başlıca bulaşma yoludur.
Şap salgını asıl yayılma sebebi ise inkubasyon süresidir. Kuluçka döneminde hayvan virusu taşır, saçar. Fakat, henüz klinik belirtiler ortaya çıkmamıştır. O sebeple dışarıdan sağlıklı görünen hayvanlar hasta olmadıkları sanılarak oradan oraya nakledilebilirler. Tabii, bu arada kuluçka dönemindeki hastalık da nakledilmiş olur.
Şap Hastalığı deprem gibidir. Sadece yıkıcı etkisiyle değil, başka yönlerden de depreme benzer. Deprem uzmanları derler ki; “deprem her zaman olabilir. Siz binanızı sağlam yapın”. Şap da öyledir. Komşu ülkelerden Şap ülkemize giriyor, yine girebilir. Biz kendi önlemlerimizi iyi alalım. Deprem olunca herkes depremi konuşur. Çeşitli önlemlerden söz edilir. Önemsenir. Ama; sonra unutulur. Tekrar olmayacakmış gibi davranılır. Şap için de aynı şeyler ne yazık ki geçerlidir.
Suş değişikliğinden sonra ortaya çıkan durum bize gösterdi ki; aşı tek başına bir önlem değildir. En önemli koruma yöntemi olan aşı ancak; 55 gün sonra devreye sokulabilmiştir. Yeni bir suş için makul bir süredir.
Asıl önlem hayvan hareketlerinin önlenmesiyle alınmalıdır
Şap Salgını önlemlerde devlete ve millete görevler düşmektedir. Ancak; millete düşen görevin tam olarak yerine getirilemeyeceği aşikârdır. Çünkü; kuluçka dönemiyle ilgili bir bilinç yoktur. Hayvanlar sağlıklı görüldüğü için kimse “sağlıklı” hayvanlarını taşımakta bir sakınca görmez. Ama hayvanlar gittikleri yere hastalığı götürür.
Kuluçka süresi sonunda artık iş işten geçmiştir. Diğer bir engel ise; hayvan sahiplerinin “benim hayvanlarım aşılı, tehlike yaratmaz” diye düşünmeleridir. Bugünlerde olduğu gibi, suş değişikliklerinde bu düşünce doğru olmaz.
Temel mücadele yöntemi değişmez. Tıpta salgın ve bulaşıcı hastalıklarla mücadelenin ana fikri, hastayı sağlıklıdan ayırmaktır.
Bu salgından ders çıkararak, hastalığı çıktığı yerde durdurmak için hayvan hareketlerinin kontrol altına alınmasının önemini algılamalıyız.
Bu zor bir iştir. Ama; yapılmalıdır. Konunun tıbbi olduğu kadar sosyal boyutları da göz önüne alındığında, gerçekten, kolay olmayacaktır. Hızlı, sert, etkin önlemler alınır ve bir süre sabredilirse hastalık çıktığı yerden çok uzağa gitmeden söndürülür.