Koyunlarda Maedi-Visna Enfeksiyonu
Koyunlarda Maedi-Visna Enfeksiyonu (Koyunlarda kronik akciğer enfeksiyonu ve zayıflık)
Retroviridae familyası içinde Lentivirus genusunda yer alan Maedi-Visna Virus (MVV) tarafından oluşturulan, solunum ve sinir sistemi formları olmak üzere iki ayrı formda seyredebilen viral bir enfeksiyondur.
Maedi-Visna Virus (MVV) ile yakın ilişkili olan diğer viruslar; insanlarda AIDS olarakta isimlendirilen human immunodeficiency virus (HIV); sığırlarda, bovine leukosis virus (BLV); kanatlılarda, avian leukosis virus (ALV); maymunlarda, simian immunodeficiency virus (SIV); kedilerde, Feline immunodeficiency virus (FIV).
Klinik belirtiler
Virus, multisistemik bir enfeksiyona neden olduğundan akciğer ve merkezi sinir sistemindeki bozuklukların yanısıra lenfositer interstisyel mastitis, vaskulitis ve artritise de sebep olmaktadır. Enfeksiyonun maedi olarak adlandırılan pulmoner formu koyunların yaygın bir hastalığıdır ve dünyanın birçok ülkesinde görülmektedir. Hastalığın bu formunda ilk belirtiler vücut kondüsyonunun bozulması ile başlamakta ve hastalık ilerledikçe solunum sıkıntıları artarak hastalık ölüm ile sonuçlanmaktadır.
Gebe hayvanlarda abort vakaları ya da normalden küçük ve zayıf yavru doğumları oluşabilmektedir. Ayrıca maedi-visna sendromunda, sütün kıvamı ve görünüşünde değişiklik olmaksızın kronik indurative mastitis gelişebilmektedir. Buna bağlı olarak süt üretüminde ve yavruların canlı ağırlık artışında azalmalar görülebilmektedir. Hastalığın visna formunda ise merkezi sinir sistemini etkileyen bozukluklar oluşmaktadır. Erken dönemlerde bu belirtilerin anlaşılabilmesi zor olmakla birlikte hastalığın ileri safhalarında etkilenen hayvanlarda progresiv encephalomyelitis şekillenmekte, hayvanlar kendi etraflarında dönmekte, ataksi, posterior paresis gibi belirtiler görülmektedir. Hastalığın bu formunun 10 aylık bir tokluda da görüldüğü bildirilmiştir.
Bulaşma
Hastalığın bulaşmasında laktojenik yol önemli yer tutmaktadır. Virus anneden yavruya kolostrum ve süt ile aktarılmaktadır. Yetişkin hayvanlar arasında enfeksiyonun nakli ise solunum sekretleri ile olmaktadır. Hastalık süresince virus, humoral ve selüler immun yanıta rağmen akciğerlerde, memelerde, merkezi sinir sisteminde ve hemopoietik organlarda persiste olarak kalmakta; enfekte hayvanlar virusu diğer hayvanlara ve çevreye sürekli olarak saçmaktadırlar. Enfeksiyonun ülkeler arasında yayılmasında sağlıklı görünümlü enfekte hayvanların ithalatının önemli olduğu bilinmektedir.
Teşhis
Maedi-visna virus enfeksiyonunun klinik bulgulara dayanılarak kesin teşhisi mümkün değildir. Bu nedenle laboratuvar tanı yöntemlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Nötralizasyon, agar jel immundifuzyon (AGID) ve enzyme linked immunosorbent assay (ELISA) testleri grup spesifik antijenlere (p25 ve gp135) ait antikorları tespit etmede başarıyla kullanılabilmektedir. Virus periferal kanda, süt ve doku örneklerinde moleküler biyolojik metotlar (örn; PCR) ile de tespit edilebilmektedir.
Laboratuvara gönderilecek numuneler
Klinik teşhisi doğrulamak amacıyla, antikoagulanlı tüpe (EDTA’lı, mor kapaklı, 5-10 ml kan alınıp, buz aküleri yardımıyla dondurulmadan soğuk bir ortamda en kısa sürede laboratuvara ulaştırılmalıdır. Buz aküsü olara daha önceden dondurulmuş küçük pet şişeler kullanılabilir.
Yine klinik teşhisi doğrulamak ve sürü taraması yapmak amacıyla kırmızı kapaklı tüpler ile kan yada kan serumu gönderilmelidir.
Kontrol ve Eradikasyon
Bir sürüde maedi-visna enfeksiyonunun naklinde, kolostrum ve sütteki enfekte mononüklear hücreler ile koyun-kuzu arasındaki bulaşma daha etkin olmasına karşın, kapalı ortamlarda barındırılan koyunlar arasında solunum sekretleri ile nakil ön plana çıkmaktadır. Virusun, hastalık süresince akciğerlerde, memede, merkezi sinir sisteminde ve hemopoietik organlarda persiste olarak kalması ve dolayısıyla etken taşıyıcısı olan bu hayvanların sürü içindeki diğer hayvanlar için bir enfeksiyon kaynağı olması; kontrol ve eradikasyon programlarına yönelik çalışmaların temel stratejisini belirlemektedir.
Birçok ülkede maedi-visna virus enfeksiyonunun kontrol ve eradikasyonuna yönelik ulusal programlar yürütülmekte; programların takibi ve sonuçlarının irdelenmesine yönelik bildirimler yapılmaktadır. Kontrol edilen sürülerde enfeksiyonun belirlenen seroprevalansı, sürü içinde eradikasyon ve kontrol çalışmalarının yönünü belirleyen önemli bir faktördür.
Bu programlarda ilk adımı sürüdeki seropozitif hayvanların tespiti ve antikor varlığı saptanan tüm koyunların enfekte kabul edilerek sürüden ayırdedilmesi oluşturmaktadır. Bu aşamadan sonra 6 aylık periyodlar ile sürü takibinin yapılması ve yeni seropozitif koyunların sürüden uzaklaştırılması önerilmektedir. Bu noktada bir grup araştırmacı seropozitif koyunlar ile birlikte kuzularının da kesimini öngörürken, bazı araştırıcılar enfekte annelerden doğan kuzuların kolostrum almadan önce annelerinden ayrılmaları ve ayrı olarak büyütülmelerini önermektedir.
Bazı araşrtırmacılar sürünün seropozitiflik oranına göre enfekte sürünün (seropozitiflik oranı %10 üzerinde olan sürülerde) ya da enfekte koyunlar ile bunların kuzularının kesilerek 6 aylık periyodlar ile serolojik kontroller yapılması ve seropozitif koyunların yavruları ile birlikte kesime sevkini radikal bir kontrol yöntemi olarak belirtmektedir. Yine bazı araşrtırmacılar, seropozitif olarak tespit ettikleri koyunlar ile bunların yavrularını sürüden uzaklaştırmak suretiyle 30 ay süre sonunda seronegatif sürü elde etmeyi başarmışlardır.