Koyunlarda Çiçek Hastalığı – Sheep Pox Disease
Koyunlarda Çiçek Hastalığı, koyunlarda ateş, generalize papüller, nadiren veziküler, özellikle deri ve akçiğerlerde lezyonlarla karekterize öldürücü viral bir hastalığıdır.
TARİHÇESİ
Koyun çiçeğinin doğal bulaşması ilk kez 1763 yılında Bourgelat tarafından tanımlanmıştır. Koyun çiçeğinin etiyolojisi ve patogenezisi üzerine ilk çalışmaların Chauveau ( 1868 ), Bollinger (1878 ) ve Borrel ( 1902 )tarafından yapıldığı bildirilmektedir. Koyun çiçeği infeksiyonu Afrika’da Ekvatorun kuzeyinde, Orta Doğu, Türkiye, iran, Afganistan, Pakistan, Hindistan, Nepal ve Çin’de görülmektedir.
ETİYOLOJİ
DNA içeren, zarflı ve kubik bir yapıya sahip olan virion en az 30 yapı proteinine ve bir enzime sahiptir. Poxviridae familyası Chordopoxvirinae ve Entamopoxvirinae olmak üzere iki alt familyaya ayrılır. Entamopoxvirinae altfamilyasındaki viruslar sadece insectlerde görülür. Chordopoxvirinae alt familyasında 8 tür bulunur. Capripox viruslar Chordopoxvirinae familyasında yer alıp Koyun Çiçeği ve Yumrulu Deri Hastalığı viruslarını kapsar.
Bangladeş’te endemik olarak görülmektedir. Koyun çiçeği virusu Poxviridae familyası içinde yer alıp 290 x 270 nanometre büyüklüğündedir.Koyun çiçeği , Ektima ve Yumrulu deri hastalığı ( LSD ) ile ortak antijenik yapıya sahip olup serolojik olarak birbirleri ile kros reaksiyon verirler. LSD virusu sığırlarda hastalık oluşturmakla birlikte orjinini capripox viruslarından almaktadır. Ancak gerek doğal ortamlarda ve gerekse deneysel çalışmalarda LSD virusunun koyunlarda hastalık oluşturmadığı bildirilmektedir.
Koyun çiçeği virusu embriyolu tavuk yumurtası, kuzu testis, Fötal kuzu böbrek, troid, embriyonik akçiğer, karaçiğer, kalp ve deri hücre kültürlerinde, sığır testis, böbrek ve embriyonik deri hücre kültürlerinde, sürekli hücre kültürlerinden Vero ve BHK hücre kültürlerinde sitoliz ve intra sitoplazmik inkluzyon cisimcikleri ile karekterize sitopatik etki (CPE) oluşturarak ürerler.Capripoxviruslar eter, kloroform, ısı ve kimyasal maddelere duyarlıdırlar. Etken direkt güneş ışınlarına maruz kaldığında kısa sürede inaktive olur. Karanlık ve serin yerlerde 2 yıl, koyun derisinde 2 ay kadar infeksiyositesini sürdürür. %0,1 potasyum Permanganat, %0,1 sublime, %0,1 formol, %1,5 asit fenik ve % 2,5 sülfürik asit solusyonları virusu inaktive eder.
Koyun çiçeği virusunun titresi -20 °C de 30 günde log. 10-1 azalırken, 18-20 °C de titrenin kaybolduğu, pH 3.0 de 30 dakikada 10-4.7, pH 11 de 30 dakikada 10-3.4 azalırken iki saatte tamamen inaktive olduğu, ultraviyole ışınlarında 5 dakikada 10-3.6 azalırken sodium desoxycholate içinde 1 saatte titre saptanmaktadır.
BULAŞMA
Hastalık direkt temasla, virusla kontamine olmuş yem ve eşya gibi malzemelerle ve aerosol yollarla bulaşır. Sindirim yolu ile bulaşma olmaz. Virus içeren püstül, kuru kabuklar ve yünler , hastalığın bulaşmasında çok etkilidir. Çünkü bu maddeler içindeki virüs, 6 ay kadar canlı kalabilir. Etkenin solunan hava, salya damlacıkları, çiçek döküntüleri ve süt ile saçılmakta, doğal infeksiyonda virus hayvandan hayvana hava ile bulaşmakta, virusun alınmasından sonra viremi meydana gelmekte ve etken bütün vucuda yayılmaktadır.
SEMPTOMLAR
-Hastalığın inkubasyon süresi doğal infeksiyonlarda 6-8 gün iken deneysel infeksiyonlarda bu süre 2-3 gündür.
-Hastalık acut seyreder, ateş yükselir, nabız ve solunum sayısı artar, gözler şişer ve hayvanın burnundan mukoz bir akıntı gelir.
-Konstipasyon ve idrar zorluğu gözlenir.
-Hastalığın tipik şeklinde hastalığın 1. gününden itibaren derinin yapağısız bölgelerinde, burun, dudaklar,göğüs, bacak aralarında, memede ve karında sırası ile papül , vezikül , püstül ve kabuk teşekkül eder. Bu kabuklar sonradan dökülür ve yerlerinde izler kalır. Papüller 0.5 – 2 cm çapında olup yuvarlak veya elips şeklindedir. Daha sonra püstüller irinleşirler.
-Bazen atipik koyun çiçeğine rastlanır. Bu durumda sadece papül devri görülür ve hayvan iyileşir.
-Koyun çiçeği hastalığı 3-4 hafta kadar sürer, kış aylarında daha fazla sürebilir.
-Hastalığın şiddetleri devrelerinde yani virusun virulansı yüksek olduğunda kuzularda pnömoni ve bronko pnömoni meydana gelir.
-Koyunlarda mastitis ve abort vakaları görülür.
-Hastalığın seyrinde bakım, besleme ve hijyen şartlarının büyük tesiri vardır.
-Hayvanların hastalığa yakalanmasında konstitüston ve dispozisyonun büyük rolü vardir. Koyunlarda morbidite % 70-80, mortalite oranı ise % 5-50 arasında değişir. Kuzularda mortalite oranı % 80’e çıkabilir.
-Dermoepiteliotrop olan virus en iyi şekilde epidermis ve mukoza epitellerinde ürer. Fakat mezoderma ve iskelet kaslarına karşıda affinitesi vardır. Virus organizmada ilk önce retikülo-endotelial sisteme yerleşir. Buradan vucuda yayılarak deri ve organlarda çiçekle ilgili bozukluklara sebeb olur.Virus etkisini en fazla deride ve az olarakta lenfoid, retikulo-endotelial, hemopoetik, solunum ve sindirim sisteminde gösterir. Deneysel olarak meydana getirilen koyun çiçeği hastalığında koyunlarda tipik çiçek lezyonları oluşmaz. Yalnız vucut ısısı biraz yükselir ve sonradan normale döner. Bazı koyunlarda deri içi inokulasyonların 1. gününden itibaren ödemli eritamatöz nödüller şekillenir. Oluşan bu odaklar 6-7. güne kadar yavaş yavaş büyür ve 3-5 cm çapına ulaşır. Oluşan papüllerin bir kısmı nekroze olur ve nekrotik bir membran oluşur.
Makulo-papular deri lezyonlarının oluşumu
Deride önce makula denilen küçük eritem bölgeleri oluşur ve bunu tüm vücutta ya da kasık, koltukaltı ve perineuma sınırlı olan ve orta kısmında ödemli eritem bulunan 0.5 -1cm çapında kabarık ve hafifçe rengi açılmış papül denilen sert şişkinlikler izler. Papüller nadiren içleri sıvı dolu veziküller ile örtülebilir. Hastalığın akut fazını atlatan hayvanlarda papüller, papül tabanındaki kan damarlarında şekillenen trombozlara ilgili olarak işemik nekroza uğrar. Böylece lezyon, çevresi hiperemik bir saha ile çevrili ve orta kısmı çökük ve nekrotik bir hal alır. Hastalığın seyrinin sonunda lezyonlar kurur ve kabuklaşır. Çiçek lezyonunun karakteristik özelliği, lezyonların tüm epidermis ve dermisi kapsaması ve subkutan dokuya penetre olmasıdır. Deri lezyonlarının şiddetine bağlı olarak, iyileşmeden sonra yerlerinde yünden yoksun bir nedbe dokusu gelişebilir. Sekunder bakteriyel enfeksiyon, iyileşmeyi komplike edebilir. Generalize papüllerin oluşumunu takibeden 24 saat içinde hayvanda rinitis, konjunktivitis ve tüm yüzlek ve özellikle preskapular lenf düğümlerinde büyüme görülebilir. Göz kapaklarındaki papüller, değişen şiddette blefaritise sebep olur. Göz ve burun mukozalarındaki papüller ülserleştikçe akıntılar mukopurulent bir hal alır. Ağız, anüs, prepusyum veya vagina mukozası nekroze olur. Ağız lezyonları yemeyi engellemedikçe iştahsızlık görülmez. Akciğer lezyonları ve şişkin bölge lenf düğümlerinden dolayı solunum güç ve gürültülüdür. Abortus nadirdir.
Makroskobik Bulgular
Akut enfekte hayvanların post-mortem muayenesinde; deri lezyonları, canlı hayvandakinden daha az belirgindir. Göz, ağız ve burun müköz membranlarında şiddetli olaylarda birleşebilen çiçek lezyonları oluşabilir. Tüm vücut lenf düğümleri büyümüş ve ödemlidir. Genellikle abomasum mukozası ve bazen rumen ve kalın bağırsak duvarında, ayrıca dil, yumuşak ve sert damak, trakea, ösefagus, vulva, prepusyum, meme ve meme başlarında da ülserleşebilen papüller bulunabilir. Karaciğer ve böbrek yüzeyinde ve hatta testislerde soluk görünüşlü alanlar seçilebilir. Akciğerlerde ve özellikle diyaframatik loblarda çok sayıda fokal beyaz-gri renkte odaklar bulunabilir.
DENİZLİ KOYUN ÇİÇEK VİRUSUNUN KOYUNDAKİ PATOJENİTE TESTİ
Capripox virusunun çabuk teşhisi elektron mikroskopi ve klinik bulguların birleştirilmesi ile yapılır. Etkenin izolasyonu için, nötralizan antikorlar gelişmeden önce klinik belirtiler görüldüğü ilk hafta içinde ölen hayvanlardan alınan lenf yumrusu , akçiğerin lezyonlu parçaları, deri papülleri uygun materyallerdir. Ateşli dönemde generalizasyon oluşmadan viremi safhasında heparin veya EDTA lı tüplerde alınan kan örnekleri de izolasyonda kullanılır. Koyun çiçeği virusu koyun, sığır orijinli primer hücre kültürlerinde, Vero ve BHK gibi sürekli hücre kültürlerinde üretilebilir. Ezilerek hazırlanan çiçek şüpheli örnekten 1 ml süpernatant %90 monolayer oluşmuş ve 3 kez PBS ile yıkanan kuzu böbrek, testis veya Vero hücre hücre kültürleri içeren 25 cm2 lik hücre kültürü flasklarına inokule edilir. 1 saat süreyle 37 °C de adsorbsiyona bırakılır. Süre sonunda tekrar 3 kez PBS ile yıkanarak uygun bir vasatla inkubasyona bırakılır.
TEŞHİS
Klinik Tanı:
Beden ısısı artışı ile birlikte vücudun değişik yerlerinde papül, vezikül ve püstüllerin birbirini takip ederek ortaya çıkması, hastalığın tipik semptomu olarak kabul edilir.
Laboratuar Tanı:
14 gün süreyle her gün CPE oluşumu yönünden kontrolleri yapılır. Virus izolasyonu için alınan kan örnekleri mümkün olduğu kadar çabuk ve buz içinde taşınmalıdır. Pratik olarak örnekler +4 °C de 2 gün süreyle lökositler ayrılarak inokulasyon yapılıncaya kadar muhafaza edilebilir. Uzun süreli muhafaza için -20 °C kullanılabilir. Eğer doku örneklerinin alındığı yer uzak ise ve soğuk zincir yok ise % 10 gliserol + fizyolojik tuzlu su veya fosfat buffer solusyonu veya vasat içinde nakledilir ve virus izolasyonu için alınan biyopsi materyalinin merkezi kısmı kullanılır. Histopatolojik muayeneler için lezyonlu bölgelerden alınan doku örnekleri %10 formol solusyonu içinde muhafaza edilir. Hastalığın teşhisinde serolojik testler arasında en spesifik olanı serum nötralizasyon testidir. Buna ek olarak agar jel immunodiffizyon, ELİSA, İFAT, FAT kullanılabilir.
Ayırıcı Teşhis:
Hastalığın teşhisinde; bulaşıcı ektima, mavi dil, PPR, fotosensitizasyon, dermatofilozis, uyuz, insekt ısırmaları, paraziter pnömoni, kazeöz lenfadenitis gibi benzer hastalık ve lezyonların ayırt edilmesi gerekir.
OTOPSİ BULGULARI
Deri lezyonlarında sırasıyla papül, vezikül, püstül ve kabuk oluşumu gözlenir. Akciğerlerde kataral pnöymoni sahaları görülür.Buralarda küçük boz renkte kazeöz nodüller vardır. Bu odakların boyu 1-2 cm , ortaları beyaz, mat ve balmumu renkli ve çevreleri kırmızıdır. Karaciğer ve böbreklerde de akciğerdekine benzer lezyonlara rastlanır. Sindirim kanalı mukozalarında hemorajik yangılar gözlenir.
MARAZİ MADDE SEÇİMİ VE GÖNDERME ŞEKLİ
Deri lezyonlarından alınan örnekler % 50 gliserinli tuzlu su içinde laboratuvara gönderilir.
TEDAVİ
Kesin tedavisi yoktur, semptomatik tedavi uygulanır. Sekonder enfeksiyonlar için antibiyotik kullanılır.
KORUNMA
Hayvanları infeksiyondan korumada canlı ve inaktif aşılardan yararlanılmakta ve bir çok ülkede bu aşılar yaygın olarak kullanılmaktadır. Attenüe koyun çiçek aşıları hastalığa karşı hücresel ve humoral immun yanıt oluşturmakta ve inaktif aşılardan daha uzun süre bağışıklık vermektedir.
Ülkemizde Pendik Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünce; kuzu böbrek hücrelerinde hazırlanan liyolifize, canlı attenüe koyun çiçek aşısı üretilmektedir. Bu aşı koruyucu amaçla sonbahar mevsiminin başlarında , hastalık çıkan bölgelerde hastalığı takiben iki yıl boyunca yılda bir kez sağlam sürülerde 6-12 haftalıkkuzu ve oğlaklara 0.2 ml ve 12 haftalıktan büyüklere 0.5 ml verilir. 6 haftalıktan küçük kuzu ve oğlaklara uygulanmaz. Aşı koyunların gebeliklerinin son 6 haftasında ve doğumdan sonraki ilk ayda hastalık çıkmayan yerlerde koruyucu amaçla yapılmamalıdır. Aşının uygulama yeri; koyun ve kuzularda koltuk altı yünsüz bölgesine uygulanır. Bağışıklık 21 günde tam olarak oluşur, bağışıklık süresi 8 aydır.
Ayrıca sahada dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan biri de; hastalık hayvandan hayvana direkt temasla bulaşmakla birlikte, virus içeren püstül, kuru kabuklar ve yünler, kontamine olmuş yem ve eşya gibi malzemelerin de bulaşmada ki rolü dikkate alınmalıdır. Hastalık görülen yerlerde hastalığın yayılmasını önlemek için sözkonusu bu maddeler sağlıklı hayvanlara zarar vermeyecek şekilde uygun dezenfektanlarla dezenfekte edilmeli, dezenfekte edilemeyenleri ise imha edilmelidir. Hastalıktan korunmada bir başka önemli nokta da; koyun çiçek virusu direkt güneş ışığı karşısında kısa sürede denatüre olmasına rağmen, hastalıklı sürülerin kaldığı karanlık ve serin ağıllarda 2 yıl, meralarda ise 2 ay canlı kalabildiğinden hayvan hastalıklarıyla mücadele eden tüm Kamu ve Serbest Veteriner Hekimleri hayvan sahiplerini bu konuda bilgilendirerek, bu süreler içerisinde hastalık görülen ağıllara yeniden hayvan sokmaları engellenmelidir.