Kanatlılarda Pododermatitis

Kanatlılarda Pododermatitis

Kanatlılarda Pododermatitis, Ayak tabanı dermatitisi (ATD) veya pododermatitis, broiler endüstrisi için önemli bir refah ve ekonomik sorunu olabilmektedir. Sürü refahının bir göstergesi olarak giderek daha fazla önem arz etmektedir. ATD’nin görülme sıklığının, ayak satan işletmeler için de mali sonuçları söz konusudur.

Kanatlılarda Pododermatitis tetikliyen birçok faktör vardır, ancak birincil faktör ıslak altlıktır.

Uygun altlık yönetimi ve yeterli havalandırma, ATD önlemek ve kanatlı sürülerinde sağlığı korumak için kritik öneme sahiptir. ATD ilk olarak 1980’lerde kanatlı endüstrisi için bir sorun haline geldi, ancak o zamandan çok önce de var olduğu kesin.

ATD, piliçlerin ayak tabanında dermatitisin (lezyonların) gelişmesidir. Ayağın zeminle temas eden herhangi bir bölgesinde oluşabilir. Erken evrelerde ATD, ciltte küçük erozyonlar ve renk değişikliği olarak kendini gösterir. Bunlar ağrılı ülserlere dönüşebilir, ancak düzeltici önlem alınırsa ve altlık koşulları iyileştirilirse bu lezyonlar iyileşebilir. Bununla birlikte, ATD oluşumunu sağıtmak yerine önlemek tercih edilmelidir.

Kanatlılarda Pododermatitis ve kontak dermatitis dahil olmak üzere değişik isimlerle bilinir. Ayak tabanı ve ayak parmaklarında iltihaplanma ve ülserlerle karakterizedir. Yaralar sığ veya derin olabilir. Derin ülserler, alttaki doku ve yapıların apselenmesine yol açabilir. Uzun yıllar etlik piliçlerin ayakları çok kale alınmadı. Ancak bu durum 1980’lerde değişti. O zamana kadar tavuk ayakları satılabilir bir ürün değildi ve tavuğun kan, tüy ve diğer pazarlanamayan kısımlarıyla birlikte işleniyordu. 1980’lerin ortalarında, etlik piliç ayakları için uzak doğu pazarı gelişmeye başladı ve kalite daha önemli hale geldi. Tavuk ‘ayağı’ aslında bacağın mahmuzun altındaki kısmıdır; ayağın yanı sıra bacağın tüy çizgisinin altındaki kısmını içerir.

İhracatta ayağa olan talebin artması, ayakları tavuğun göğüs ve kanadından sonra en değerli üçüncü parçası haline getirmiştir. Bu nedenle, ATD’nin neden olduğu lezyonlar, kanatlı endüstrisi için büyük bir endişe kaynağıdır. Lezyonlar hayvan refahına, ürün kalitesine ve gıda güvenliğine zarar vermektedir. ATD oluşumu için elverişli koşullarda lezyonlar bir haftadan daha kısa sürede gelişebilir. İlk belirtiler, ülsere dönüşebilecek cilt renginin değişmesidir.

Ülserler cilt altında şişlik, kızarıklık, sıcaklık ve ayağın kalınlaşmasına neden olabilir. Çoğu zaman kabuklaşma oluşur. Şiddetli ülserler gelişirse ağrıya neden olabilir. Büyüme yavaşlar, yürümede güçlük ve bakteriyel kontaminasyon sürpriz sayılmamalıdır. ABD de Ulusal Tavuk Konseyi kanatlı sürülerinin refahını değerlendirirken ayak tabanı lezyonlarını ve ayak puanlarını kullanmaktadır.

Bunun için ne yapılabilir?

ATD’nin broiler sürüsünde gelişmesi, üç temel alana odaklanmaktadır: Altlık kalitesi, bağırsak sağlığı ve beslenme. Sorunun ortaya çıkmasından kaçınılacaksa, APD’nin gelişimini etkileyen faktörlerin ve uygulamaya konulması gereken yönetim belirlenmesi gerekir.

ATD’nin Oluşmasında Temel Etkenler

ATD, piliçlerin yaşamının herhangi bir aşamasında ortaya çıkabilir. ATD’nin ana nedeni, özellikle ıslak veya kalıplaşan altlık gibi kötü koşullardır. Yetersiz kümes ve çevre koşulları, beslenmenin altlık üzerindeki etkileri ATD’nin başlıca nedenleridir. Ancak gereken önlemler alınmaz veya sürü doğru yönetilmezse ATD’ye duyarlılık artacaktır. Optimal düzeyde sürünün gereksinimleri, sevk ve idaresi, çevre ve kümes koşullarının sağlanmasında stok yoğunluğunun da dikkate alınması gerekir.

APD’nin ortaya çıkmasıyla ilişkili birkaç ana faktör vardır. Bunlar, suluk tasarımı ve yönetimini; diyet bileşimi; Kümes ısısı, nem seviyesi, sürü yoğunluğu altlık türü, kalitesi ve miktarı, bağırsak sağlığıdır. Ayak tabanı zemindeki malzeme ile sürekli temas halinde olduğundan, en önemlisi altlıktır. Altlık Islak değilse, diğer etmenler mevcut olsa bile ATD gelişmeyebilir. Bununla birlikte, ıslak altlığın, yani yüzde 30’dan fazla nem içeren altlığın, etlik piliç ve hindi kümeslerinde artan APD insidansı ve şiddeti ile ilişkili olduğu bilinmektedir.

Altlık Kalitesi

Kalitesiz altlık, ATD’nin ana nedenlerinden biridir. ATD’den korunmanın en iyi yolu iyi bir altlık kalitesidir, Altlık kuru, emici ve kolay dağılabilir olmadır. Rutin olarak altlık kalitesini her gün gözden geçirilmeli, varsa değişikliklerin nedenlerini saptayıp gerekli önlemler alınmalıdır. Altlık kalitesini etkileyen biz dizi faktör bulunur:

Atlık Hayvanın İkinci AKCİĞERİDİR.

Altlık Materyali

Broiler kümesinde kullanılan birçok farklı altlık malzemesi mevcuttur. Materyal tespitinde kolay tenimi kolay, maliyeti göz önüne alınır.İyi bir altlık:

Altlık Yönetimi ve Miktarı

Altlık materyali kuru kümes zeminine eşit olarak yayılmalıdır. Gerekli altlık miktarı emiciliğine ve bozulma yeteneğine bağlıdır. Altlık kalınlığı nemi tutma ve piliçlerin eşelenmesine izin verecek kadar olmalıdır. Örneğin, yumuşak ahşap planya talaşı ideal olarak 810 cm kalınlıkta eşit olarak dağıtılmalıdır. Ancak ekonomik açıdan talaşlar genellikle 23 cm kalınlıkta serilir.

Zeminin önceden ısıtılması önemli bir noktadır. Kümes civcivler yerleştirilmeden en az 24 saat önceden ısıtılmalıdır. Altlık sıcaklığı 2830 C olmalı. Tahıl samanlarının iyi nem emici olmadıklarında ATD insidansı üzerinde olumsuz bir etkisi bulunabilir.

Kalıplaşmış altlık gördüğünde, havalandırmayı artırarak durum düzeltilmeye çalışılır. Ne yazık ki, altlık koşulları bugün ne kadar iyi havalanma yapıldığı hakkında hiçbir şey söylemez. Altlığın durumu, yalnızca bugüne kadar ne kadar iyi havalandırma olduğunu gösterir. Kümesteki nemi, altlığın ıslanmasını önleyecek bir seviyede tutmak, kurutmaya çalışmaktan daha iyidir.

Suluk Sistemi

Sürüye düşük bakteri sayısına sahip ve E.coli ve Pseudomonas içermeyen temiz, kaliteli içme suyu sağlanmalıdır. Suda bu organizmalardan herhangi birinin varlığı bağırsak sorunları sonucu ıslak altlık demektir.

Suluk sisteminizin tasarımı ve onu nasıl yönetildiği, altlığın nem içeriğinde ve sürünün yaşayabileceği ATD seviyesinde önemli bir rol oynayacaktır. Su kalitesi de önemlidir. Çünkü çok sayıda partikül içeren veya bir film tabakası olan su, meme uçlarının sızması sonucu zeminin ıslanması neden olur. Çoğu entegre işletmelerin ve yetiştiricilerinin uyguladıkları bir su sanitasyon programına sahiptirler. Suyun kalitesine bağlı olarak, bu program tek başına yeterli olabilir veya olmayabilir. Altlık ıslaklığını önlemek ve performansı korumak için su hattı yüksekliği ve su basıncı doğru şekilde düzenlenmelidir. Çok düşük hat yüksekliği veya çok yüksek basınç ayarı ıslaklığa yol açtığı, gibi çok yüksek hat yüksekliği veya çok düşük basınç ayarı su ve yem tüketimini dolayısıyla sürü gelişimi kısıtlayacaktır.

İşletmenin izlenen su hijyeni rutin su sistemi kontrol programı olmalıdır. Su hattında biyoflim, tıkanıklık ve nippellerde sızıntı bulunup bulunmadığı düzenli olarak kontrol edilmelidir Suluk hattı yüksekliği hayvanın boyuna uygun olmalıdır.

İsrafa yol açmadan yeterli su dağıtımını sağlamak için su basıncı akış hızına uygun olmalıdır. Düşük akış oranları, altlık kondisyonunu korumada katkıda bulunabilir. Ancak büyüme soruna neden olur. Eğimli zeminli kümeslerde, suluk hattı boyunca basıncın eşitlenmesini sağlamak ve sızıntıyı önlemek için basınç düşürücüler takılmalıdır.

ATD’nin Değerlendirilmesi

Broiler sürülerinde ATD’nin insidansını ve şiddetini belirlemek ve değerlendirmek için puanlama sistemi geliştirilmiştir. İskandinav ülkelerinde, üç aşamalı bir puanlama sistemi kullanarak piliçlerin ayaklarını değerlendirmek için bir sistem uygulamaktalar.

Hâlihazırda kullanılan puanlama sistemleri, sübjektif ölçümlere dayalıdır Ancak, yetiştiriciye veya yöneticiye ATD yönünden düzeltilmesi gereken bir sorun olduğunu saptamış olur.

Aydınlatma ve Işık Dağılımı

İlk haftalardan sonra eşit ışık dağılımı, kümeste civcivlerin homojen dağılımını ve daha iyi bir altlık kalitesine katkısı olduğu için çok önemlidir.

Parlak ışıklar hayvanları kaynağa yaklaştırmaya meyillidir. Bu, bir bölgedeki dışkı artışını sıklıkla olumsuzlaşabilecek aktiviteyi teşvik eder. Doğal ışığın kullanıldığı alanlarda, hayvanların zeminde eşelenmeleri, altlık kalitesinin korunmasına, böylece havalandırılan altlıktaki nemin azaltılmasına yardımcı olacaktır. Bununla birlikte, diğer sorunların ortaya çıkma riskini azaltmak için doğal ışığın iyi yönetilmesi gerekir.

Havalandırma

Havalandırma, sürünün ilk gününden itibaren belirlenmelidir. Havalandırma sadece kanatlılara temiz hava sağlamakla kalmaz, aynı zamanda kümesteki zararlı gazları ve aşırı nemi de uzaklaştırır. İlk üç gün bağıl nem (BN) %60 ile %70 arasında olmalıdır. 18. günden itibaren, bağıl nem %70 üzerindeyse ıslak altlığa neden olacaktır.

Özellikle kış aylarında, optimal havalandırmaya ulaşmak için hava hızlarının doğru olduğundan emin olmak zorunludur. Hava hızı çok yavaş veya çok hızlıysa, kümese çekilen soğuk hava, hava girişinin yakınına birikir. Kış aylarında gelen hava nemi artıracak ve bu da ıslak altlık sorunlarına katkıda bulunacaktır. Doğru hava hızı, kümes tipine ve boyutlarına ve ayrıca sürünün yaşına/ağırlığına bağlı olmalıdır.

Ilık hava akımı, altlığın yüzeyi boyunca veya yüzeye yakın esmelidir. Bu, havanın katmanlaşmasını önleyecek ve nispeten daha kuru olan ılık havanın altlıktaki nemi çekmesine izin verecektir. Geleneksel tip sistemlerde doğru hava akışı modeline ulaşmak zor olabilir. Hava akışı duman kullanılarak değerlendirilebilir. Ancak genel olarak, zayıf hava akışının (artan nem içeriği) etkilerinden zarar gören ilk altlık alanı duvarların yakınındadır.

Beslenme

Islak altlığın yanı sıra beslenme ve diyet kompozisyonu ATD’nin ana faktörler olarak kabul edilir. Yüksek düzeyde soya fasulyesi küspesi içeren yemler genç hindilerde dermatitis insidansında artış gözlenmiştir. Soya fasulyesi ve diğer bitkilerdeki sindirilemeyen karbonhidratlar (nişasta olmayan polisakkaritler/NOP) yapışkandır. Diyetteki NOP arttıkça, bağırsak viskozitesi artar ve bu da gübrenin piliçlerin tabanlarına yapışmasına neden olur. Bu nedenle altlığın içindeki aşındırıcı maddeler ayakta daha uzun süre kalır.

Diğer yem bileşenleri de ATD’yi etkileyebilir. Ancak araştırmalar, yüksek besin yoğunluğu, yüksek protein seviyeleri ve yüksek soya fasulyesi küspesi seviyeleri içeren yemlerin piliçlerde ATD görülme sıklığında artışa neden olabileceğini göstermiştir

ATD’den koruma ve kontrolde ıslak altlığı engellenmesinde beslenme önemli bir yere sahiptir.

Dikkate alınması gerekenler:

Mineraller

Kanatlıların aşırı su tüketimini önlemek, bağırsak sağlığını sağlamak ve sürdürülebilmek için diyette sodyum, potasyum ve klor seviyelerinin dengelenmesi gerekir. Özellikle önemli olan sodyumdur. Sodyumdaki artışlar, su tüketimini doğrudan etkileyecek ve potansiyel olarak ıslak altlığa neden olacaktır. Sodyum seviyeleri, aşırı su tüketimini teşvik etmeden piliç performansı için yeterli seviyeleri sağlayacak şekilde dengelenmelidir.

Broiler rasyonlarına fitaz ilavesi, sadece bitki materyalinden fosfor salınımını değil, aynı zamanda diğer minerallerin salınımını da teşvik eder. Islak altlık problemlerinden kaçınılacaksa, fitaz içeren diyetler tercih edilmelidir.

Protein Kalitesi

Broilerlerde hedef büyümeyi desteklemek için iyi düzeyde protein ve amino asitler gereklidir. Ancak amino asitlerin kaliteli hammaddelerden sağlanması önemlidir. Bunun yapılmaması, fazla nitrojenin piliçlerce metabolize edilmesi ve atılmasına neden olacaktır. Bu bağırsak sağlığını olumsuz etkiyecek ve altlığın ıslanmasıyla ATD riskini artıracaktır. Diyetleri sindirilebilir amino asitler temelinde formüle etmek, yemin besin içeriğinin sürünün gereksinimlerine mümkün olduğunca yakın olmasını sağlayarak ıslak altlık riskini azaltacaktır.
Yağ Kalitesi

Sindirilebilirliği yüksek, doymamış yağlar piliçlerde bağırsak sağlığını destekleyecektir. Düşük kaliteli yağların kullanımı genellikle yağlı veya yapışkan altlığa neden olur. Bu da ATD ile ilgili sorunlara yol açacaktır.

Hammadde

Sindirilebilirliği düşük veya özellikle lif içeriği yüksek ham maddelerin kullanımından kaçınılmalıdır. Çünkü bunlar bağırsak bütünlüğü, piliçlerin dışkısı ve altlık kalitesi üzerinde olumsuz bir etkiye sahiplerdir.

Tripsin inhibitörleri gibi beslenme karşıtı faktörlerden kaçınılmalı ve ham maddeler yüksek düzeyde mikotoksin kontaminasyonu içermemelidir. Düşük kaliteli hammaddelerden kaçınmak mümkün değilse, yeme toksin bağlayıcı bir ürün düşünülmelidir.

NOP enzimlerinin kullanımı, bağırsak sağlığını iyileştirmek ve altlık kalitesini kontrol etmekte önemli bir araçtır. Bu enzimler bağırsak viskozitesini azaltır ve daha kuru altlığa yardımcı olur.

Geçtiğimiz yıllarda özellikle Batı Avrupa’nın bazı bölgelerinde vejetaryen ve antibiyotik içermeyen diyetler kullanıldı. Endüstrilerin bitkisel protein kaynaklarına bağımlılığını artırdı. Dolayısıyla altlık bakımını çok daha zor hale getirmiştir.

Yemin Fiziksel Yapısı

Kaliteli bir pelet ve pelet kırığı ile beslemenin canlı ağırlık artışı ve FCR açısından broiler performansına sağladığı fayda bilinen bir gerçektir. Yüksek düzeyde toz içeren zayıf fiziksel biçime sahip bir yem, yalnızca broiler performansında sorunlara yol açmakla kalmaz, aynı zamanda su/yem alımı oranının artmasına da yol açabilir. Bu da daha sonra altlıkta bozulmalara yol açabilir, sonuçta ATD riskini artırabilir.

Anticoccidial Program

Genel olarak, yemde iyonofor antikoksidiyallerin kullanımının bağırsak sağlığına katkısı vardır ve bu tür ürünlerin kullanımını içeren bir anticoccidiyal program, bağırsak bütünlüğünü iyileştirmeye ve altlık kondisyo nunu korumaya yardımcı olacaktır. Broilerlerde coccidiosisin kontrol için bir aşı kullanılıyorsa, altlığın uygun olduğundan emin olmak için bağırsak sağlığına daha fazla özen ve dikkat gösterilmesi gerekir.

Bağırsak Sağlığı

Bağırsak sağlığı, yalnızca yem verimliliğini ve kilo alımını en üst düzeye çıkarmanın değil, aynı zamanda kaliteli altlığın korunmasının da kritik bir parçasıdır. Bağırsakta herhangi bir bakteriyel veya hastalık baskısı, ıslak altlık ve dolayısıyla ATD sorunlarına önemli ölçüde katkıda bulunacaktır. İstenilen bir bağırsak sağlığına ulaşmanın en iyi yollarından biri, dönemler arasında mükemmel bir biyogüvenlik (temizlik ve dezenfeksiyon programını uygulamaktır.

  1. Kümesten tüm organik maddeleri çıkarma,
  2. Deterjanlı suyla yıkama,
  3. Dezenfeksiyon.
  4. Bir antiviral ajan, formaldehit / formalin sisleme ile dezenfeksiyon.
  5. Personel veya ziyaretçiler tarafından kümese getirilen patojenlerin sayısını sınırlamak için, ayak banyosu sistemi ve kümese özel botlar da dahil olmak üzere, yıkama noktasından başlayan tavizsiz bir biyogüvenlik programı uygulanmalıdır.

Sürü, yaşam döngüsü boyunca gereksinimlerine uygun bir ortamda ve yönetim altında tutulursa, bağırsak sağlığı optimize edilecektir. Bir örnek büyüme için mükemmel bir civciv başlangıcı şarttır. Yönetim tarzının, kursak doluluğunun, canlı ağırlık tespiti ve üniform ölçümlerinin değerlendirmek için yönetim faktörlerinin düzenli olarak incelenmesi gerekir. Bu ölçümlerden herhangi biri standartların altındaysa, sonraki sürüler için sevk ve idare ile biyogüvenlik programları gözden geçirilmelidir. Veteriner sağlık hizmetleri; aşılama, coccidial programların, klinik ve subklinik hastalıkların tanımlanmasının sağlamak kritik öneme sahiptir, böylece böbreklere ve bağırsaklara verilen zarar sınırlandırılır.
Bazen gözden kaçan mükemmel bir bağırsak sağlığı, altlığın kuru kalmasına yardımcı olur. Kaynağı ne olursa olsun, bağırsakta herhangi bir sorun, subklinik ve hatta klinik enteritise neden olabilir. Enteritis sıklıkla ishale neden olarak altlığa dışkı ve nem atılımının artmasına neden olur. Potansiyel bağırsak sorunlarının unutulmamalıdır:

Yemliklerin, yemi kirletebilecek kenarlara yapışmış eski, küflü yem içermediğinden emin olunmalıdır. Diyetle ilgili bir soruna işaret edebilecek beklenmedik artışlar için günlük su tüketimi izlenmelidir.

Isı ve Nem

Isı, nem ve havalandırma, altlığın kuru tutulmasında ve ATD vakalarının azaltılmasında önemli bir rol oynar. ATD nispeten kuru altlıkta gözükürken genellikle nemli, ıslak ve kalıplaşmış altlık ile ilişkilidir. Havalandırma , altlığın kuru kalmasına yardımcı olur.

Bununla birlikte, kış aylarında havalandırma özellikle zordur. Çünkü soğuk dış hava ile havalandırma yaparken kümesi ısıtmak pahalıdır. Yetiştiriciler genellikle soğuk aylarda uygun havalandırmadan ödün vererek ısıyı korumayı tercih ederler. Bu da ıslak altlığı tetiklemiş olur. Bu nedenle kış, ATD insidansı için kritik bir dönemdir. Hâlbuki sıcak mevsimde artan havalandırma, nemi kontrol etmeye yardımcı olur ve ıslak altlığı önler.

Mevsim ne olursa olsun, kümes bağıl nem (BN) seviyeleri yüzde 50 ila 70 aralığında olmalıdır. BN yüzde 50’nin altındaysa, altlık çok kurur ve toz seviyeleri artar. BN çok uzun süre yüzde 70’in üzerinde kalırsa, altlık kalıplaşmaya başlar.

Sürü Yoğunluğu

Sürü yoğunluğu ile ATD arasındaki ilişki belirsizdir. Bazı çalışmalar, daha yüksek stok yoğunluğunun daha yüksek ATD insidansı ile ilişkili olduğunu bildirmektedir. Ancak diğer çalışmalar sürü yoğunluğunun bir faktör olmadığını öne sürmektedir.

Kümedeki fazla piliç sayısının neden olduğu nemi giderme zordur. Dikkatli yetiştirici, daha soğuk havalarda bile bunu iyi bir şekilde yerine getirir. Kümede daha fazla hayvan altlık kalitesini yönetmeyi zorlaştırsa da, yeterli kümes çevre koşulları sağlandığı sürece, sürü yoğunluğunun ATD üzerinde çok az etkisinin olduğu sonucuna varılmıştır. Yetiştirici doğru şekilde havalandırırsa ve altlığı kuru tutarsa, daha yüksek sürü yoğunluğu ATD sorunlarına yol açmayabilir.

ATD’den Korunmada Yardımcı Olabilecek Besinler

Diyete bazı besinlerin eklenmesi, piliçlerde ATD oluşumunun azaltılmasına yardımcı olabilir:

ATD’de biotin takviyesini araştıran çok sayıda çalışma bulunmaktadır. Biotin’in cilt bütünlüğünde önemli bir rolü olduğu bilinmektedir. Yapılan denemeler eksikliklerin ATD ile sonuçlanabileceğini göstermiştir. Bu nedenle, diyet seviyelerinin yeterli olduğundan ve bu eksikliğin önlendiğinden emin olmak önemlidir. 0,1 ile 0,2 mg arasındaki seviyeler, performansı optimize etmeye yardımcı olacaktır. ATD insidansını azalttığı gösterilmiştir. Altlık koşulları ideal olmadığında bile ATD’yi önlemek için daha yüksek Biotin seviyeleri kullanmak mümkün olabilir. Bununla birlikte, araştırmalar, Biotin’in hâlihazırda dermatitisli piliçlerde tedavi olarak etkisiz olduğunu göstermektedir.

Çinko, hücre yenilenmesinde ve cildin korunmasında önemli bir role sahiptir. Biotin’de olduğu gibi, eksikliğin ATD riskini artırdığı gösterilmiştir. Bu nedenle yemde doğru çinko seviyeleri göz ardı edilmemelidir. Aynısı, yeterli seviyelerin sağlanmasının ATD’yi önlemeye yardımcı olabileceği B vitaminleri için de geçerlidir.

Altlık kondisyonunu korumak için ekstra olarak, bağırsak stabilitesini iyileştirmek ve daha kuru altlık için yeme sepiyolit gibi bazı kil mineralleri bağlayıcılar ilave edilmektedir.

Önlemek için ne yapılabilir?

ATD de titiz bir altlık yönetimi anahtardır.

İyi bir altlık yönetimi ve sürünün ömrü boyunca altlık kalitesinin korunması, piliçlerde ATD’nin önlenmesinin anahtarıdır. Altlık kuru ve kolayca dağılır olmalıdır. Altlık kalitesi günlük olarak değerlendirilmelidir. Altlık kalitesindeki herhangi bir değişikliğin nedenleri belirlenmeli ve bunu düzeltmek için harekete geçilmelidir. Altlık kalitesini etkileyen ana faktörler:

Beslenme

Aşağıdaki beslenme stratejileri, bağırsak sağlığının ve altlık kalitesinin korunmasına ve ATD görülme sıklığının azaltılmasına yardımcı olacaktır:

Bağırsak sağlığı

Bağırsak sağlığını korumak, iyi altlık kalitesini korumak için hayati önem taşır. Bağırsak sağlığını korumanın en iyi yolu, yaşamı boyunca sürü için doğru olan çevre ve yönetim koşullarını sağlamaktır.

Kanatlılarda Pododermatitis Sonuç

ATD koruma ve kontrol edilecekse, ortaya çıkmasına neyin neden olduğunu ve sorunu önlemek için uygulanması gereken yönetim stratejilerinin saptanması önemlidir. ATD’yi tetikleyen ana çevresel faktör ıslak altlıktır. Beslenmeyi, çevreyi ve bağırsak sağlığını optimize etmek, ıslak altlık oluşumunu azaltacak ve böylece altlık kalitesi sürünün ömrü boyunca korunmuş olacaktır. Bu, sürüdeki ATD riskinin en aza indirilmesine önemli ölçüde katkıda bulunacaktır
ATD, ayak tabanındaki lezyonlarla karakterizedir ve kanatlı endüstrisi için önemli ekonomik ve refah sorunudur.

ATD’ye katkıda bulunan birçok faktör olsa da, birincil faktör ıslak altlıktır. Kümes ortamını düzgün bir şekilde yönetmek ATD’yi önlemenin en iyi yoludur.

Nemi iyi kontrol eden çiftlikler, kaliteli ayaklar üretmiş olurlar. Bu, işletmeler için ekonomik açıdan önemlidir. Hayvan refahı açısından daha da önemlidir. Hayvan refahı denetimleri sırasında bir değerlendirme noktası olan ayak kalitesi, yetiştiricinin sürüye ne kadar iyi baktığını ve kümes içindeki koşulları ne kadar iyi koruduğunu gösterir.

Kanatlılarda Pododermatitis Son Söz

Exit mobile version