Eski Çağlarda Veteriner Hekimlik

Eski Çağlarda Veteriner Hekimlik

Eski çağlarda veteriner hekimlik, yeryüzünde hastalık etkenlerinin insanın varlığından önce bulunduğu paleontoloji araştırmaları ile meydana çıkarılmıştır. Dinozor, mağara ayısı ve diğer hayvanların fosillerinde kemik iltihapları, arthritisler, eosen devrinin üç tırnaklı atlarında diş çürükleri izleri görülmektedir.

İlk insan şüphesiz tabiatın her görünüşüne karşı bir ilgi, sırasında sevgi ve çoğunlukla korku duymuştur. Suyu, güneşi, ay ve yıldızları hayretle seyretmiştir. Yıldırım ve şimşekler onu ürkütmüştür. Vahşi hayvanlardan korunma yolunu aramış ve daha ilk adımda hayat mücadelesine başlamıştır. İlk insan her şeyden evvel yaşayabilmek için çırpınmış, vücudunun sağlığı ile yakından ilgilenmek zorunda kalmıştır. Zehirli ve zehirsiz bitkileri, yenilip yenilemeyen meyveleri tanımağa başlamıştır. Çok defa hayvanları avlamakla gıdasını sağlamıştır. Fakat bazı zamanlarda av kıt olmuş günlerce yarı aç, yarı tok yaşamıştır.

İlk Evcilleştirilen Hayvanlar

Hayvanların evciltilmesi tarih merdiveninde önemli bir basamak meydana getirmiştir. İlk evcilleşen hayvanın köpek olduğu birçok tarihçiler tarafından ileri sürülmektedir. Bu kanı akla yakın gelir. İnsanlar yemek artıklarını, özellikle av hayvanlarının kemiklerini yaşadıkları yerlerin etrafına bıraktıklarında köpekler bundan faydalanmak için buralara kadar sokulmuş ve yavaş yavaş insana alışmış olabilirler. Bir süre sonra da insanın sadık arkadaşı haline gelmişlerdir. Böylece insan ilk evcil hayvana sahip olmuştur denebilir.

Bundan faydalanan insan öteki hayvanları da kendine alıştırmayı denemiş, bir kısmında başarı göstermiş, bir kısım hayvanları ise evciltememiştir. İlk evcilleşen türlerin başında keçi, koyun ve sığır gelmektedir. At daha sonra evcilleşmiştir. Bundan sonra insanın beslenme işi çok daha düzenli olmağa başlamış, özellikle bu hayvanların süt, deri, yün gibi verimlerinden faydalanma insan hayatında önemli değişiklikler yapmıştır. Uygarlık tarihinde hayvan evciltilmesi bariz bir dönüm noktası kabul edilmektedir. Daha iyi ve düzenli beslenmeden başka daha kolay hareket (hayvanın ulaştırmada kullanılması) insan topluluklarının birbirleri ile temasını artırmış, bu da uygarlık gelişmesinde hızlanmayı sağlamıştır.

Sığır, koyun ve at birçok Doğu ve Batılı yazarlara göre ilk defa Orta Asyada Türkistanın İrana yakın bölgelerinde evciltilmiştir. Genellikle bunun M. Ö. 8000—4000 yılları arasında olduğu kabul edilmektedir. M. Ö. 4000 yıllarında, daha sonra evciltildiği kabul edilen, evcil atın varlığı şüphe götürmemektedir. Ancak ata Yakın Doğu ve Hint uygarlıkları belgelerinde çok sonra rastlanır.

Eski Çağlarda Veteriner Hekimlik

Yeryüzünde insanın ilk zenginliği hayvan olmuştur. Sermaye demek olan kapital sığır başı anlamına gelmektedir. Daha sonra ilk paraları çeşitli hayvan başları süsler. Böylece insan hayatına hayvanlar birer faydalı varlık olarak sokulunca insan hemen bu hayvanların yaşayışı, sağlığı ve ızdırapları ile ilgilenmeğe başlamıştır. Hastalıklarının tedavisinde kendileri için ne düşünüyorlarsa hayvanlara da onu tatbik etmeyi uygun bulmuşlardır.

Tarih çağlarından öncesi için hayvan hekimliği konusunda belgelere az rastlanır. İlkel insanın hastalanan hayvan ile ilgilendiği muhakkaktır. Tarihin ilk yazılı belgelerinde insan hekimliği yanında hayvan hekimliğinin de yer aldığı görülür. Çok defa ilk uygarlıklarda hayvanlar kutsallaştırılmışlardır. Hatta bazen sınıflanmış cemiyetlerde hayvan bazı insan sınıflarından üstün bile tutulmuştur.

İlk insan topluluklarındaki ailelerde tedavi görevini anne üzerine almış olmalıdır. Bu topluluklarda evcil hayvan sayısı arttıkça hayvan sürülerinin bekçisi olarak dışarıda hayvanları göz altında bulunduran kimse yani çoban, hekim olarak anne ile işbirliği yapmış olmalıdır. Bu işbirliği uygulanması ile insan ve hayvan tedavisindeki bilgiler daima beraber çoğalmıştır.

Eski Yunan mitolojisinde iki hekimliğin birlikte temsil edildiğini görürüz. Yunan mitolojisinde sürülerin koruyucusu küçük tanrılar kabul edilmiştir. Bunlar yarı insan yarı hayvan olarak temsil edilmiş centaur’lardır. Bunlardan biri de yarı insan yarı at olan Chiron’dur.

Chiron insanlara sevgisi ve hekimlikteki yüksek bilgisi ile tanınmıştur. Eski Yunan tıp tanrısı Aesculap ve Achilles‘in hocasıdır. Ghiron, Zeus’un babası Cronos ‘un deniz tanrıçası Philiria ‘dan olan oğludur. Pelion dağlarında yaşar ve oralarda yetişen bir takım şifalı otları toplar. İnsan ve hayvan hekimi olarak talebelerine bunların şifalı etkilerini öğretir. Kendisi tıbba ait bütün bilgileri daha doğmadan Tanrı Apollo’dan öğrenmiştir.

Eski çağlarda veteriner hekimlik anlamında ilkel insanın hayvan hekimliği konusunda neler bildiği hakkında pek fazla şey bilinmemektedir. Kırık, çıkık ve yaraları iyi tedavi edip çok defa bitkilerden faydalanıyordu. Birden görülen salgın hastalıklar insanlar tarafından korkuyla karşılanıyor ve çoğunlukla sebebi cin ve şeytanlara atfediliyordu. Bu durumda daha çok sihirle tedaviye baş vuruluyor, kurbanlar kesiliyor, dualar okunuyor ve büyük ateşler yakılıyordu. Prehistorik çağlara ait kafatasların dar bazen hayatta iken açıldığı kesin olarak bilinen deliklere raslanmaktadır. Bugün de bazı vahşi kabilelerde özellikle ruh hastalıklarında hastaya girmiş olan cinleri çıkarmak içi kafatasına delik açıldığı görülmektedir.

Büyücülük tedavi amacı ile insan ve hayvan hastalıklarında aynı şekilde kullanılıyordu. Sihri ve daha sonra dini olan hekimlik tıp tarihinde önemli yer tutmaktadır. Yalnız ilk uygarlıklarda değil Avrupa’da Rönesans’tan sonra bile uygulandığı görülecektir.

İnsanlar diğer taraftan hastalıklarda çeşitli maddeleri denemeğe devam ettiler. Bu konuda gelişme çok yavaş oluyordu. Fakat ne kadar yavaş da olsa bu bilgiler birikiyor, yeni nesillere intikal ediyordu.

Kaynakça

Veteriner Tarihi, Prof. Dr. Nihal Erk, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1966, 1-4.

Exit mobile version