Çiftlik hayvanlarında çayır şişkinliği, meralarda şişkinlik yapan otlar ya da karın şişkinliğine yol açan otlar olarak açıklanabilir. Özellikle ilkbaharda çayırlarda aniden, adeta fışkırırcasına, ortaya çıkan otların selülozu çok az, çok sulu, yüksek protein içeren, olgunluk seviyesine ulaşmamış ve hızlı sindirilebilir olması karın şişkinliği için risk oluşturur. Acıkmış haldeki hayvanların bu otları hızla tüketmeleri büyük sorunlara yol açar.
Bu taze yeşil otları yiyen hayvanlarda yeme isteği aniden kaybolur. Karnın sol tarafı şişer. Hayvanlar ses çıkarırlar. Koyunlarda meleme sığırlarda böğürme görülür. İdrar ve dışkı yapma artar. Giderek şişlik daha da çoğalır. Ağzını açarak hızlı soluma ve dilin dışarı çıkması söz konusu olur. Sancı belirtileri, huzursuzluk, karnını tekmeleme, diş gıcırdatma görülür.
İleri vakalarda kan dolaşımı ve solunum engellenir. Akciğerlere basınç yapan karın içi organları yüzünden akciğerlerin bazı alveolleri söner. Ölüme kadar giden sorunlarla karşılaşırız.
Çayır şişkinliği tüm dünyada büyük ekonomik kayıplara sebep olan bir durumdur.
Karın şişkinliğine yol açan otlar aslında gayet besleyici, faydalı, hayvan beslemede çok kullanılan otlardır. Sorun bu otların henüz liflenmemiş, olgunlaşmamış olmasıdır. Şişkinlik yapan otların başında yoncalar gelir. Legüminöz bitkiler yani baklagiller tazeyken tüketildiğinde şişkinlik yapar. Hâlbuki adı geçen otlar biçilip kurutulduktan ya da soldurulduktan, yeterli olgunluk seviyesine geldikten sonra şişkinliğe sebep olmazlar.
Şişkinlik yapan otlar yakından tanıdığımız bitkilerdir. Yonca (Medicago sativa), melez üçgül (Trifolium hibridum), şerbetçi otu yoncası (Medicago lupulina), kırmızı yonca (Trifolium pratense), kuş fiği (Vicia cracca), ak üçgül (Trifolium repens).
Karın şişkinliğini sebebi geğirmenin engellenmiş olmasıdır. Taze, sulu ve yeşilken yukarıda sözü edilen otları tüketen hayvanlar çok miktarda saponin almış olurlar. Ortaya çıkan karbondioksit ve metan gazları işkembe içeriğinin arasına, gıdaların içine gömülmüş haldedir. Bu köpüklü gazların geğirme ile atılması mümkün değildir. Yani sorun şişkinliğin “köpüklü şişlik” tarzında olmasıdır.
Durum aciliyet kazanmıştır ve derhal müdahale edilmelidir. Bu yüzden her zaman çobanlar, hayvanları çayırda otlatanlar köpük giderici ilaçları yanlarında, heybelerinde bulundurmalıdırlar.
Acil durumlar için dimetil polisiloksan, polimerize silikon, poli dimetil siloksan, simetikon gibi etkin maddeleri içeren ilaçlar derhal ağızdan içirilmeli veya bir kanül (trokar) ile şiş olan sol taraftan işkembe (rumen) içine verilmelidir.
Başka ilaçlar da kullanılabilir. En çok kullanılan poloxalen içeren ilaçlardır. Asetil Tributil sitrat içeren ilaçlar, mineral yağlar (parafin likit) da kullanılır. Zerdeçal ve zencefil de gaz giderici etkiye sahiptir. Fakat acil durumlar için önceden hazırlanmış olmalıdır.
Antihistaminik ilaçlar da tedavide yarar sağlar.
Tedavi hızlı müdahale gerektirir. Ağızdan sonda ile işkembedeki gazları almaya çalışmak veya trokar kullanmak başarıyla sonuçlanmaz. Çünkü, yukarıda sözü edildiği gibi, köpüklü gazlar işkembe içeriğinde hapsolmuştur. Çok sayıda köpüklü gaz birikimi vardır. Gazlar serbest olmadığı için mide sondası veya trokar işe yaramaz.
Hatta trokar bazen tehlikeli bir duruma yol açabilir. Delinen yerden karın boşluğuna sızan içerik peritonitise (karın zarı yangısı) yol açabilir.
Acil durumlarda çabuk karar verip rumenotomi işkembe operasyonu) yapmak en iyi cerrahi müdahaledir. Köpüklü içerik boşaltılır. Yerine kuru ot veya saman konularak bölge dikilir.
Görüldüğü gibi; tedavinin başarısı durumun şiddetine ve müdahalenin erken olup olmadığına göre değişir. O yüzden çayırdaki hayvanların dikkatli bir şekilde gözlenmesi şarttır.
Çayır Şişkinliği Koruyucu Hekimlik
Yeşil, taze, henüz olgunlaşmamış otların olduğu çayırlarda hayvan otlatmamak en doğru yöntemdir. Ayrıca; mera ıslahı, yapay mera gibi yöntemler de kullanılabilir. Mera ıslahı veya yapay mera için şişkinliğe yol açmadığı bilinen otlardan yararlanılabilir. Gazel boynuzu (Lotus corniculatus), radika (hindiba,Chicorium intybus), korunga (Onobrychis viciifolia), çemen otu (Trigonella foenum -graecum), geven otu (Astragalus), japon tırfılı (japon üçgülü,Lespedeza violacea) gibi otlar en çok tercih edilenlerdir.
Donmuş çözülmüş legüminöz bitkilerden en az yedi gün uzak durulmalıdır.
Yukarıda sözü edildiği gibi gözler hayvanların üzerinde olmalıdır. Ani gelişen durumlarda hızla müdahale hayat kurtarır.
Yurt dışında özellikle Avustralya’da poloxalen içeren yalama blokları çayırlara konulur.
Başka bir yöntem ise parafin likit gibi mineral yağların çayırdaki otların üzerine püskürtülmesidir.
Alcohol etoxylate içeren spreylerin kullanılması da uygun bir koruyucu hekimlik yöntemidir.
Mera ıslahı ve yapay mera oluşturmanın ayrıca başka yararları da vardır. Örneğin; korunga tanen içeriği sayesinde sindirim sistemi gazlarının oluşumunu azaltır. Son zamanlarda sık sık sözü edilen sera gazı oluşumunu azaltan bir bitki olduğu bilinmektedir.
Hindiba (radika)inülinden ve iz minerallerden özellikle demir, bakır, çinko ve mangandan zengin bir bitkidir. İnulin besleyici bir karbonhidrattır. Özellikle kuzu besisinde çok iyi sonuçlar verdiği gözlenmiştir.
Meradaki hayvanların, koyun, keçi ve sığırların mutlaka Clostridium perfringens aşısı (çelerme) ile aşılanmış olmaları şarttır. Bu aşıların yapılması yukarıda sözü edilen sorunlar ile karşılaşıldığında bize “ayırıcı tanı “yönünden yararlı olur.
Çayır şişkinliği genetik yatkınlık söz konusu mudur?
Bilim insanlarının bu konuda net bir yatkınlık olduğu ile ilgili bir bulgusu yoktur. Jersey ırkında olabileceği söylenmektedir. Bir resesif (çekinik) genin genetik yatkınlık oluşturabileceği şüphesi olsa da asıl sorunun yeşil, taze, henüz olgunlaşmamış baklagillerin yaptığı köpüklü şişlik olduğu belirgin bir gerçektir.