Bağırsak sağlığında fırsatlar ve sorunlar. Sürdürülebilir hayvansal üretim için optimal gastrointestinal sağlık ve işlevsellik önemlidir. Etkin işlevsellik (yemlerin sindirimi, emilmesi) ve gastrointestinal sistemin (GİS) bağışıklık durumu, hayvan performansının belirlenmesinde önemli faktörlerdir. GİS işlevselliği ve sağlığıyla ilgili karmaşık mekanizmalar hakkında daha fazla bilgi, modülasyonlarına yönelik stratejiler geliştirmeye yardımcı olabilir.
Son yıllarda, yüksek büyüme ve üreme özellikleri için genetik seçimin benimsenmesi, gelişmiş hayvancılık teknikleri, sindirim fizyolojisinde elde edilen yeni bilgiler ve çiftlik hayvanlarının diyet gereksinimlerinin karşılanması, üretim performansında önemli gelişmelere neden olmuştur. Bu sahada çalışan bilim insanları için hayati bir soru şudur: “Hayvanların performansı genetik / fizyolojik sınırlarına ulaştı mı?” Bu bağlamda, “bağırsak sağlığı” kavramının bilim cevresinde büyük ilgi görmeye başlaması söz konusudur. Bununla birlikte, bağırsak sağlığı hayvan beslenmesinde giderek daha önem kazanmaktadır. Ancak net bir bilimsel tanım hala eksiktir. Beşeri tıbbında bağırsak sağlığı genellikle “klinik hastalıkların olmaması” ile ilişkiliyken, bu tanım hayvan yetiştiriciliğinde geçerli değildir; çünkü hayvan performansının herhangi bir hastalık bulgusu olmadan da bozulabileceği iyi bilinmektedir.
Bağırsak sağlığının ana öğeleri olan diyet, bağırsak mukozası ve bağırsağa özgü bakteriler bilim camiasında yaygın olarak üzerinde çalışılan konulardır. GİS mukozası, sindirim sisteminin etkin bir şekil de çalışmasını sağlayan karmaşık ve dinamik bir denge oluşturmaktadır. Bağırsak sağlığının belki daha kapsamlı bir tanımı; ‘mikrobiyom ve bağırsak kanalının simbiyotik dengede var olduğu, hayvan refahı ve performansının bağırsak yetmezliği tarafından kısıtlanmadığı istikrarlı bir durum’ olacaktır. Bu tanım 3 ana unsuru birleştirir. Bahsedilen bağırsak sağlığının üç temel ayağı; etkin sindirim ve emilim, güçlü bağışıklık durumudur. Bütün bu unsurlar, GİS fizyolojisi, hayvan sağlığı, refahı ve performansı açısından kritik bir rol oynamaktadır. Bağırsak sağlığının tam anlaşılması, bu unsurların tümü arasındaki etkileşimlerin tanımlanmasını gerekmektedir.
Bağırsak Sağlığında Fırsatlar ve Sorunlarda Bağırsak Mikrobiyotası
Beslenme uygulamalarındaki değişiklikler, dengesiz beslenme, stres (örneğin ani ısı değişiklikleri, nakil, kümes değişikliği, aşırı kalabalık ve kötü yönetim ve hijyen koşulları) GİS mikrobiyomunun bozulmasına neden olabilir. Bu da, hayvanın savunma sisteminin işlevselliğini olumsuz olarak etkiler. Bu nedenle bağırsak sağlığını korumak için normal, dengeli ve farklı GİS mikrobiyotasının yanı sıra sağlam ve etkili bir GİS bariyeri gereklidir. Bağırsak mikrobiyotasının, sindirim ve emilim, enerji homeostasisinin düzenlenmesi, mukozal enfeksiyonların önlenmesi ve bağışıklık sisteminin modülasyonu gibi çeşitli fizyolojik işlevlere katkıda bulunmaktadır. GİS mikrobiyotası potansiyel olarak patojen mikroorganizmaların kolonizasyonu önler, sindirilemeyen besin maddelerinden GİS duvarına enerji sağlar ve bağışıklık uyarıcılar vasıtasıyla mukozal bağışıklık sistemini düzenler. Mikrobiyotanın önemli bir rolü ise GİS bariyer bütünlüğünün ve işlevselliğinin sürdürülmesidir.
Mikrobiyota kompozisyonu ve bakteriler tarafından üretilen metabolitler, bağırsak sağlığının en iyi korunması için hayati öneme sahiptir. Genç hayvanlarda, mikrobiyota kompozisyon ve çeşitliliği, yetişkin hayvanlar gibi tam oluşmadığından çevre ve yönetim faktörlerinden etkilenebilir. Çünkü zaman içinde gelişmektedir. Özel bakterilerin yokluğu, GİS’ne yeterli düzeyde de enerji sağlamaktan sorumlu bir organik asit olan bütirat gibi antiinflamatuar ve metabolitlerin azalmasına neden olabilir. Bu nedenledir ki; GİS mikrobiyota kompozisyonunun diyetle düzenlenmesi bağırsak sağlığı sorunlarını önlemek ve hayvan performansını artırmak için cazip bir araçtır. Beslenme müdahaleleri, hayvan ile GİS mikrobiyotası arasında bir denge kuracak, onu koruyacak GİS ’i destekleyecek ve GİS ’nin yapısını ve işlevini alt üst etmeyecek şekilde tasarlanmalıdır.
Standart kültür temelli teknikler sadece GİS mikrobiyomunun % 1’ni tanımlayabiliyor olsa da 16S dizilimi (filogenetik yapı), metagenomik (fonksiyonel kapasite), metatranskriptomikler (fonksiyonel amaç) gibi yüksek verimli tekniklerin geliştirilmesi, kullanılabilirliği ve metabolomik (metabolik etki) bağırsak mikrobiyotası ve bunların salgılanmış metabolitlerinin kompozisyonundaki değişikliklerin daha kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını sağlayarak, GİS mikrobiyal kompizosyonu ve metabolik faaliyetleri hakkında değerli bilgiler sağlar.
GİS mikrobiyomu üzerine giderek artan sayıda çalışma olmasına rağmen, farklı mikrobial popülasyonların biyolojik fonksiyonları halen belirsizliğini korumaktadır. GİS mikrobiyom yapısındaki değişiklikler, metabolik faaliyetleri ve konak ile olan etkileşimler konusundaki anlayışımızı ilerletmenin önündeki engelden biri, GİS’de bulunan büyük çoğunlukla tanımlanmamış bakteri türü tarafından temsil edilmeleridir. Geviş getiren ve domuzlarda, 300 ila 1,000 arasında türün GİS’de barındığı tahmin edilmektedir. Hindi, tavuk ve bıldırcın gibi tavukgiller de (gallinaceous) bu sayı 2.200 daha fazla tür bulunmaktadır. Şimdiye kadar tavukta sadece 915 tür ve hindide 464 tür tanımlanmış olması gerçeğini vurgulamak önemlidir. Bununla birlikte, genel olarak bakteri çeşitliliği ve spesifik grup bakterilerin sağlık yararları ile ilişkili olduğu halde, disabakteriyosisi tanımlamak zor olmaya devam etmektedir. Çünkü GİS mikrobiyomunun tam kompozisyonu ve gelişimini etkileyen faktörler halen bilinmemektedir.
“Omics” tekniklerinin benimsenmesi, bağırsak ekolojisi konusundaki anlayışımızı hızla arttırırken, bu teknikler “normal” veya “optimal” GİS mikrobiyom kompozisyonu arasında ayrım yapmamıza izin vermiyor. Gerçekten de, bu tekniklerin temel sınırlaması, biyolojik yorumlamalarını zorlaştıran tanımlanmamış türlerin büyük bir kısmı ile çok fazla veri üretmesidir. Ayrıca, bir yandan mikrobial popülasyonlar ile diğer taraftan GİS mikrobiyotası ve konak arasındaki çok yönlü ve büyük oranda bilinmeyen etkileşimler, bu araştırma alanına bir başka karmaşıklık katmaktadır.
Normal, dengeli ve farklı GİS mikrobiyotası yanı sıra hasarlanmamış ve etkili bir GİS bariyeri gereklidir. Bağırsak mikrobiyotası, sindirim ve emilimin, enerji homeostasisin düzenlenmesi, mukozal enfeksiyonların önlenmesi ve bağışıklık sisteminin modülasyonu gibi çeşitli fizyolojik işlevlere katkıda bulunur. GİS mikrobiyotası potansiyel olarak patojen mikroorganizmaların kolonizasyonu önler, sindirilemeyen besin maddelerinden GİS duvarına enerji sağlar ve bağışıklık uyarıcılar vasıtasıyla mukozal bağışıklık sistemini düzenler. Mikrobiyotanın GİS bariyer bütünlüğünün ve işlevselliğinin korunmasında önemli bir rolü vardır.
GİS mikrobiyota kompozisyonunun diyetle manipüle edilmesi bağırsak sağlığı sorunlarını önlemek ve hayvan performansını arttırmak için cazip bir ensturmandır. Beslenmede yapılabilecek müdahaleleri GİS’deki koşulları teşvik edecek şekilde tasarlanmalıdır. Bu, hayvanda bir denge yaratacak ve onu koruyacaktır. GİS mikrobiyotası GİS’in yapısı ve işlevinde aksalamaları önlemiş olur. Bu nedenle, bağırsak ekolojisi konusunda bilgilerimizi pekiştirmek için cevaplanması gereken kritik bir soru; ‘çiftlik hayvanlarında GİS mikrobiyotasının gelişimini etkileyen faktörler nelerdir?’
Gastrointestinal Bariyer
Konak hayvan ve GİS mikrobiyotası arasındaki etkileşimi aydınlatmak için çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Konağın GİS bariyer işlevleri düzenlediğine dair güçlü kanıtlar bulunmaktadır. Mekanikal, humoral, adele, nörolojik ve immünolojik unsurlar vb, GİS enerji alımı ve diğer benzeri bilgileri vagus siniri ve hormonlar vasıtasıyla merkezi sinir sistemine geri iletir. Bu kompleks yapının (GİS bariyeri) ve fonksiyonel varlığın (GİS geçirgenliği) işlevlerini karakterize etmek için, her bir bileşenin (mukoza, mikrobiyom, immun durum, diyet) ve bunların etkileşimlerinin kapsamlı olarak araştırması gereklidir.
Bir hayvan patojenlerle karşılaştığında, bağışıklık sistemi harekete geçer ve hayvanın büyüme potansiyeli düşerek yetiştiriciler için daha yüksek üretim maliyetleri ortaya çıkmış olur. Ödem oluşumunu teşvik eden sitokinlerin salgılanması davranış değişikliklerine, günlük ortalama kazançta bir düşüşe neden olur ve kanda protein biriktirme oranını düşürür. Protein birikimi konağın immunolojik savunmalarını desteklemek için değerli besin maddelerini (amino asitler, vitaminler, mineraller) yeniden yönlendirilmesi için metabolik değişiklikler nedeniyle azalır. Hayvanın immun tepkisi oluşturması gerektiğinde bu temel besin öğelerine ihtiyaç arttığını göz önüne alarak, etkili bir bağışıklık tepkisini desteklemek için gerekli olan beslenme maliyetlerini, yem verimliliğini ve bağırsak sağlığını optimize etmek için tedbirler almak önemlidir.
Bağırsak Sağlığında Biyomarkırlar
Bağırsak sağlığının biyobelirteçlerinin geliştirilmesi, bağırsak bariyerini, işlevselliğini ve GİS mikrobiyotasının ekolojisini etkileyen patofizyolojik olayların anlaşılması için şarttır. Biyobelirteçlerde önemli makro ve mikro besin maddelerini sindirme, emme, taşıma ve salgılama gibi GİS yeteneğini gösteren önemli bilgiler saptanabilmektedir. Literatürde GİS permeabilitesi, bariyer fonksiyonu ile ilgili olan biyolojik belirteçlerde veya yararlı mikrobiyota veya metabolitlerinin fonksiyonel varlığının göstergesi olan biyolojik belirteçlerde büyük bir boşluk bulunmaktadır.
Bağırsak geçirgenliğini ve bütünlüğünü değerlendirmek için çeşitli teknikler mevcuttur, ancak invaziv olmayan yöntemler bağırsak mikrobiyotasıni tam olarak temsil etmekten uzaktır. Şu anda mevcut teknikler; yutulabilen gaz kapsülleri gibi, bağırsak sağlığı araştırmaları için potansiyel olarak önemli olan bir dizi gaz biyobelirteçlerini ölçmek için invaziv olmayan bir değerlendirme yöntemi imkanı verir.
GİS’de yaşayan kompleks mikrobiyal ekosistem, bağırsak sağlığının iyileştirme veya olumsuz etkileme ile bağlantılı geniş bir yelpazede metabolit üretir. Bağırsak sağlığının en iyi performansa ulaşmada ana faktörlerden biri olarak yaygın olarak kabul edilmesine rağmen, bağırsak sağlığının patofizyolojisinin tam anlaşılması potansiyel sorunların erken teşhisinin yanı sıra spesifik beslenme müdahalelerinin tasarımını sağlayacaktır.
Bağırsak sağlığını ölçmek ve değerlendirmek için kullanılabilen çeşitli teknikler bulunmasına karşın, endüstri güvenilir bir şekilde bağırsakların sağlık durumunu yansıtabilen bir dizi invaziv olmayan biyobelirteç geliştirme konusunda büyük bir zorlukla karşı karşıyadır.
Bilim insanları kan, dışkı, idrar ve nefeste ölçülen biyobelirteçlerin bağırsak sağlığının mantıklı bir indeksini oluşturup oluşturmadığını belirlemek için çalışmaktadırlar. Hayvan üreticilerinin,gerekli değişiklikleri yapabilmek için bağırsak sağlığındaki potansiyel değişiklikleri ve tehditleri izlemek için güvenilir bir indekse ihtiyaçları vardır. Günümüzde besin katkı maddeleri, yem alımını en üst düzeye çıkarmak ve sonunda performansı optimize etmek için geçerli bir seçenektir. Probiyotikler, organik asitler ve esansiyel yağları içeren dengeli bir yem katkı maddesi kombinasyonu, en iyi bağırsak sağlığına ulaşmada fark yaratabilir.
Bağırsak Sağlığında Fırsatlar ve Sorunlarda Sonuç
Bağırsak sağlığını ölçmek ve değerlendirmek için kullanılabilen sayısız yönteme rağmen bağırsakların sağlık durumunu güvenilir yansıtmada invaziv olmayan biyobelirteçler seti geliştirmekte endüstri büyük zorlukla karşı karşıyadır.
(*): Pietro Celi, Gut Health: (Çeviri)
(1): Hayvan vücudundaki mikroorganizmaların tamamı. Canlının her vücut hücresine kaşın 10 mikroganizma.
(2): Bir organizma, hücre veya dokuda bulunan metabolit kümesinin bilimsel çalışması
(3): Vücut üzerinde ya da içerisinde mikrobiyal dengesizliğin oluşması durumu Disbiyosis de denir.
(4): Organizmaların yapısına,işlevine ve dinamiklerine donüşen biyolojik molekül havuzunun kolektif karekterizasyonu ve miktarının belirlenmesi tekniği daha açık ifade ile “Omics” teknolojileri, bütün organ sistemlerinin fonksiyonunda ve hücresel ağın çeşitliliğinin altında yatan gen dizisinden protein ekspresyonuna ve metabolit örneklerine kadar biyolojinin çeşitli seviyelerinde yüksek oranda verilerin oluşmasına olanak sağlamaktadırlar.
(5): Biyomarker, biyogsterge; varlığı, hastalık, enfeksiyon veya çevresel maruz kalma gibi bazı fenomeni gösteren bir organizmada ölçülebilir bir madde.