Üreme hormonları. Organizmanın tüm yaşamsal işlevleri gibi üreme tanımı içinde yer alan olgular da çokluk hormonların etkisi altında şekillenmektedir. Konumuzu oluşturan üreme hormonları genelde iç salgı bezlerinde sentezlenen; protein, steroid ya da yağ asidi yapısındaki doğal kimyasal maddelerdir. Hayvanların ergenlik dönemine girmesiyle fizyolojik etkilerini göstermeye başlayan üreme hormonları olağanüstü hassas bir feed-back (geriye tepki) mekanizması ile gamet (spermatozoon, ovum) oluşumu, kızgınlık, gebelik, doğum gibi tüm üreme olgularını denetleyip yönlendirirler.
Üreme hormonları organizmanın dört temel sistemi tarafından salgılanmaktadır.
1. Beyin’in hipotalamus kesimi,
2. Hipofiz’in ön ve arka lobu,
3. Testis’ler ve ovarium’lar
4. Uterus ve plasenta.
İneklerdeki infertilite olgularının azımsanmayacak bir bölümü hormon dengesinin bozulmasından kaynaklanmaktadır. Hormon dengesinin bozulması ise kızgınlık döngüsü düzensizlikleri, ovulasyonun gecikmesi, kistik ovarium gibi kimi infertilite olgularına yol açar. Aslında hormon dengesinin bozulması buz dağının suyun üzerinde kalan bölümü gibi infertilite olgularının nedenleri arasında küçük bir yer tutar. Asıl neden, başta bakım ve besleme olmak üzere hormon dengesinin bozulmasına da yol açan öteki hazırlayıcı etkenlerdir. O nedenle sağıtımda hormon uygulamalarından çok hazırlayıcı etkenlerin ortadan kaldırılması yoluna gidilmelidir.
İneklerde üreme işlevlerinin oluşmasında görev alan başlıca hormonları şöylece sıralayabiliriz.
Insulin Like Growth Factor (İnsulin Benzeri Büyüme Faktörü)
İnsulin benzeri büyüme faktörü (IGF-1) beyin’in hipotalamus’undan salgılanan Growth Hormon Releasing Hormon (GH-RH)’un etkisiyle karaciğerde üretilir. İneğin ergenliğe ve belli bir kondüsyona ulaşmasıyla salınımı başlayan IGF-1’in üreme açısından temel işlevi Gonadotropik Releasing Hormon (Gn-RH)’un salgılanmasını uyarmaktır. Başta enerji eksikliği (negatif enerji balansı) olmak üzere çeşitli nedenlerle IGF-1’in salgılanamaması durumunda , Gn-RH dolayısıyla LH-FSH da salgılanamaz ve başta follikül gelişimi ve ovulasyon olmak üzere tüm üreme işlevleri engellenir.
Gonadotropik Releasing Hormon (Gn-RH)
İnsulin benzeri büyüme faktörünün uyarımı ile hipotalamus’ tan salgılanır ve kan yoluyla hipofiz’in ön lobu’na gelerek Follikül Stimulating Hormon (FSH) ve Luteinizing Hormon (LH) salgılatır. Özellikle enerjisi eksik yemlerle beslenen ineklerde Gn-RH’nın salgılanaması sonucu üreme işlevlerinin çoğu oluşamaz.
Follikül Stimulating Hormon (FSH)
Gn-RH’nın uyarımı ile hipofiz ön lobu’ndan dalgalar halinde salgılanır. FSH; folliküllerin büyümesini ve olgunlaşmasını, spermatozoon oluşumunu, büyük ovarium follikülleri’nden östrogen salgılanmasını uyarır. Plasenta’dan salgılanan türevi Pregnant Mare Serum Gonadotropin (PMSG- Gebe Kısrak Serumu) çeşitli infertilite olgularında başarı ile kullanılmaktadır.
Luteinising Hormon (LH)
Gn-RH’nın uyarımı sonucu FSH ile birlikte hipofiz ön lobu’ndan salgılanır. LH’nın birincil ödevi ovulasyonu oluşturmaktır. Bunun yanında corpus luteum fonksiyonlarını uyarır; progesteron, östrogen, androgen salgılatır. Bu hormonun eksikliğinde ovulasyon ve corpus luteum oluşmaz, kistik ovarium olgusu şekillenir. LH’nın plasenta’dan salgılanan türevi olan human chorionic gonadotropin (hCG) çeşitli infertilite olgularının sağıtımında başarı ile kullanılmaktadır.
Östrogen’ler
Östrogenlerin östradiol, östron ve östriol olmak üzere üç temel üyesi vardır. Östrogenlerin en yaygın üyesi olan östradiol, folliküllerin teka interna ve membrana granulosa hücrelerinden follikül sıvısına, oradan da kana salgılanır. Östrogenler östrus belirtilerinin ortaya çıkmasını, endometrium ve myometrium’un hacminin artmasını, sekunder dişi cinsiyet karakterlerinin oluşmasını, meme bezlerinin gelişmesini, prostaglandin F2a ve oxitocin’in miktarını denetlemek suretiyle uterus kontraksiyonlarının artmasını sağlar. Ayrıca, hipotalamus’u negatif ve pozitif feed-back ile etkileyerek LH ve FSH’ nın salgılanmasını kontrol eder.
Gestagen’ler
Gestagen’ler grubunun en tanınmış üyesi olan progesteron; corpus luteum’dan, böbrek üstü bezi’nden, gebeliğin son döneminde plasenta’dan ve ovulasyon öncesi Graff follikülü’nün granulosa hücrelerinden salgılanır. Progesteron östradiol ile birlikte östrus davranışlarının ortaya çıkmasından, myometrium’u gevşeterek üreme kanalının gebeliğe hazırlanmasından, implantasyondan, endometrium’un salgılarının artmasından ve gebeliğin devamından sorumludur. Progesteron ayrıca negatif feed-back vasıtasıyla hipofiz’i etkileyerek LH ve FSH’nın salgılanmasını denetler. Progesteron’un sentetik türevleri arasında östrus sinkronizasyonunda başarı ile kullanılan medroxiprogesteronacetate (MAP) ve chlormadinonacetat (CAP) sayılabilir.
Oxitocin
Hipofiz arka lobu’ndan salgılanır. Oxitocin ’in temel işlevleri arasında uterus kontraksiyonlarını artırarak doğuma yardımcı olmasını ve doğumdan sonra sütün meme başı kanalından kolayca indirmesini sayabiliriz. Ayrıca, özellikle fertilizasyondan önce gamet transportuna da katkı sağlar. Corpus luteum’dan köken alan oxitocin endometrium’u etkileyerek prostaglandin’lerin salgılanmasını ve corpus luteum’un luteolizisini doğurur.
Prostaglandin’ler
İlk kez prostat sıvısında saptanan prostaglandinler’in PGF2 a ve PGE olmak üzere iki temel üyesi vardır. Bunlardan PGF2 a , başta anöstrus olmak üzere çoğu infertilite olgularının sağıtımında daha etkin ve yaygın olarak kullanılmaktadır. Prostaglandin’ler kanda miktarı artan östrogen’lerin uterus katmanlarını geliştirmesi sonucu endometrium’dan salgılanır ve kendine özgü bir dolaşım sistemi ile ovarium’a giderek aktif corpus luteum’un luteolizisine yol açar. Uterus kontraksiyonlarının artmasından da sorumlu olan prostaglandin’lerin çeşitli sentetik türevleri ineklerde östrus sinkronizasyonunda ve embrio transferi’nde başarı ile kullanılmaktadır.