Atçılığın tarihi, tarihten evvelki atlara ait malumatımız eksik olmakla beraber bir çok bilginlerin de kabul ettikleri gibi evcil atın beşiği olarak Orta Asya alınabilir, Diğer bazı bilginler, uzun incelemelerden sonra atın ilk evcilleştirme bölgesinin Türkistan‘ın güneyi ile İran arasındaki bölge ve bunun yakınları olduğunu kabul etmektedirler.
Doğu ve Batı atları için ayrı kökenler kabul eden bilginlere göre de, Doğu atlarına ait olan eski izlere, Türkistan’ın güneyindeki “ANAU” da yapılan kazılarda tesadüf edilmiştir. Bu kazılarda ilk evcil at izlerine rastlanan tabakalar milattan 6 – 8 bin yıl evveline ait olduğu tahmin edilmektedir. Bunlar, Türklerin eski zamanlardan beri atla uğraştıklarına ve Ağlebi ihtimal atı ilk evciltenlerin Türkler olduğuna bir delildir.
Türklerin at yetiştirmesinde ve binicilikte çok eski zamanlardan beri usta ve öncü olduklarını tarih ve edebiyat da göstermektedir. Türk süvarileri yüzlerce yıllar komşu ulusları titretmişler. Türk atları komşu memleketlerin atçılığına büyük tesir yapmış ve Avrupa atçılığının inkişafında da büyük roller oynatmıştır. Türklerin çok eski devirlerden beri geniş imparatorluklar kurmuş oldukları, büyük istila ve genişleme savaşları yaptıkları malumdur. Bütün bu harplerde Türkün haiz olduğu bir çok meziyetler ve başka bir çok sosyal, ekonomik sebepler yanında Türk atları ile birlikte atlılarının da önemi vardır. Selçukluların Anadolu’daki büyük zaferlerinde ve haçlılara karşı kazandıkları muvaffakiyetlerde çevik ve cesur süvariler kadar, çevik, hızlı ve kolay sevk edilen Türk atlarının da büyük rolü olmuştur. Selçuklular zamanında yüz binden fazla atlı toplamak adi bir iş sayılırdı.
Büyük ülkeler fetheden Cengiz ve Timur ordularının hepsi atlılardan ibaretti. Osmanlı Türklerinin zafer ve istilalarında süvari kuvvetleri büyük işler görmüştür. Türk orduları büyük süvari kuvvetlerine malikti. Nitekim Niğbolu savaşında atlı kuvvetlerimiz 40 bine yaklaşmış ve birinci Viyana muhasarasında bu kuvvet 170 bini bulmuştur. Evliya Çelebi’ ye nazaran Mohaç meydan savaşı zamanında Osmanlı ordusunda 116 bin asker atlı idi. 16’ncı asırda atlılar sayısı 200 bine çıkmıştır ki bu kuvvet, o devrin en büyük atlı kuvvetleridir.
Büyük ordulara ve atlı kuvvetlere malik bulunan her devlette olduğu gibi Osmanlı Türklerinin yükselme devrinde de, tabiatıyla at yetiştiriciliği ve atçılık kültürü çok ileri durumdaydı.
Halk elindeki yetiştiriciliğin de, o zaman epeyce ileri durumda olduğuna dair bir çok vesikalar vardır. Atın ordudaki önemini takdir ettiği için, devlette o zaman at yetiştiriciliğine, kurduğu büyük teşkilatlarla yardım – etmekte idi. O kadar ki, 15 – 16′ ncı asırlarda Avrupa’da haralar daha mevcut değilken, Türkiye de hara teşkilatına tekabül eden “Hayvanat Ocakları” teşkilatı vardı. O devirlerde muhtelif vilayetlerde 19 “Hayvanat Ocağı” mevcuttu ve her bir ocak “Ocak Ağasının” idaresi altında idi. Bunların, lüzumu kadar otlak, çayır, orman, koruluk ve ziraat sahaları vardı.
Atçılığın tarihi Osmanlı İmparatorluğunun yükselme devrinde iktisat ve ziraat şartlarının at yetiştirmek için çok müsait olduğu muhakkaktır. Köy ve şehirlerde vakti hali iyi olanların at sahibi bulunmaları refah seviyesinin yükselmesiyle kabil olmuştur. Bu devirde at bir ziraat ve iş hayvanı olmaktan ziyade binek hayvanı olarak kullanılırdı. Büyük kumandan ve memurlar da at yetiştirmesine önem vermişler ve büyük sayıda at sürülerine sahip olmuşlar.
Bu devirde at sevgisi ve bakımı yüksek seviyede olduğundan atın asaleş ve verimine de önem verilmiş ve eski Türk atları kalite bakımından dünyanın en tanınmış atları seviyesine çıkmıştır. 14′ ncü, 15′ nci ve 16′ ncı asırlarda Türk atları Orta ve Doğu Avrupa memleketleri atçılığına büyük tesirler yapmış ve her memleket Türk atları tedarikine büyük önem vermişlerdir.
Atçılığın tarihi, Türk atlarının değişik savaşlarla atlarımızın girdikleri ve yüz yıllarca hüküm sürdükleri memleketlerin atları üzerine asilleştirici bir tesir yaptığı muhakkaktır. Macaristan’ın bugün Dünya’ya ün salan at soylarının mayası Türk atları ile yoğurulmuştur. Atlarımızın Balkan ülkelerinin atçılığına da büyük tesirler yaptığı muhakkaktır. Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı gibi, Türk devletinin yükselme devrinde atçılık teşkilatı da ileri durumda idi ve Türkiye asırlarca dünyanın en iyi atlarını ve en iyi süvari kuvvetlerini yetiştiren bir memleketti. Fakat imparatorluk siyaset ve iktisat bakımından geriledikçe at sayısı, atçılık kültürü ve at kalitesi de bir gerileme göstermiştir.
Atın miktarı, bilhassa kalite ve boy gittikçe gerilediğinden 1857′ den başlayarak askeri ihtiyaçlar için hariçten at satın almaya lüzum hasıl olmuştur. 1924 – 1925 yıllarında Doğu’ da bir araştırma gezisi yapan Profesör İhsan Abidin, Erzurum havalisinde atlarda cüsse ve boyun çok azalmış olduğunu kaydeder. Bu zata göre yüksekliği 140 cm’ yi geçen atlar az idi. Ortalama yükseklik 130 – 135 cm’ ye inmişti. Doğu bölgelerinde ordu için at satın alan heyetler bir çok doğu illerini araştırdıkları halde yükseklikleri 140 cm’yi geçen ancak 3 – 5 at bulabildiklerini yazmaktadırlar. 145 – 146 cm yükseklikteki atlar ancak 3 nisbetinde olarak bulunmuştur.
Türkiye’de atçılığın gerilemesinde rol oynayan amillerden; harpler, asayişsizlik, fena yemleme ve bakım, iktisadi amiller, hastalıklar ve devletin eski devirlerdeki alakasızlığı bilhassa kayda değer. Bütün bu etkilerin tesiriyle meydana gelen gerileme bilhassa atlarımızın cüsselerinde kendini göstermektedir. İhsan Abidin’e göre, tahminen bundan 100 yıl önce ortalama 142 cm iken, birinci dünya savaşı esnasında 134 cm’ ye inmiştir.
Kaynakça