Laboratuvarların gözde deney hayvanı olan Sirke Sineği ile bilim insanlarının tanışması 20. Yüzyılın başlarında Amerikalı Biyolog Thomas Hunt Morgan sayesinde olmuştur. Morgan, sirke sineklerinden yararlanarak genlerin kromozomların üzerinde nasıl dizildiğini, nesil nesil yetiştirdiği sineklerin göz renklerini izleyerek kromozomların nasıl işlediğini keşfetti. Bu keşif sayesinde ise 1933 yılında Nobel ödülü aldı. Thomas Hunt Morgan’ın bu çalışmaları ile Genetik Bilimi’nin temelleri atılmış oldu. Bu tarihten sonra genetik bilimi büyük ölçüde sirke sineği deneylerine dayanarak gelişti. Bugün bilim insanları insanlarda hastalıklara yol açan genlerin % 75’inin sirke sineklerinde de bulunduğunu keşfetmiş bulunuyor. Bu hastalıkların başında Down sendromu, Alzheimer, Otizm, diyabet ve kanserin tüm türleri geliyor. Genetikçi Steve Jones, “Sirke sineği sanki bilim insanlarına yardımcı olmak için tasarlanmış” diyor. Genetik Biliminin bugünkü seviyesine gelmesini sirke sineğine borçludur desek yalan söylemiş olmayız. Öyle ki bugüne dek tam 10 bilim insanı bu sinek sayesinde 5 kez Nobel ödülü kazanmıştır.
Sirke Sineklerinin deneylerde bu kadar sık kullanılma nedenlerine baktığımız da; küçük olmalarına karşın çok sayıda gen bulundururlar. Öyle ki İnsanlar 24.000 gene sahipken birkaç mm uzunluğundaki bu sinekte 14.000 gen bulunur. Hızlı yaşayıp hızlı ölürler. Sirke sineğinin ömrü çok kısadır. Üretken bir çift sinek, sıcaklığın 25°C ve üzerinde olması koşulu ile 10- 12 gün içinde aynı genetiği paylaşan yüzlerce yavru çıkartır ve ölür. Ömürleri çok kısa olduğu için sirke sinekleri laboratuvarlar için ideal deney hayvanlarıdır. Bilim insanları nesiller boyu süren genetik değişimim bunların kısa yaşam süreleri içinde kolayca izleme şansına sahip olurlar.
Araştırmacı Vicki Losick son günlerde sirke sineklerini kullanarak yara üzerindeki kaybolan hücrelerin, poliploidizasyon adı verilen bir mekanizma yardımı ile telafi edildiğini buldu. Bu da şu anlama geliyor: Yaralanmalara bağlı olarak ortaya çıkan hücre hasarlarında ya hücre üremesi ya da hücre büyümesi ortaya çıkıyor. Böylece vücudun hasarlara nasıl tepki verdiği konusunda bilinenler köklü bir değişim geçirmiş oluyor. Sirke sinekleri üzerinde büyük bir hızla sürdürülen çalışmalar, yeni üretilen ilaçların denenmesinde, iklim değişikliğine bağlı sıcaklık artışı, kuraklık gibi etmenlerin organizmaları nasıl etkileyeceğinin anlaşılmasında yol göstereceğe benziyor.
Kaynakça