Sığırlarda genetik ıslahı engelleyen faktörler, hayvanların evciltildiği zamanlardan beri insanlar özellikle çiftlik hayvanlarından daha fazla yararlanmanın çabası içinde bulunmuşlar ve bu yönde bazı metodlar uygulamışlardır. Bilim ve teknolojinin gelişmesine paralel olarak daha etkin metodlar ortaya atılmış ve gelişme hızı bir miktar artırılabilmiştir. Bütün bu çabalar sonucu elde edilen ilerleme çoğu yetiştirici ve bilim adamını tatmin etmemektedir. Seleksiyon metodlarının titizlikle ve başarılı ölçüde uygulandığı bazı ülkelerde gerçekten üstün nitelikte sürüler meydana getirilmiştir. Ancak bu sürülerde bile ortanın çok alt düzeylerinde hayvanlar meydana gelmektedir.
İnsanın seleksiyon ve diğer metodlarla hayvanlardan daha fazla verim sağlamaya çalışması doğada kurulmuş olan dengeyi bozucu bir nitelik taşımaktadır. Bunca seleksiyon çabasından sonra insanın umduğunu bulamamasının temel nedeni doğanın dengeyi bozmaya yönelik girişimlere karşı çıkmasıdır. Herhangi bir karakterin insan yönünden en iyi olması doğanın bir öğesi olan hayvan yönünden belki de en kötüsüdür. İnsan bir inekten yılda 6000-7000 kg süt almak ister. Ancak doğanın ineğe verdiği görev buzağısını besleyecek kadar yani 600 kg kadar süt üretmektir. Modern yöntemlerin uygulandığı ülkelerde bugün ulaşılmış olan düzeyler insan-doğa kavgasında insanın daha kârlı çıktığını kanıtlamaktadır. Burada ayrıntıya inilerek doğanın, genetik ıslahı ilerlemeyi ne gibi araçlarla engellediğini tartışmak, bu faktörleri etkisiz kılabilecek yolların bulunması için yararlı olur. Gelişmeyi engelleyen faktörler tam olarak bilinmiş olsaydı, büyük olasılıkla bu faktörlerin etkisiz kılınması ile daha hızlı bir gelişme sağlanabilirdi. Şimdilik burada, bilinen engelleyici faktörlerin bilinen yönleri özet olarak verilecektir.
Gen Sayısı
Ele alınan karakter eğer yalnız bir gen çifti tarafından kontrol ediliyorsa dominant veya resesif homozigot düzeye daha kolaylıkla ulaşılabilir. Bunlardan en kolayı da homozigot resesiflerin elde edilmesidir. Bununla beraber ister dominant, ister resesif homozigot olsun bu düzeye ulaşıldıktan sonra daha fazla ilerleme mümkün değildir. Çoğu ekonomik önem taşıyan karakterler birden fazla gen çifti tarafından tayin edilirler. Bir karakteri tayin eden gen çifti sayısının artması, ilerleme hızını yavaşlatır. Fakat ilerleme daha uzun süre devam eder. Genetik ilerlemenin hızı üzerinde generasyon aralığının da önemli etkisi vardır. Generasyon aralığı ne kadar kısa olursa genetik ilerleme o kadar hızlı olur. Sığır yetiştiriciliğinde generasyon aralığı 5-6 yıl kadar olduğundan bu hayvan türünde genetik ilerleme koyun ve domuza göre daha yavaştır. Tavuktan ise çok daha yavaştır.
Karakter Sayısı
Gen sayısında olduğu gibi ele alınan karakter sayısının yalnız bir olması halinde sağlanacak genetik ilerleme oldukça hızlıdır. Bu karakter için genetik ıshalı variyasyonun büyük olması başarıya ulaşmayı daha da kolaylaştırır. Bununla beraber ikinci bir karakterin de aynı zamanda ele alınması ilk karakterde sağlanacak ilerleme hızını azaltır. Eğer ikinci karakter ile ilk karakter arasında + korrelasyon varsa her iki karakterde de tatmin edici gelişme elde edilebilir. Eğer karakterlerden birisini etkileyen genler diğerini etkileyenlerden tamamen bağımsız olarak dağılma (segregasyon) gösteriyorsa burada her iki karakter yönünden üstün olan bir hayvana sahip olma şansı karakterlerden birisi için üstün olana göre daha azdır. Bir diğer deyişle her iki karakter için üstün olan bir hayvanın bulunması daha güçtür.
Çiftlik hayvanlarında arzulanan ekonomik ve estetik karakterlerin sayısı ikiden çok daha fazla olup 20 yi aşabilir. Böyle olunca eğer 20 karakter birden ele alınırsa bir hayat boyu seleksiyon sonunda insan hiç bir gelişme sağlayamadığını görür. Bu nedenle hangi karakterler en yüksek kâr, en yüksek hayvansal ürün ve en iyi kalitede ürün sağlıyorsa o karakterler seleksiyon programına alınır. Daha az önemde olanlar ya hiç dikkate alınmaz ya da çok az ağırlık verilirse gözle görünür bir gelişme sağlanabilir.
Yetiştirme Politikası
Hayvan yetiştiriciliğinde amacın iyi tesbit edilememesi ya da yetiştirme politikasında zaman zaman yapılan değişiklikler, sarfedilen gayretlerin yok edilmesine ve çalışmalara başlanıldığı noktaya geri dönülmesine sebep olur. Yetiştirme politikası tesbitinde kısa vadeli ve belki de yüksek kazançlar yerine uzun vadeli ve sağlam amaçlar esas alınmalıdır. Bazı beklenmedik gelişmeler yetiştirme politikasında değişiklik yapmayı gerektirebilir. Örneğin batı ülkelerinde süt sığırı yetiştiriciliğinde süt yağı çok önemli bir faktör olarak yer almıştır. Ancak 1960 larda süt yağı ile damar sertliği arasında ilişkı bulunduğunun ileri sürülmesi ile seleksiyon programlarından süt yağının çıkartılması buna karşılık süt proteinine daha fazla ağırlık verilmesi gereği doğmuştur.
Türkiye’de sağlam bir yetiştirme politikası hiç bir hayvancılık dalında yoktur. Yetiştirici henüz bilinçsiz olduğu için böyle bir gereği duymamıştır. Zaman zaman hükümetler bu konuya önem vermişler fakat sonra tekrar hayvancılığı kendi kaderine bırakmışlardır. Bunun sonucu olarak ilgili hayvancılık kolu bir miktar ilerlemiş ancak sonra devletin ilgisi kalkınca eski haline dönmüştür. İnce yapağı üretimine yönelik merinosculuk örnek olarak gösterilebilir. Devlet merinosculuğu teşvik için yapağı fiyatını pirim vererek yükselttiğinde hayvan sahipleri merinos koçları temin edip sürülerini merinoslaştırmaya girişmişlerdir. Bir hayli mesafe aldıktan sonra, devlet yapağı pirimini kaldırdığında, yapağı fiyatları düşmüştür. Merinos koyununun bakımı daha masraflı olduğundan hayvan sahibi kısmen merinoslaşmış olan sürüsüne yerli koç katmış ve sürü eski haline dönmüştür. Benzeri olaylar ekonomik şartların sonucu olarak diğer hayvancılık alanlarında da meydana gelmiştir.
Genetik Islahı Engelleyen Faktörlerde Üreme Hızı
Sığır gibi senede yalnız bir yavru veren hayvan türlerinde seleksiyon ile gelişme sağlamak oldukça zor ve zaman alıcıdır. Yetiştirmenin devamı için damızlık kadronun korunması ve gençlerle tamamlanması gerekir. Bu durum yaklaşık olarak düvelerin %30 unun sürüye alıkonulması ile sağlanabilir, ki dişiler yönünde zayıf bir seleksiyon yoğunluğu uygulamakla bu iş yapılabilir. Seleksiyon yoğunluğunun zayıflığı ise genetik ilerleme hızını azaltır. Boğalar yönünden seleksiyon yoğunluğu daha yüksek olmakla beraber %5 oranında genç boğaya ihtiyaç duyulması yine genetik ilerleme hızı için azdır. Bu durum tavukçulukta ilerleme hızının sığırcılığa göre neden çok daha fazla olduğunu açıkca ortaya koyar.
Türler arasında olduğu gibi tür içinde de üreme hızı genetik ilerleme için önem taşır. Eğer bir sürüde %95, diğer sürüde %60 buzağı alınıyorsa ilk sürüde sağlanacak gelişme hızı ikinci sürüden daha yüksek olur.
Hastalıklar
Bazı hastalıklar epidemik karakterdedir ve bulaşması ile bütün sürünün ölümüne yol açabilir. Bruselloz gibi bazı hastalıklar da abortuslar nedeniyle fertiliteyi düşürür. Kronik tabiatlı diğer bazı hastalıklar da hayvanı öldürmez fakat zayıflatır, ve verimini düşürür. Hangisi olursa olsun bütün bu hastalıklar genetik ilerlemeyi engelleyici faktörler olarak karşımıza çıkar. Ölümler üstün kapasiteli hayvanları yok eder. Fertiliteyi düşüren çeşitli bozukluklar, üzerinde seleksiyon yapılacak hayvan sayısını azaltır. Kronik hastalıklar hayvanların genetik kapasitelerini maskeleyerek onların gerçek. kabiliyetini tesbit etme şansını ortadan kaldırır. Bütün bu olaylar hayvansal üretimin artırılmasını ve hayvancılığın genetik ıslahı ters yönde etkiler.
Bilimin gelişmesi, geçmişte büyük tehlike olan çoğu hastalıkları kontrol altına alma olanağı sağlamıştır. Ancak bugün bile üstesinden gelinemeyen hastalıklar olduğu gibi, daha önceleri bilinmeyen yeni hastalıklar da çıkmaktadır. Genetik gelişmenin sağlanabilmesi için bugünün olanaklarının tam olarak kullanılması ve sıkı bir sağlık kontrol programı uygulanması gereklidir.
Genetik Islahı Engelleyen Faktörlerde Kanyakınlığı
Kanyakınlığı, homozigotluğun elde edilmesi çabası sırasında kendiliğinden oluşur. Kanyakınlığının artması, ya da homozigotluğun elde edilmesi genetik variyasyonu azaltır. Homozigotluğun artması ile seleksiyonun etkinliği de azalır. Tamamen homozigot fertler elde edildiğinde artık genetik variyasyon sıfıra inmiştir. Dolayısıyla seleksiyonun hiçbir etkisi kalmamıştır. Bu durumda bireyler arasındaki variyasyon yalnız çevresel etkenlerden kök alır. Çevresel etkenler için yapılacak seleksiyon da tamamen etkisizdir. Böylece bir kere homozigotluk elde edilmişse artık seleksiyonla genetik ilerleme söz konusu olamaz.
Kanyakınlığının seleksiyonla gerçekleştirilmeye çalışılan gelişme üzerine diğer bir sakıncalı etkisi de arzulanan karakterler için homozigotluk elde edilirken bazı arzulanmayan resesif genlerin homozigot hale gelmesidir. Hatta bu genlerin diğer bazı arzulanan genler üzerinde epistatik etkisi bile olabilir. Böyle hayvanlar sahip oldukları bazı üstün genleri hipostazis nedeniyle ortaya koyamazlar ve bu genler yok olur giderler.
Bileşiklik
Herbir kromozom üzerinde çok sayıda gen bulunur ve kromozomların segragasyonu sırasında bu genler beraberce gametlere ve dolayısıyle yeni generasyon hayvanlara geçerler. Aynı kromozom üzerindeki genlerden bir kısmı arzulanan karakteri determine ederken diğer bir kısmı da arzulanmayan bazı karakterleri determine edebilir. Böylece yapılan seleksiyon iki karakter arasında ters yönde işleyeceğinden genetik ilerleme ya çok yavaş olur yada hiç olmaz.
Bileşiklik olayı bazı hallerde arzulanan iki karakter için aynı yönde gelişmeye olanak verir ve seleksiyonda başarı olasılığını artırır. Örneğin, sığırlarda ağırlık kazancı ile yemden yararlanma kabiliyeti böyledir. İki karakter arasındaki bu ilişki bileşiklik ile izah edilmektedir. Ağırlık kazancı için seleksiyon uygulandığında ağırlık kazancı yönünden olduğu gibi yemden yararlanma kabiliyeti yönünden de gelişme sağlanabilmektedir. Buna karşılık süt sığırlarında süt veriminin artırılması yönünde seleksiyon yaparken süt yağı oranında düşme meydana gelir. Dolayısıyle bir karakter gelişirken diğer karakter kötüye gider. Bu ve benzeri olaylar da genetik ilerlemeyi yavaşlatır.
Sığırlarda Genetik Islahı Engelleyen Faktörler Kaynaklar
- Bogart, R. (1959): Improvement of livestock. The McMillan Co. New York.
- Johansson, I. (1961): Genetic aspects of dairy cattle breeding. Univ. of Illinois Press. Urbana, U.S.A.
- Lasley, J.F.(1972): Genetics of livestock improvement. Prentice-Hall Inc., Englewood Cliffs., N.J., U.S.A.
- Pirchner, F. (1969): Population genetics in animal breeding. W.H. Freeman and Co., San Francisco.
- Rice, V.A., F.N. Andrews, E.J. Warwick and J.E. Legates (1957): Breeding and improvement of farm animals. McGraw-Hill, New York.
- Sığır Yetiştiriciliği, Prof. Dr. Orhan Alpan, Prof. Dr. Rafet Arpacık, Şahin Matbaası, Ankara 1996, 113-117.