Sığırın Zoolojik Sistemde Yeri

Sığırın Zoolojik Sistemde Yeri

Sığırın zoolojik sistemde yerini sınıflandırma, sığır cinsinin türleri ve kökeni olmak üzere 3 ana başlıkta işlenecektir.

Sığırın Zoolojik Sistemde “Sınıflandırma”

Sığırın Zoolojik sistemde ki yerini belirlemek için hayvanlar alemini kısaca genelden özele doğru sınıflandırmak yararlı olur.

GRUPVERTEBRAOMUGALILAR
SINIFMAMMALİAMEMELİLER
ALT SINIFPLACENTELİAPLASENTALILAR
TAKIMUNGULATATIRNAKLILAR
ALT TAKIMARTİODACTİLAÇİFT TIRNAKLILAR
ALT ALT TAKIMPECORAGEVİŞ GETİRENLER
FAMİLYACAVİCORNİABOŞ BOYNUZLULAR
CİNSBOS BOVİNASIĞIRLAR
TÜR TAURİNAGERÇEK SIĞIR

Sığır yetiştiriciliği, bu sınıflandırmanın tür basamağında yer almış olan gerçek sığır ile ilgilenmektedir. Ancak konuya yakınlığı nedeni ile sığır cinsinin diğer türlerinin de kısaca gözden geçirilmesinde yarar vardır. Ortak morfolojik ve fizyolojik vasıflar gösteren, aralarında birleştikleri zaman kesin olarak yavru veren hayvan gruplarına tür adı verilir. Sığır cinsinin, birisi bugün yaşamayan olmak üzere beş türü vardır. Bunlar ilkelden gelişmişe doğru leptobovina, bizontina, bibovina, bubalina ve taurina şeklinde sıralanır.

Sığır Irkının Türleri

Leptobovina

Bu sığır türü uzun zaman önce pleistosen çağında yok olup gitmiştir. Fransa, İtalya ve Hindistan’da bulunan fosillerine göre Leptobovina mevcut sığır türlerinin en ufak yapılısıdır. Bugün için sığır türleri arasındaki yeri yalnız sığırın zoolojik sistemde tamamlanmasından ibarettir.

Bizontina

Amerika ve Avrupa bizonu olmak üzere iki grupta ele almak mümkündür. Bazı yazarlar “Yak” i da bu tür içinde kabul ederler. Görüntü yönünden vücutlarının ön kısmı daha gelişkin ve heybetlidir. Bunun nedeni son boyun omurları ile ilk sırt omurlarının processus spinalislerinin uzun ve fazla gelişkin olmasıdır. Ayrıca bu bölgedeki kıllar da oldukça uzun olup aslan yelesini andırır. Cidago bölgesindeki bu özellik büyük bir hörgücü şekillendirir.

Amerika kıtasının keşfinden başlayarak 19 uncu yüzyıl ortalarına kadar Kuzey Amerika’da milyonlarca bizon bulunmakta idi. Yabani halde bulunan, yani sığırın evciltilmemiş olan bu hayvanların Zootekni yönünden bir önemi yoktur. Amerika’ya yerleşen göçmenler avlanmak suretiyle bu sığır türünü büyük ölçüde azaltmışlardır. Bizonların avlanması uzun süre yerliler ile beyazlar arasında çatışma konusu olmuştur. Amerikan edebiyatında efsaneleşmiş olan Buffalo Bill bir bizon avcısı ve deri tüccarıdır. Amerikan hükümeti 19 uncu yüzyıl ortalarında bizon avlanmasını yasaklayarak bu sığır türünün yok edilmesini önlemiştir. Bugün Amerika ve Kanada’da bizonlar yalnız milli parklarda yabani halde, ya da hayvanat bahçelerinde bulunmaktadır.

Bizon az da olsa mandaya benzer. Ağırlığı 500-700 kg kadardır. Renkleri siyahtır. Geç gelişen hayvanlar olup 40-50 sene kadar yaşarlar.

Avrupa bizonu da Amerikan bizonuna benzer. Yirminci yüzyıl başlarında Rusya’nın Kafkasya ve diğer bazı bölgelerinde yabani halde yaşamakta idi. Birinci dünya savaşı ve komünist ihtilâli sırasında bunların sayısı önemli ölçüde azalmıştır. Bugün Avrupa’nın bazı hayvanat bahçelerinde bulunmaktadır.

Yak da bizonlar gibi hörgüçlüdür. Bütün vücuttaki kıllar uzundur ve yanlardan yere doğru sarkar. Orta Asya, özellikle Tibet’te yaygın olarak görülür. Tibet’te sığırın evciltilmiş olup sürüler halinde bulunur. Dağlık ve soğuk yerlerin sert şartlarına iyi uymuştur. Böyle yerlerde iş, süt ve etinden yararlanılır. Hatta kılları kumaş ve ip yapımında kullanılır. Yabani Yak esmer-siyah olduğu halde evcil yakın değişik renkleri vardır. Çoğunluğu alaca veya kırmızıdır.

Bibovina

Bibovina türünde bulunan hayvanlar genellikle iri yapılı olup, vahşi halde yaşarlar. Bunlar arasında en yaygın olanlar Banteng, Gaur ve Gayal’dır.

Banteng esmer-siyah renkte olup Malaya ve Hindistan’da bulunur. Güney-Doğu Asya da evciltilmiş tipleri vardır. Ağırlıkları 300 kg civarında olup süt verimleri azdır. Daha çok etinden yararlanılır. Gaur bu tür içinde en iri yapılı olandır. Rengi koyu esmerdir. Hindistan’da oldukça yaygın ve yabani haldedir. Gayal da Hindistan’da yaygındır. Yarı yabani olarak yaşar. Etinden yararlanılır.

Bubalina

Sığır cinsinin ilkel bir türüdür. Yapı ve davranışları ağır, sağrıları düşük, kılları seyrek ve boynuzlarının kesiti köşelidir. Mandalar sulak ve bataklık bölgeleri severler. Bu özelliği nedeniyle uzun yıllardan beri pirinç tarımının yapıldığı bölgelerde geniş çapta kullanılmışlardır. Mandaların çeşitli tipleri varsa da bunlar genelde biri birlerine benzerler. Türkiye için önemli olan Asya mandasıdır. Bu manda Hindistan’ın yabani mandasından evciltilmiştir. Güney ve Güney Doğu Asya, Rusya, Balkanlar ve Ortadoğu ülkelerinde oldukça yaygındır. Türkiye’de sayısı 400 bin kadar olup çoğu bölgelerde olmakla beraber en fazla Samsun, Kars, Afyon, Kastamonu, Çorum, Tokat, Balıkesir illerinde bulunmaktadır.

Mandalarda beden ağırlığı 400-600 kg arasında değişir. Mandaların işte kullanımına 3-4 yaşlarda başlanır. Geç gelişen hayvanlardır. Yaklaşık olarak 10-15 yaşa kadar işte kullanılırlar. Manda süt verimleri hayvanın ve çevre şartlarının özelliğine göre 600-800 kg arasında değişir. Manda sütte ki yağ oranı %7-8 dolayındadır. Yağ oranının yüksekliği yanında kaymağının beyaz olması, manda sütünden özel yararlanma olanağı yaratmıştır. Afyon kaymağı ve şekerlemeleri manda kaymağından yapıldığı için bu bölgede manda yetiştiriciliği özel bir önem taşımaktadır. Manda sütünde kuru maddeler oranı da yüksek olduğundan yoğurt ve peynir imali için bu süt arzu edilmektedir. Bazı peynir ve yoğurt imalathaneleri inek sütüne değişik oranlarda manda sütü katmak sureti ile peynir randımanını artırmaktadırlar.

Genç manda eti oldukça lezzetlidir. Ancak hayvanların yaşlanmaları, özellikle işte kullanılmaları ile kas lifleri sertleşir, kalınlaşır, rengi koyulaşır, yağ depolanmasına uygun bölgelerde sığıra göre daha çok yağ birikimi olur ve böyle hayvanların etleri de lezzetsizdir. Anadolu’nun bazı bölgelerinde besiciler sığır yanında genç manda besisi de yaparlar. Türkiye’de mandaların besi kabiliyeti üzerinde yapılmış bilimsel araştırmalar yok denecek kadar azdır ve bu çalışmalarda genç mandaların beside günlük ağırlık artışının 600 g civarında olduğu bildirilmiştir.

Mandaların iş kabiliyeti oldukça yüksektir. Göğüs kuvvetli, kemikler sağlam, kötü şartlara dayanma kabiliyeti yüksektir. Düşük kaliteli yemleri, oldukça iyi değerlendirebilir. Ağır yüklerin çekiminde çok faydalı olmakla beraber hareket kabiliyeti ve hızı çok yavaştır. Bu nedenle ekonomik ve teknolojik olarak geri kalmış ülkelerde önemli bir yeri olan manda işgücünün, gelişmiş ve hatta gelişmekte olan ülkelerde ya hiç yeri yoktur yada çok sınırlıdır.

Taurina (Gerçek Sığır)

Gerçek sığırlar bugün dünyanın her yerinde evcil olarak yetiştirilmekte ve çeşitli ürünlerinden yararlanılmaktadır. Gerçek sığır iki alt türde toplanmaktadır. Bos Indicus ve Bos Taurus.

Bos Indicus

Cidago bölgesinde bulunan bir hörgüç ile belirgindir. Sığır ile yapılan birleştirmelerden kesin olarak yavru alınır ve bu yavrular döl verim gücüne sahiptirler. Bu nedenle Bos indicus’un en yaygın temsilcisi olan Zebu’yu gerçek sığır türünün dışında düşünmek mümkün değildir.

Bos indicus Asya yabani sığırından kök almış olup anavatanı Hindistan’dır. Sonraları buradan Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya yayılmıştır. Mısır’da hörgüçlü sığırın milattan 1500 yıl öncesinden itibaren resimlerinin çizilmesine başlandığı anlaşılmıştır. Bos indicusun o zamanlarda Avrupa’ya da yayılmış olabileceği ve Avrupa sığır ırklarının atalarına bir miktar hörgüçlü indicus sığırın karışmış olabileceği de tahmin edilmektedir. İlk araştırıcılar Zebu sığırının Bantengden gelebileceğini ileri sürmüşlerse de bu görüş destek bulmamıştır.

Zebu sığırındaki hörgüç, bizonlarınkine benzememektedir. Bizonlarda cidago bölgesinin fazla gelişmiş olması, sırt omurlarının processus spinalislerinin uzunluğu ve çevre kas dokularının fazla gelişmiş olmasına bağlıdır. Zebuda ise hörgüç daha çok yağ depolanması ile belirgindir. Hörgüç, cidagonun ön tarafında keskin biçimde biter. Bununla beraber hörgüç büyüklüğü bölgeler ve aynı bölgenin hayvanları arasında bile farklar gösterir. Bazı hayvanlarda hörgüç çok silik olduğu halde bazılarında 25 kg a kadar varan büyüklükte olabilmektedir.

Zebu sığırında vücut iriliği de çok farklıdır. Bölgelere göre, yalnız 80 cm yüksekliğinde hayvanlara rastlanabileceği gibi 180 cm yüksekliğine kadar hayvanlar da vardır. Boynuz şekli, renk, beden iriliği yönünden farklar gösteren hayvan grupları ayrı irk isimleri ile anılırlar. Genellikle vücut dar, bacaklar yüksek, boyun altında gevşek ve büyük bir gerdan vardır. Et ve süt verim kabiliyeti düşüktür. İşte kullanılması oldukça yaygındır. Hindistan’da yük ve binek hayvanı olarak kullanılır. Koşum ve binek hayvanı olarak törenlerde, gösterilerde yer alır, hatta yarışlar düzenlenir. Süt verim kabiliyeti az olmakla beraber sütteki yağ oranı yüksektir. Etçilik özelliği düşük, etin lezzeti iyi değildir. Ancak sıcak ve kötü çevre şartlarına, özellikle tropikal hastalıklara karşı çok dayanıklıdır. Bu nedenle Amerika’nın tropik bölgelerinde, o şartlara uygun ve verim düzeyi yüksek ırkların meydana getirilmesinde önemli katkısı olmuştur.

Bos Taurus

Bos taurus, boynuzlar arasında protubereantia intercornualis adı verilen belirgin bir çıkıntının varlığı ile sığır cinsinin diğer türlerinden ayrılır. Ayrıca Os parietale, Bos taurus da başın ense tarafına itildiği halde diğer türlerde alnın ön yüzüne taşmıştır.

Türkiye, Avrupa ve yeni dünya kıtalarındaki tüm evcil sığır varlığı bu gruba girmektedir. Gelişmiş ülkelerde daha çok olmak üzere süt ve et verimleri geliştirilmiştir. Gerek saf yetiştirmeler ve gerekse melezlemelerle çeşitli coğrafya bölgeleri ve ülkelerde, Bos Taurus içinde bir çok ırklar meydana getirilmiştir. Çeşitli verim ve özellikleri ile önem taşıyan ırklar izleyen bölümlerde ayrıntıları ile verilecektir.

Sığırın Zoolojik Sistemde Kökeni

Kemik yapıları üzerinde çalışan ilk araştırıcılar evcil sığırın muhtelif vahşi sığırlardan kök aldığını belirtmişlerdir. Sonraki araştırıcılar ise bu görüşe katılmamışlar ve evcil sığırın tek bir vahşi sığırdan kök aldığı ilkesinde birleşmişlerdir. Bunlara göre zebu dahil bütün evcil sığırlar urus yada Aurochs diye adlandınlan Bos primigenius vahşi sığırından kök almışlardır. Urus sığırının anavatanının Hindistan olduğu, buradan tüm eski dünya kıtalarına yayıldığı kabul edilmektedir. Urus sığırı Orta Avrupa’da ilk olarak buzul devrinde görüldüğü sanılmaktadır.

Çok geniş bir alana yayılmış olan Bos primigenius’un çeşitli ekolojik bölgelerde hüküm süren tabii seleksiyon şartları sonucu birçok ırklar şekillenmiştir. Hindistan, Mısır ve Avrupa’da bulunan eski çağlara ait iskelet kalıntıları arasında bazı farklar varsa da bu farkların azaldığı anlaşılmıştır. Avrupa Urusuna ait kalıntılar Avrupanın çeşitli bölgelerindeki kazılarda ele geçirilmiştir. Bir Urus vahşi sığır sürüsünün 17 nci yüzyıl başlarına kadar Polonya da yaşadığı ve bu sürüye ait son sığırın 1627 yılında öldüğü bildirilmektedir. Urus sığırının şimdiki evcil sığırdan daha iri yapılı olduğu, cidago yüksekliğinin ineklerde 160 cm, boğalarda 190 cm dolayında olduğu, boynuzların uzun, rengin kırmızı-esmer olduğu çeşitli kazılarda çıkan eski yapıtlardan anlaşılmaktadır. Evcil sığırların Urusdan kök aldığı görüşüne karşılık Avrupa’da Tunç devrine ait bulunan sığır kalıntılarını Bos primigenius olarak kabul etmek oldukça güçtür. Bu nedenle sığırların birden fazla vahşi tipten kök aldığı görüşü de tartışma dışı bırakılamaz. Bu görüşe göre evcil sığır aşağıda gösterilen ilk ikisi yaygın diğerleri önemsiz sayılabilecek beş vahşi sığır tipinden kök almıştır.

Bos Taurus Primigenius

Urus sığırının kemik ve kafatası yapısı ile belirgin, iri yapılı gruptur. Baş uzun ve dar, alın düz, göz çukurları küçüktür. İlk olarak Akdeniz bölgesinde ya da Doğu Avrupa’da evciltildiği sanılmaktadır. Bazı yazarlar Bos indicus (Zebu) sığırını bu gruba katarlarsa da genellikle bu görüş destek bulmaz.

Primigenius grubuna şu sığır ırkları girmektedir: Hereford, Ayrshire, Holştayn, Normandiya, Filaman ve Baltık sığır ırkları ve Anadolu’nun yerli Boz ırkının da içinde bulunduğu Avrupa step sığırları.

Bos Taurus Brachiceros

Bu grup sığıra kısa boynuzlu sığırlar da denilir. Baş kısa, alın geniş, boynuzlar ince ve kısa, şakaklar geniş ve düz, göz çukurları büyüktür. Bu vahşi tipe turbiye sığırı da denilmektedir. Avrupa’daki tüm kısa boynuzlu sığır ırklarının bu vahşi tipten kök aldığı kabul edilir. Bu gruba giren sığır ırkları şöylece özetlenebilir: Polonya, Balkanlar ve Anadolu sığır ırkları, Jersey, Shorthorn, Angler, Orta Almanya sığırları, İsviçre Esmeri ve Montafonlar.

Bos Taurus Frontosus

Frontosus sığırı alın kemiğinin genişliği ile belirgindir. Primigenius sığırından mutasyon yoluyla meydana geldiği kabul edilmektedir. Frontosus kökünden gelen sığır ırkları Brachiceros grubu ile oldukça karışmış bulunmaktadır. Frontasus grubunun en dikkate değer ırkı İsviçre’de geliştirilmiş olan Simentallerdir.

Bos Taurus Akeratus

Boynuzsuz sığırlar grubudur. Alın, ortasında bir dış bükey kabartı gösterir. Bu grubun ilk iki sırada yer alan vahşi sığırlardan mutasyon ile meydana geldiği kabul edilmektedir. Nitekim boynuzsuz sığırların bazıları primigenius, bazıları da brachiceros tiplerine benzerlik gösterirler. Güney Rusya, Finlandiya, İsveç ve İngilteredeki boynuzsuz sığır ırkları, bu arada Aberden-Angus, Red-Poll ve Gallovays sığırları sayılabilir.

Bos Taurus Brachycephalus

Kısa başlılık ile belirgin olan bu grubun da yine ilk iki gruptan mutasyon yoluyla meydana geldiğine inanılmaktadır. Aslında son üç grubun bağımsız vahşi köklere dayandığını söylemek güçtür. Bu grupta Dexter, Kerri ve Tukser ırkları sayılabilir. Aslında bugün bile sığır yetiştiriciliğinde zaman zaman kısa başlı ve kısa bacaklı sığırlar meydana gelmektedir. Bunların çoğalmalarına olanak tanınmaz. Her halde, eski devirlerde bu gibi, mutasyonla meydana gelen hayvanlar çoğalma olanağı bulmuşlar.

Sığırı kafatası yapılarına göre sınıflandırmak temelden tartışmaya açık bir yoldur. Bu nedenle monofiletik görüş olarak isimlendirilen ve sığırın tek bir yabani kökten geldiğini savunan görüş akla daha yatkın gelmektedir. Buna göre evcil sığırların Urus dan ya da Bos taurus primigenius dan kök aldıklarını söylemek, belki de en güvenilir izah yoludur.

Sığırın Zoolojik Sistemde Yeri Kaynakça

  1. Anon (1991): FAO Production Yearbook. 1990 Food and Agriculture Organization, Rome.
  2. Batu, S. (1962): Türkiye sığı iklan ve sığı yetiştirme bilgisi. A.Ü. Vet. Fak. Yay. No. 41.
  3. Ensminger, M.E. (1960): Beef cattle science. The Interstate Printers and Publisheres, Danville, Ill., U.S.A.
  4. Rice, V.A., F.N. Andrews, E.J., Warwick and J.E. Legates (1957): Breeding and improvement of farm animals. McGrawHill, New York.
  5. Sığır Yetiştiriciliği, Prof. Dr. Orhan Alpan, Prof. Dr. Rafet Arpacık, Şahin Matbaası, Ankara 1996, 31-37.
Exit mobile version