Sığır İthal Ettiğimiz Ülkeler

Sığır İthal Ettiğimiz Ülkeler

Sığır İthal Ettiğimiz Ülkeler

Sığır ithal ettiğimiz ülkeler. Ülkemize kırmızı et yetmedi. Besiye uygun dana ithal ettik. Sonra kesimlik dana, sonra da et ithal ettik. İthalata devam ediyoruz. Besiye uygun danaların fiyatları halen çok yüksek.

Sığır ithal ettiğimiz ülkeler de şöyle bir bakarsak; ithalat yaptığımız ülkelerin temel iki özelliği ortaya çıkar. Birincisi etçi ırklara ve melezlerine sahip olmaları, ikincisi meralarını kullanmaları. Bir de kendimize dönüp bakarsak, ülkemizde ikisi de yok. Etçi sığır ırkları son yıllarda biraz artış gösterse de, henüz yüzdelik oran hesaplanmasına bile giremeyecek kadar az sayıda. Meralar azalmış. Ama; buna rağmen meralarımız var. Biz kullanamıyoruz. Değerlendiremiyoruz.

Meralar kullanılmadıkça niteliklerini kaybediyor. Kullanılmayan “boş arazi” yi gören sektörümüz dışındakiler oralara göz dikiyor.

Merayı “mera” yapan üzerinde hayvanların otlamasıdır. Üzerindeki hayvanların gübreleri meraları zenginleştirir. Hayvan otlamadığı için birçok yerde, ne yazık ki, meralar vasfını yitirdi.

Avustralya’ya yaptığım bir inceleme seyahatinde meraları ıslah ettiklerini görmüştüm. Hindiba otu kullanıyorlardı.

Hindiba otundaki inülin yüksek enerji veren probiyotik bir lif olup, ot vitamin ve minerallerden çok zengindir. Başka mera bitkileri de kullandıklarını ama, en çok hindiba otunu tercih ettiklerini söylemişlerdi.

Etçi sığır ırkları ülkemizde pek bilinmezdi. İthalatın belki de en önemli yararı besicilerimize, hayvancılıkla uğraşanlara etçi ırkları tanıtması oldu. Şarole ve Limozin danaları gören, besleyen ve sonra kestirerek randımanlarını takip eden besiciler ilk başta şaşkına döndüler. Bana “Dünya’da böyle hayvanlar varmış da biz nelerle uğraşıyormuşuz” diyen besiciler oldu. Diğer yandan değerli etlerinin büyüklüğü ve kemik oranının düşük olması kasapları da memnun etti.

Etçi ırklar ve özellikle melezleri ülkemizde yaygınlaşmalı, buzağılar, anneleriyle 7 ay kadar birlikte olarak, annelerinin sütlerini ete dönüştürmelidir.

Daha sonra besiye alınan, et tutma yeteneği yüksek danalar yoğun bir şekilde beslenerek kasaplık olarak değerlendirilmelidir.

Bu iş için ülkemizdeki eksik halka tamamlanmalıdır. Kasaplığa uygun dana üretimi için cow and calf (inek-dana)sistemi desteklenmelidir.

Meraların kullanımı ve ıslahı ile “ucuza mal etme” yolu da açılırsa, etçi ırk- mera kombinasyonu oluşturulmuş, son besi yapana dana sağlayan bir sistem yerleştirilmiş olacaktır.

İşte o zaman ithalat yaptığımız ülkelerde olan 2 temel özelliği bizim ülkemize de kazandırmış oluruz.

Böyle uygulamalar yapılmadığı sürece kesinlikle “ithalatçı” konumumuzu aşamayacağız.

Etçi sığır ırkları ve melezlerini yetiştirir, bir de doğan buzağıları kaybetmezsek o zaman kimseye muhtaç olmadan kırmızı etimizi üreten bir ülke haline geliriz.

Exit mobile version