On Soruda Hayvancılık
1-) Hayvancılık Tarım Sektörünün Bir Alt Sektörü müdür?
Yanıt: Hayvancılık Tarım Sektörünün bir alt sektörü değil, tam tersine tavukçuluk, dericilik, yem üretimi, et sanayi, süt sanayi v.b gibi her biri ayrı bir sektör ölçeğindeki kimi alt sektörleri bulunan bağımsız ana bir sektördür. Her türlü özverili çabalara karşın hayvancılığın bugüne değin gelişemeyişinin kanımca ana nedenlerinden birisi de yıllardır tarım sektörü yanında üvey evlat muamelesi görmesidir. Ayrıca kimi ön yargılı çevrelerce ileri sürülen “hayvansal üretimin tarımın bir alt sektörü olduğu ve bitkisel üretim artıkları kullanılarak yapıldığı” yanlış savının da bu gelişememezlikte payı büyüktür.
2-) Hayvansal Üretim İle Bitkisel Üretim Arasında Ne Tür Farklılıklar Vardır?
Yanıt: Hayvansal üretim ile bitkisel üretim arasında hiç bir benzerlik yoktur. Bitkisel üretim benzetme yerindeyse tıpkı bir fotokopi işlemine benzer. Örneğin bir buğday tanesi toprağa atıldığında belli bir süre sonra kendine tıpa tıp benzeyen onlarca buğday tanesi meydana getirir. Öteki tüm bitkisel ürünler için de aynı benzetme yapılabilir. Oysa bir hayvan başka hiçbir amaç için kullanılmayan otu bile vücudunda bir seri karmaşık kimyasal işlemden geçirerek et, süt, yumurta gibi Dünyanın en değerli gıdalarına dönüştürür. Bu bağlamda hayvancılık tarımsal değil ham maddeyi mamul maddeye dönüştürmesi nedeniyle endüstriyel bir faaliyettir.
Hayvansal üretimin yıl boyu kesintisiz süre giden bir faaliyet alanı olmasına karşın bitkisel üretim ülkemizin büyük bir bölümünde nadas dolayısıyla iki yılda bir o da sadece belli bir mevsimde yapılan bir faaliyettir. Bitkisel üretim yağmurun hem az olmasından (kuraklık), hem çok olmasından(sel), havanın hem sıcak olmasından (kavrulma), hem soğuk olmasından (don), rüzgardan, doludan kısacası tüm iklim olaylarından kolaylıkla etkilendiği halde, hayvansal üretim bunların hiçbirinden olumsuz etkilenmez. Bu özelliklerini dikkate alarak bitkisel üretimi istikrarsız, hayvansal üretimi istikrarlı bir faaliyet alanı olarak niteleyebiliriz.
Hayvanın her organından yararlanılması ona Dünyanın en fazla katma değer üreten canlı varlığı özelliği kazandırmıştır. Hayvanın eti, sütü, yumurtası, midesi, bağırsağı, kara ciğeri, böbreği beyni, kalbi, testisi, dili, paçası gıda sanayinde; yünü, kılı, tüyü, derisi halı ve giyim sanayinde; boynuzu, tırnağı tutkal sanayinde; kanı, kemiği yem sanayinde; çekim gücü koşu hayvanı olarak bitkisel üretimde; gaitası gübre olarak bitkisel üretimde, soba yakıtı (tezek) ve biogaz olarak ısınmada , biogazdan dönüşen elektrik enerjisi olarak aydınlanmada kullanılmaktadır. Hayvan tüm bu katma değeri üretirken çevreyi kirletmemekte, atık ve artık maddesi bulunmamaktadır. Bu bağlamda bacasız bir fabrika olarak ta değerlendirilebilir.
3-) Hayvancılık Dış Dinamiklerce mi,İç Dinamiklerce mi Yönetilmektedir?
Yanıt: Hayvancılık olması gerekenin aksine ağırlıkla dış dinamiklerce yönetilmektedir. Avrupa Birliği (AB), Gümrük Birliği, Avrupa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), Dünya Ticaret Örgütü (GATT), Uluslararası Para Fonu (İMF), Dünya Bankası gibi uluslar arası kuruluşlar hayvancılığa doğrudan yada dolaylı olarak müdahale etmektedirler. İç dinamikler ise gerekenden fazla sayıdadır. Tarım ve Orman Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı, Gümrük Müsteşarlığı, Ziraat Bankası gibi ulusal kuruluşlar hayvancılıkta çok başlılığa neden olmakta, çoğu kez sırf bu yetki karmaşası nedeniyle kimi önemli sorunlar ortaya çıkmaktadır. Sorunun çözümü dış dinamiklerin etkisini olabildiğince azaltmak, hayvancılığın gerçek sahibi olan Tarım ve Orman Bakanlığı’nın gücünü artırarak koordinasyon işlevini daha da etkin biçimde yerine getirmesini sağlamakla mümkündür.
4-) Hayvancılığın Sahibi Kimdir?
Yanıt: Hayvancılık sözde çok sahipli bir sektördür. Veteriner Hekimler, Veteriner Sağlık Teknisyenleri, Ziraat Mühendisleri, Ziraat Teknisyenleri, Gıda Mühendisleri, Su Ürünleri Mühendisleri, Orman Mühendisleri, Biyologlar kıyısından köşesinden hayvancılığa sahip çıkmaktadırlar. Öte yandan yem, yem katkı maddesi, ilaç, aşı, serum, yumurta, kanatlı eti, civciv, kırmızı et, et ürünleri, bal, hayvancılık alet ve ekipmanları, süt, süt ürünleri, sperma, embriyo, damızlık hayvan, yapağı üreticileri; celepler, kasaplar, sakatatçılar, süt sanayicileri, et sanayicileri, deri sanayicileri, yünlü dokuma sanayicileri, ahır-kümes planlayıcıları, hayvansal ürün pazarlamacıları da hayvancılık ile şöyle yada böyle ilişkilidir.
Hayvancılık ile ilgili meslekler içerisinde veteriner hekimlik başlangıçtan beri hayvan sağlığı ve yetiştiriciliği, gıda güvenliği konularında hem uygulamalı hem de eğitsel olarak kamuda ve özel kesimde yadsınamaz ölçüde büyük hizmetler yapmıştır. Sayılan öteki mesleklerin hayvancılığa katkıları bulunsa da aslan payının veteriner hekimliğe ait olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Anılan akademik meslekler yanında sayılan çok sayıda alt sektörün hayvancılıktaki söz sahipliği konusundaki çözüm önerisi ise Avrupa ve ABD’deki board’lar benzeri oluşturulacak ve ilgili tüm sektörlerin ürün bazında temsil edileceği “Ulusal Ürün Komiteleri” kurmaktan geçer. Et, süt, yumurta v.b gibi ürünler için oluşturulacak, girdi fiyatlarından ürün fiyatlarına, üretimden tüketime değin tüm alanlarda politika üretmek ve ilgili mercilere iletmekle görevli bu komitelerin sekreterlik hizmetlerinin ve bütçesinin Tarım ve Orman Bakanlığınca sağlanması en uygun çözümdür.
5-) Hayvancılık Karlı Bir Uğraş Mıdır ?
Yanıt: Evet. Hayvancılık bilgili ve bilinçli yapılırsa karlı bir uğraştır. Bundan yaklaşık beş yıl önce Kayseri Hacılarda 35 milyon dolar harcayarak büyük bir hayvancılık işletmesi kuran girişimciye TV de bir muhabir “bu kadar büyük parayı hayvancılığa neden yatırdınız” diye sorunca aldığı yanıt şu oldu. ”Ben kayserliyim, aklımı peynir ekmekle yemedim, hayvancılık karlı olmasa bu parayı yatırır mıyım, beş yıl içinde bu parayı tekrar kazanırım”. Günümüzde Pınar Holding, Sabancı Holding, Koç Holding, Doğan Holding, Saray Halı, Dimes Gıda gibi global girişimciler hayvancılığa yatırım yapmaktadırlar. Başta da belirttiğim gibi hayvancılık Dünyada en büyük katma değer üreten sektördür.
Orta boy bir açık sistem hayvancılık (süt sığırcılığı) işletmesi ile orta boy bir sanayi işletmesi karşılaştırıldığında sabit yatırım (arsa,bina), işletmecilik, işçilik, enerji, vergi, sigorta primi, ana üretim materyali (canlı hayvan,makine-teçhizat) temini gibi genel giderler bakımından hayvancılık işletmesi sanayi işletmesine göre en az on misli daha ekonomiktir. Her iki işletme türü arasında reel karlılık açısından önemli bir farklılık da yoktur. Hayvancılıkta açık sistem barınak uygulamasına geçilir, silaj başta olmak üzere kaba yem işletmece üretilir, yerli ırk yerine kültür ırkı materyal kullanılır, inekler kaliteli boğa sperması ile tohumlatılır, koruyucu aşılamalar zamanında yaptırılır; ahır, meme, sağım ve genital organ hijyenine dikkat edilir, yeni doğan buzağılar kolostrum içirildikten sonra annelerinden ayrılıp bağımsız bölmelerde bireysel bakıma tabi tutulursa karlılık bir sanayi işletmesi kadar hatta ondan çok daha fazla artar.
6-) Hayvancılık Nasıl Bir İşletme Yapısı İle Geliştirilebilir?
Yanıt: Hayvancılığın Türkiye’de bugüne değin arzu edilen ölçüde gelişemeyişinin başlıca nedeni bir türlü kar-zarar, girdi-çıktı hesabına dayalı işletmecilik temeline oturtulmayışıdır. Ülkemizde hayvancılık yıllardır babadan kalma usullerle, çokluk iç tüketime yönelik, küçük aile faaliyeti biçiminde yürütülmektedir. Oysa hayvancılığın maksimum katma değer üretebilmesi için pazara yönelik üretim yapan küçük aile hayvancılık işletmeleri biçiminde örgütlenmesi kaçınılmaz bir gerekliliktir. Bugün Türkiye’deki hayvancılığın sadece %3 ü işletme temelinde yapılmaktadır.
Bu sorunun çözümü, sanayideki Küçük-Orta Boy Sanayi İşletmeleri (KOBİ) benzeri hayvancılıkta kurulacak Küçük-Orta Boy Aile Hayvancılık İşletmeleri (KOHİ) ile sağlanabilir. Almanya’da Bavyera, ABD’ de Wisconsin hayvancılık havzaları örneğinde olduğu gibi sadece hayvancılıkla uğraşan, aile bireylerinin çalıştığı, kar-zarar girdi-çıktı hesabına dayalı pazara dönük üretim yapan,kaba yemini kendisi üreten KOHİ’lerin kurulması ile mümkün olabilir. Süt sığırcılığı, besicilik, dişi damızlık üretimi, süt-et ürünleri üretimi gibi ihtisas dallarında faaliyet yapması beklenen ve kendi içinde canlı materyal ve ürün dolaşımı sağlanmış KOHİ’ler hem üretimin hem de iş gücünün sürdürülebilirliği açısından önem taşır. Hele bu KOHİ’ler her türlü alt yapısı önceden tamamlanmış Organize Sanayi Bölgeleri benzeri Organize Hayvancılık Bölgeleri (OHAB)’nde toplanabilse başta sağlık ve yetiştirme olmak üzere tüm hayvancılık hizmetleri daha etkin olarak ulaşabilecektir.
7-) Türkiye’de Hayvan Sağlığı Hizmetleri Nasıl Örgütlenmelidir?
Yanıt: Cumhuriyetin kuruluşunu izleyen yaklaşık 60 yıl boyunca hayvancılığa unutulmaz hizmetler sunan kamu veteriner hekimliği örgütü hayli uzun sayılabilecek bu dönemde değişmeden yürürlükte kalan bakanlık teşkilat yasası ve il idaresi yasasının da olumsuz etkisiyle önce gerilemiş, 1987 yılında ortaya konulan anlamsız reorganizasyon projesi sonucu da büsbütün güç yitirerek iş yapamaz duruma gelmiştir. Buna karşın, aynı dönemde eş zamanlı olarak ortaya çıkan liberal ekonomiye geçiş programı, kamu istihdamının kısılması, veteriner fakültesi sayılarının bir anda artması gibi iç ve Sovyetler Birliğinin yıkılması, dişi damızlık ithalatı gibi dış dinamiklerin etkisiyle serbest veteriner hekimliğinde beklenmedik bir gelişme gözlenmiştir. Bugün gelinen noktada, işlevini iyice yitirmiş bir kamu veteriner hekimliği örgütlenmesi ve uzun yıllar geçmesine karşın bir türlü organize olamayan karmaşık yapıdaki bir serbest veteriner hekimliği örgütlenmesi söz konusudur.
Sorunun çözümü tek değil çok seçeneklidir. Kamu veteriner hekimliği örgütü AB standartlarına da uygun olarak yeni baştan düzenlenmeli, iller bazlı homojen bir yapıdan havza bazlı bölgesel bir yapıya geçilerek denetleyici, yönlendirici, örgütleyici bir anlayış egemen kılınmalıdır. Serbest veteriner hekimlik ise yine AB standartlarına uygun olarak ve veteriner hekim odalarının önderliğinde örgütlenmeli, hayvan sağlığı hizmetlerine olan katkısı artırılmalıdır. Öte yandan çıkarılan yasayla yetkileri yeniden belirlenen Damızlık Yetiştiricileri Birliği ve Hayvancılık Birliği gibi demokratik örgütler hayvancılığı gelişmiş kimi batılı ülkelerde olduğu gibi kendi özel hayvan sağlığı merkezlerini kurarak üyelerine hizmet verebilirler. Bu merkezlerde ya bölgede kliniği bulunan serbest veteriner hekimler sözleşmeli olarak çalıştırılabilir yada anılan merkezler istihdam ettikleri kadrolu veteriner hekimler ile hayvan sağlığı hizmetlerini yürütebilirler.
😎 Türkiye’de Hayvan Islahı Hizmetleri Nasıl Örgütlenmelidir?
Yanıt:Cumhuriyetin kuruluşundan sonra belli bir bölgede dağınık biçimde sürdürülen hayvan ıslahı çalışmaları 1950 yılından itibaren halk hayvanlarında suni tohumlama uygulamasının başlaması ile farklı bir boyut kazandı. Ama, ne yazık ki, yürütülen tüm özverili çabalara karşın suni olarak tohumlanan inek sayılarında yaklaşık 35 yıl boyunca önemli bir artış sağlanamadı. 1985 yılından itibaren Türkiye’de uygulamaya konulan liberal politikalar sonucu suni tohumlamanın kamu yanında serbest veteriner hekimler ve hayvancılık birlikleri tarafından da uygulanması modeli her ne kadar tohumlanan inek sayılarında göreceli bir artış sağlamışsa da istenilen düzeye bir türlü gelinememiştir. Günümüzde 9 milyon civarındaki sığır mevcudunun yaklaşık %19 u kültür ırkı, %44.5 u kültür ırkı melezi, %36.5 i yerli ırklardan oluşmaktadır. Tohumlanan inek sayısı da günümüzde boğa altı inek sayısının yarısına bile ulaşamamıştır.
Türkiye’de hayvan ıslahında etkinliği artırmanın başlıca iki yolu vardır. Bunlardan birincisi dişi damızlık ithalatı, ikincisi de suni tohumlamadır. Suni tohumlama dişi damızlık ithaline göre daha ekonomik ve daha kalıcı bir yöntemdir. Amaç, Türkiye’de tohumlanan inek sayısını çoğaltmak olmalıdır. Ayrıca, kaliteli sperma kullanarak ıslahta etkinliğin artırılması da büyük önem taşır. Halen serbest veteriner hekimlerce uygulanan sığır suni tohumlama çalışmaları artarak devam etmelidir. Öte yandan hayvancılık birlikleri suni tohumlama çalışmalarına kadrolu ve sözleşmeli veteriner hekimler vasıtasıyla hız vermelidir. Yetiştiricilerin henüz örgütlenmediği, serbest veteriner hekim sayısının yeterli olmadığı geri kalmış bölgelerde devletçe sıkıca denetlenecek şirketler aracılığı ile sığır suni tohumlama çalışmaları yürütülmelidir. Türkiye’de sığırcılığın geliştirilmesi amacıyla dişi damızlık ithalatının sürdürülebilir bir çözüm olmadığına kuşku yoktur. Ne var ki, ülkemizde üretilen damızlık düve ve ineklerin yetiştiricilerin ihtiyacını karşılayamadığı da bilinen bir gerçektir. Bu sorunun çözümü Tarım ve Köyişleri Bakanlığının, kamuya ait Tarım İşletmelerinde özel sektör, hayvancılık birlikleri ve Tübitak’ın katkıları ile kaliteli dişi damızlık üretimi konusunda çalışmalar yapmasına bağlıdır. Ayrıca damızlık yetiştirme birliklerinin daha kaliteli ve sayıca bol dişi damızlık üretme konusundaki çabalarını artırarak sürdürmelerinde yarar vardır.
9-) Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgesi Hayvancılığı Nasıl Geliştirilebilir?
Yanıt: Türkiye’nin AB uyum görüşmelerinde karşılaştığı en büyük sorun bölgeler arasındaki gelişmişlik farklılıklarıdır. Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerimiz yılların ihmali sonucu Türkiye’nin en geri kalmış bölgeleri haline gelmiştir. On yıllardır hükümetlerin özellikle sanayinin kalkındırılması bağlamında bölgeye verdikleri teşvikler hiçbir işe yaramamış, Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerimiz öteki bölgelerimiz düzeyine bir türlü ulaşamamıştır. Bu böyle sürüp gittiği sürece Türkiye’nin AB ye girmesi bir hayal olarak kalacaktır. Oysa, Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerimizin kalkındırılması ve öteki bölgeler düzeyine en kısa sürede ulaştırılması için elimizde hayvancılık gibi çok önemli bir araç ve kaynak vardır.
Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerimiz ABD’deki Wisconsin, Almanya’daki Bavyera eyaletleri gibi verimli bir hayvancılık havzalarıdır. Her iki havzaya da baktığımızda sadece hayvancılığın geliştiğini, sanayinin ya hiç gelişmediğini yada çok az geliştiğini görürüz. Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerimiz özgün koyun ve sığır ırklarına; geniş mera, yayla ve otlaklara, hayvancılığa çok yatkın bir insan kaynağına sahiptir. Ayrıca, kafkaslar, ön asya ve orta doğu gibi dost ve kardeş ülkelerin yaşadığı coğrafyayı önce Türkiye’ye, sonra da Avrupaya bağlayan bir boğaz konumundadır. Bu bölgelerimizde sanayi gelişmediği gibi, verimli toprakların azlığı nedeniyle tarım da gelişmemiştir. Taşıdığı bu özellikler anılan bölgelerimizde hayvancılığın, hayvancılığa dayalı sanayinin ve hayvansal ürün ihracatının gelişmesini zorunlu kılmaktadır.
Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerimizdeki hayvancılığın geliştirilmesinde önceki bölümlerden birinde sözünü ettiğim Küçük Orta Boy Aile Hayvancılık İşletmelerinin (KOHİ) büyük etkisi olacaktır.Bölgede yüzyıllardır süregelen babadan kalma usullerle ve tümüyle aile içi tüketime yönelik yapılan sürü aile hayvancılığı yerine, 25-50 başlık süt sığırcılığı, 50-75 başlık besicilik ve 50-100 başlık koyunculuk işletmeleri (KOHİ’ler) kurulması büyük bir yarar taşır. Ziraat Bankası ve Hazine tarafından verilecek düşük faizli, uzun ödeme süreli krediler ve destekler KOHİ’lerin kurulmasında ve işletilmesinde çok büyük katkılar sağlayacaktır. Kısa sürede beklenmese de KOHİ’lerin sabırlı bir çabayla hayvancılık birlikleri bünyesinde toplanması gelişmeyi daha da hızlandıracaktır. Bölgede kurulacak hayvancılığa dayalı sanayi tesisleri aracılığı ile KOHİ’lerde üretilen etin ve sütün işlenip mamul ürünler haline dönüştürülmesi ve yakın coğrafyadaki dost ülkelere pazarlanması karlılığını artıran önemli bir etken olacaktır. Yoksa kimi uzmanların ileri sürdükleri gibi bölgedeki hayvancılığın büyük holdinglerin kuracağı entegre işletmelerle kalkındırılabileceği yönündeki düşünceler bence yanlıştır. Çünkü, bölgenin yoksulluk dışında önemli bir sorunu da buna bağlı olarak gelişen işsizliktir. Büyük holdinglerin kuracağı işletmelerde mekanizasyon nedeniyle insana olan gereksinim çok düşüktür. Oysa KOHİ’ler yaygınlaştırılabilirse her biri ortalama iki kişiden bölgedeki yüz binlerce kişiye istihdam olanağı sağlayabilir.
Özetle söylemem gerekirse, Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerimizde hayvancılığın gelişmesi için gerekli tüm şartlar mevcuttur. Hayvancılığın gelişmesi anılan bölgelerimizdeki işsizliği, yoksulluğu, terörü, göçü önleyerek, hatta tersine göçü sağlayarak bölgeyi öteki bölgelerin gelişmişlik düzeyine ulaştıracak, bu sayede de Türkiye’nin Avrupa Birliğine girişi hem kolaylaşacak hem de süre olarak kısalacaktır.
10-) Yetiştiriciye Yönelik Hizmetler Nasıl Düzenlenmelidir?
Yanıt: Yetiştiriciler arasında hayvancılığın karlı olup olmadığına dair bir anket yapılsa hiç kuşkusuz ki çoğunluk yemin pahalı sütün ucuz olduğunu ileri sürerek kar edemediklerini ileri süreceklerdir. İlk bakışta bu görüşün haksız olduğunu söylemek mümkün değildir. Ne var ki,hayvancılık bilgili ve bilinçli yapıldığında kar edememek diye bir sorun yoktur. Türk hayvan yetiştiricileri yıllardır ne yazık ki yeterince eğitilmedikleri, hayvancılığı babadan kalma usullerle yaptıkları için kar edememektedirler.
O halde yapılacak ilk iş yetiştiricileri eğitmek olmalıdır. Tarım İl Müdürlükleri’ne bağlı Çiftçi Eğitim Şubeleri’nin yetiştirici eğitimi konusunda başarılı olamadıkları ne yazık ki acı bir gerçektir. Nitekim Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı bu durumu görmüş ve yeni yürürlüğe giren Tarım Kanunu’nda çiftçi eğitiminin konu ile ilgili sivil örgütler ve şirketler tarafından da yapılabileceği hükmünü getirmiştir. Bu hüküm yerindedir ve yönetmeliği de hazırlanarak yürürlüğe girmiştir. Şimdi yapılacak iş bu yönetmeliği bir an önce hayata geçirmektir. Kanımca sadece yetiştirici eğitimi de yeterli değildir. Danışmanlık sistemi mutlaka devreye sokulmalıdır. Veteriner Hekim Odaları ve Veteriner Fakülteleri işbirliğinde eğitilecek olan genç veteriner hekimler danışman olarak köylerde ve Orta Boy Hayvancılık İşletmelerinde görevlendirilebilir. Bu danışmanlar yetiştirici eğitimi yanında hayvan sağlığı ve yetiştiriciliği konusunda uygulamalar da yapabilirler. Danışmanların ücretleri yetiştiriciler ve devlet tarafından karşılanabilir. Devlet halen olduğu gibi girdilere destek vereceğine yetiştirici eğitimine ve danışmanlığa destek verse hem yetiştirici hem de ülke daha fazla gelir elde edecektir.