Kökü tarihin derinliklerine kadar uzanan, geçmişi şan ve şereflerle dolu kutsal mesleğimiz günümüzde ne yazık ki şimdiye kadar örneği görülmemiş biçimde büyük bir varoluş sorunu yaşamakta, tarihinin en önemli yol ayırımına gelmiş bulunmaktadır. Kısaca söylemek gerekirse mesleğimizde tehlike çanları hızlı bir şekilde çalmaktadır. Bu sözleri Türk veteriner hekimliğinin son 57 yılına gerek öğrencilik, gerek hocalık, gerekse örgütlerde ve fakültelerde yöneticilik yaparken yakından tanıklık etmiş bir kişi olarak söylüyorum. Mesleğimizin güncel sorunlarını bizzat yaşadığınız için benden daha iyi biliyorsunuz. O nedenle bu yazımda o sorunlara hiç girmeden sadece çözüm bağlamında önemli gördüğüm iki hususa değinmek istiyorum.
Bugün mesleğimizde yaşanan en önemli sorun gerek meslektaşlarımız gerekse meslek örgütlerimiz arasındaki birlik ve beraberliğin zayıf olmasıdır. Serbest veteriner hekimler arasındaki birlik ve beraberliği bozan en önemli hususlar ilaç satışı, haksız rekabet ve etik dışı davranışlardır. Mesleğimizi temsil eden 80’i dernek ve oda statüsündeki örgüt ile 31 veteriner fakültesi arasında yeterli bir eşgüdüm yoktur. Meslek örgütleri şu anda üçe bölünmüş durumdadır. Bir yanda Türk Veteriner Hekimleri Birliği, bir yanda Veteriner Hekimler Derneği, bir yanda da İstanbul Veteriner Hekimler Odası merkezli kimi odalardan oluşan platform birbirinden bağımsız politikalar yürütmekte, ayrı ayrı fakat aynı siyasal partilerin yöneticilerini ziyaret ederek plaket vermekte, rozet takmakta, muhtemelen içerikleri farklı raporlar sunmaktadır. Bu bölünmüşlük olgusu hiç kuşkusuz siyasal partilerin de dikkatini çekmekte ve son yasa tasarısında olduğu gibi olumsuz sonuçlar alınmasına neden olmaktadır. Aynı olumsuz etki meslek örgütlerimizin yakın sendikalar ve örgütler ile kurmuş oldukları birlikteliklerde de somut biçimde görülmektedir. Aslında meslek örgütlerimizin gündemlerindeki özlük hakları ve sağlıkta şiddet gibi sorunları bir süreliğine öteleyip hayvancılığın bugün içinde bulunduğu vahim durum üzerine odaklanması daha doğru olacaktır. Çünkü hayvan olmazsa veteriner hekim ve onun hakları da olmayacaktır. Bu parçalı yapının kısa vadede düzelmesi ne yazık ki mümkün değildir. Çünkü aynı dünya görüşüne sahip kesimler arasında bile yöntem farklılıkları vardır. Ancak, örgütlerimizin aralarındaki bu farklılıkları bir yana bırakıp en azından temel mesleki konular üzerinde uzlaşmalarından ve birlikte ses getirici yasal eylemler düzenlemelerinden başka bir çare de yoktur. Ayrıca, örgütlerimizin fakültelerimizle işbirliği içerisinde iklim değişikliği ve köyden kente genç nüfus göçünün ileride hayvancılığımızda ve dolayısıyla mesleğimizde doğuracağı olumsuz sonuçlara karşı birlikte kısa, orta ve uzun vadeli planlar hazırlamalarının zamanı gelmiş hatta geçmektedir.
Siyasal partilere sorunları iletip destek istemek hiç kuşkusuz yerinde bir davranıştır. Ancak, emeklilikten sonra bir siyasi partide on yıl üst düzeyde politika yapmış bir kişi olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki siyasal partiler toplumun her kesimini kabul edip vaatlerde bulunurlar ama arkalarında oy alabilecekleri büyük kitlelerin bulunduğu örgütlere daha çok rağbet ederler. O nedenle meslektaşlarımızın genel seçimlere kadar kalan yaklaşık bir yıllık sürede uygun buldukları bir siyasi partiye katılıp Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girme konusunda çaba göstermeleri mesleğimizin geleceği açısından son derece önemlidir. Veteriner hekimlik dünyada politikada en şanslı mesleklerin başında gelmektedir. Yakın zaman önce yaşanan gelişmeler de açıkça göstermiştir ki sorunlarımızın çözüm yeri meslek örgütleri ve bürokrasi değil sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.
Satırlarımı ulusal şairimiz ve meslek büyüğümüz Mehmet Akif Ersoy’un, vatan şairi Namık Kemal’in vatan için yazdığı dizeleri mesleğimize uyarlayarak kaleme aldığı ve bugünümüzü çok iyi tanımlayan özlü sözleri ile bitirmek istiyorum. “Ölürsem Görmeden Mesleğimdeki Arzu Ettiğim Feyzi(Gelişmeyi) / Yazılsın Seng-i Kabrime(Mezar Taşıma) Mesleğim Mahzun Ben Mahzun”.
Mesleğimizde Tehlike Çanları Daha Hızlı Çalıyor