Mastitisten Korunmada Meme Bağışıklık Sisteminin Önemi

Mastitisten Korunmada Meme Bağışıklık Sisteminin Önemi

Mastitisten Korunmada Meme Bağışıklık Sisteminin Önemi

Mastitisten korunmada meme bağışıklık sisteminin önemi, son yıllarda yapılan çalışmalarda meme bağışıklık sisteminin güçlendirilmesiyle mastitis riskinin azaltıldığı belirlenmiştir. Meme bağışıklık sisteminin arttırılması aşı uygulaması ve beslenme programlarının düzenlenmesiyle mümkündür. Bu nedenle mastitis kontrol yöntemlerinin içine bağışıklık sistemini güçlendirmek için aşılar ve beslenme eklenmiştir.

Uzun zamandan beri koliform etkenlere karşı uygulanan aşıların etkinliği bilinmektedir. Koliform etkenlere karşı geliştirilen aşılar mastitislerin klinik şiddetini ve ölüm oranını azaltmaktadır. Klinik şiddetin zayıf olması, süt veriminin erken başlaması anlamına gelmektedir. Klinik enfeksiyon şiddeti ne kadar fazlaysa inekler daha geç süt verimine dönmektedir ve ileriki laktasyon döneminde süt verimleri daha düşük olmaktadır. Bu nedenle aşı programları klinik mastitislerin en sık şekillendiği kuru dönem ve laktasyon başlangıcını içine alacak şekilde planlanmalıdır.

Son zamanlarda S. aureus’a karşı üretilen aşıların kullanılmasıyla meme sağlığı ve süt kalitesi bakımından iyi sonuçların alındığı bilinmektedir. S. aureus bulaşıcı bir bakteridir ve oluşturduğu enfeksiyonun dinamiği diğer mikroorganizmalardan farklıdır. Örneğin S. aureus kaynaklı mastitislerin antibiyotiklerle tedavisi güçtür ve çoğu zaman başarısızdır. Çünkü bu bakteri bazı antibiyotiklere karşı dirençlidir, antibiyotiklerden ve vücut savunma hücrelerinden oluşturdukları biyofilm nedeniyle kurtulabilmektedir. Belirtilen nedenlerden ötürü bu bakteriye bağlı mastitislerden korunmak amacıyla geliştirilen aşılar kullanılabilir. Yapılan saha çalışmalarında aşının kullanılması sonrası süt somatik hücre ve toplam bakteri sayısıyla birlikte nüks oranlarının da azaldığı belirtilmiştir.

Beslenmenin düzenlemesiyle (rasyonlara vitamin ve mineral eklenmesiyle) meme immun sistemi güçlendirilebilir ve mastitise karşı bir koruma sağlanabilir.

Sütçü ineklere beslenme programları oluşturulur iken; laktasyonun farklı evrelerindeki ihtiyaçların, farklı olacağı daima göz önünde tutulmalıdır. Özellikle geçiş döneminde negatif enerji dengesi olan ineklerde, immun sistem olumsuz etkilenmektedir. Negatif enerji dengesi şekilenen ineklerde ketozis riski oldukça yüksektir. Klinik ketozis ise ineklerde klinik mastitis riskini 2-5 kat arttırmaktadır. Ketozis sırasında konsantrasyonu yükselen beta hidroksi bütirik asit, E. coli’ye bağlı klinik mastitislerin şiddetini arttırmaktadır.

Ketonemi, meme savunma sistemini olumsuz yönde etkilemektedir. Ketozis sırasında PMN’ler ile makrofajların fagositozis kapasitesi ve kandan lökositlerin memeye geçişi azalır. Yapılan bir çalışmada prepartum dönemde ketozisli inekler ile sağlıklı inekler klinik mastitis görülme oranı bakımından karşılaştırılmış, ketozisli ve sağlıklı ineklerde sırasıyla %28.6 ve %8.7 oranında klinik mastitise rastlandığı bildirilmiştir.

Meme sağlığı üzerine bazı iz elementler ve vitaminlerin önemli etkileri bulunmaktadır. Meme sağlığını etkileyen iz element ve vitaminler selenyum, bakır, çinko, vitamin A, E ve beta karotendir.

Vitamin E ve selenyum, hücre ve dokuların antioksidan savunma sistemlerinin en önemli parçasıdır. Özellikle kaba yem ihtiyacını karşılamak için depo edilmiş ot verilen ineklere, dışarıdan vitamin E desteği yapılmaz ise plazma vitamin E düzeyi düşük olmaktadır. Çünkü kurutulan ve depo edilen yemler içinde vitamin E seviyesi düşmektedir.

Vitamin E yağda eriyen çok önemli bir antioksidandır ve alfa-tokoferol’un biyolojik aktif formudur. Vitamin E tüm  lipid membranların önemli bir parçasıdır ve lipid membranları reaktif oksijen konsantrasyonunun yüksek olduğu zamanlarda reaktif  oksijen radikallerinin zararlı etkilerinden korumaktadır.

Selenyum ise vücuttaki tüm dokular için esansiyel bir mikro besindir, nötrofillerin fagositozis aktivitelerinde önemli görevi olan glutatyon peroksidaz enziminin önemli bir öğesidir. Glutatyon peroksidaz hücrelerin sitozolleri, vitamin E ise lipid membranlar içinde fonksiyon göstermektedir. Vitamin E ve selenyum eksikliği, PMN’lerin aktivitesini bozmaktadır. Rasyonlara vitamin E ve selenyum eklenen ineklerin meme loblarına, PMN’ler daha hızlı geçmekte ve bunun sonucu lökositlerin bakterileri öldürücü etkisi artmaktadır.

Araştırıcılar kuru dönem boyunca rasyonlarında 740 IU vitamin E ilave edilen ineklerde izleyen laktasyon döneminde klinik mastitis insidensinin %37 oranında azaldığını bildirmektedir. Vitamin E, selenyum ile birlikte uygulandığında, bir inekte klinik mastitis şekillense bile klinik mastitisin şiddeti az, süresi kısa olmaktadır.

Yapılan çalışmalarda bakır’ında meme sağlığının korunmasında etkisi kanıtlanmıştır. Rasyonlarına bakır eklenen ineklerde, klinik mastitis şekillendiğinde, klinik mastitislerin şiddeti daha az olmaktadır.

Meme başı keratin tabakasının şekillenmesi için çinkoya ihtiyaç duyulmaktadır. Yapılan çalışmalarda çinko metiyonin desteği yapılan ineklerde meme başı keratin tabakasının daha iyi şekillendiği belirlenmiştir. Ayrıca çinko metiyonin yönünden desteklenen ineklerde, süt somatik hücre sayısı da düşük olmakta, süt kalitesi artmaktadır.

Plazma vitamin A (<80 mcg/100 ml) ve beta-karoten konsantrasyonu (<200 mcg/100 ml) düşük ineklerde, klinik mastitis oluştuğunda şiddeti fazla olmaktadır. Yapılan bir çalışmada kuru dönemden 3 hafta öncesinden başlanarak kuru dönem boyunca ineklere vitamin A ve beta-karoten desteği yapılmış, kuru döneminin başında daha önce enfekte olmayan meme loblarında yeni meme içi enfeksiyon oranı düşük bulunmuştur.

Sonuç olarak aşılar ve besleme programları mastitise karşı olan direnci etkilemektedir. İneklerin yeterli enerji, vitamin ve mineral içeren rasyonlar ile dengeli beslenmesi ve kritik dönemlerde aşıların yapılması; beklenen süt verimi, meme sağlığı ve immun sistem için önemlidir. O nedenle bilinen klasik mastitis kontrol önlemlerinin içine son yıllarda aşılar ve beslenme yönetimi eklenmiştir.

Prof. Dr. Ayhan BAŞTAN

Exit mobile version