Kuzular Ölmesin

Kuzular Ölmesin

Kuzular Ölmesin

Kuzular ölmesin. Tabii ki, oğlaklar da ölmesin. Bu yazı oğlaklar için de geçerlidir.

Zaten bakteriyel, viral etkenlerden meydana gelen hastalıklar sonucu daha doğmadan önce çok sayıda kuzu ve oğlak kaybediyoruz. Mantar, protozoa etkenli hastalıkları ve mineral noksanlıklarını da katarsak bu sayı daha da yükseliyor.

Bunlara karşı önlemler alalım. Ama, en azından canlı doğan yavruları yaşatalım. Canlı doğan yavruları daha sonra E. coli ishalinden, Kriptosporidiosis (Kripto) ve Koksidiyoz ’dan kaybediyoruz.

Ne yazık ki bunlarla kalmıyor. Kuzu kayıplarında etkili olan 3 ana kayıp sebebi var. Irk, cinsiyet ve ilk doğum. Örneğin; küçük doğan yavrular çoğunlukla tehlikede olurlar. Çoklu doğum yapan ırkların yavruları diğer ırkların yavrularına göre daha fazla risk altındadırlar. Bu sebeple daha özenli, daha dikkatli bakım ve beslemeye gerek duyulur. Dişi kuzuların doğum ağırlıkları erkeklerden biraz daha düşük olur. Dişi kuzuların bu sebeple daha fazla özenli bakıma ihtiyaçları vardır.

Açlık ölüm sebeplerinden biri olmaktadır. Özellikle ‘’kalabalık’’ büyük bir risk oluşturur. Annelik güdüleri zayıf olan, ilk doğumunu yapmış koyunlar yavrularını emziremezlerse onları gözleyip yardım etmek gerekir.

Kuzular soğuktan çabuk etkilenirler. Bu da gözlem ve acil yardım gerektiren bir durumdur. Üşüyen, titreyen, annesinin memesini bulamayan kuzuları iyi bir gözlemle, erken zamanda keşfedip, onlara yardım etmek şarttır. Ağız sütünü alamayan veya tam olarak alamayan kuzular tehlikededir. Gerekirse sonda ile verilmeli, ama mutlaka ağız sütü almaları sağlanmalıdır.

Barınaklarda kötü havalandırma, aşırı nem, kötü direnaj başlıca tehlike yaratan durumlardır.

Sürü yönetiminin temeli olan ‘’Kuru ve Temiz’’ ilkesi burada da geçerlidir.

Kuzu kayıplarına yol açabilecek olan diğer hastalıkları da şöyle sıralayabiliriz;

Islak Ağız Hastalığı, Cılız Kuzu Sendromu, Selenyum, E vitamini eksikliği (Beyaz Kas Hastalığı), Kobalt eksikliği, Bakır eksikliği (Enzootik Ataksi), Doğmasal anormallikler, örneğin; anüsün doğuştan olmaması (Atresia Ani), örümcek kuzu sendromu (Spider Lamb Syndrome), zatürre, çoklu eklem yangısı (Poliarthritis) ve kazalar.

Tüm bu sebepleri gözden geçirirsek, ne gibi koruyucu önlemler almamız gerekir? Islak ağız hastalığının da sebebinin E. coli olduğunu unutmayalım. Doğum öncesi E. coli ve Klostridyum aşılarını, tekrarlarıyla birlikte yapmak şarttır. O sebeple doğuma 40 gün ve 20 gün kala 2 kez (rapelli) aşılama gerekir.

Aşılamalar kadar önemli olan diğer konu; iyi gözlemdir. İshali görür görmez derhal hastaları ayırmak, su ve elektrolit karışımları vermek kayıpları önleyecektir.

Doğum sonrası aynı etken maddelerle hazırlanmış antiserumlar mutlaka yapılmalıdır. Böylece Çoklu Eklem Yangısı (poliarthrit) de önlenmiş olacaktır. Göbek kordonunun iyotlu bir solüsyonla dezenfeksiyonu başlıca koruyucu hekimlik uygulamasıdır. Hatta, 2 saat sonra tekrarının daha büyük yararı vardır.

Kuzular ölmesin. Doğum öncesi dönemde Klostridyum, E. coli aşılarının yanı sıra Pastörella aşısının yapılması, bu dönemde parazit mücadelesinin uygulanması gerekir. Bölgesel olarak sorun varsa, daha önce bölgede hastalık çıkmış ise, doğum öncesi Leptospiroz aşısının yapılması da uygun olur.

Parazit mücadelesi ve aşıların doğumdan önceki günlerde yapılması konusunda üretici dostlarımızın ‘’yavruya zarar verir mi?’’ şeklinde çekinceleri vardır. Fakat, aksine bu dönem, yani doğum öncesi günler aşılama ve parazit ilaçları konusunda en önemli dönemdir.

Doğum öncesi günlerde anne adaylarını yemlerine Bakır, Selenyum, İyot, Kobalt içeren yem katkılarının düzenli olarak katılması bunların eksikliği ile ilgili kayıpları önleyecektir. İyot eksikliğinin Guatr hastalığı ve tüysüz, cılız kuzu doğmasına sebep olacağını hatırlayalım.

İkiz, üçüz doğumları çok olan ırkları yetiştirmeyi seçen üreticiler doğum esnasında ve doğumu takip eden dakikalarda iyi gözlem yapmayı ve büyük özen göstermeyi baştan kabul etmiş olmalıdırlar. Yoksa yavru kayıpları fazla olur.

Kuzular ölmesin de son olarak anormal yavruları ele alalım. Dışkı deliği olmadan doğan kuzular ve oğlakların asıl sorunu bu anormalliğin kalıtsal olmasıdır. Böyle yavru doğuran anneler işaretlenmeli ve tekrar gebe bırakılmamalıdır.

Örümcek Kuzu Hastalığı (Spider Lamb Syndrome) ’da bir kalıtsal bozukluktur. Daha çok ‘’siyah başlı’’ ırklarda görüldüğü bilinen bu bozukluk ortaya çıkarsa, onları doğuran annelerin tekrar gebe bırakılmaması yerinde olur.

Görüldüğü gibi; yavru kayıplarımıza yol açan birçok sebep vardır.

Ancak; tümünün de ‘’koruyucu hekimliği’’ yani alınacak olan önlemleri bilinmektedir. Gerekli önlemler alınırsa, hayvancılığın kendine özgü kurallarına uyulursa yavru kayıplarımız en az seviyeye düşecek, bu sayede yetiştiricilerimiz ve ülkemiz daha kazançlı olacaktır.

Exit mobile version