Kuru dönem ve kalsiyum canlıların en önemli mineralidir.
Esansiyel (majör) minerallerin başında gelir. Kalsiyumun büyük miktarı kemik ve dişlerde bulunur. Sütçü sığırlarda sütle dışarı çıkar. %4 yağlı 1 litre sütte 1.22 gram kalsiyum vardır . Kalsiyum süt dışında idrar ve dışkı ile de vücuttan atılır. Kalsiyum eksikliğine hipokalsemi adını veriyoruz. En bilinen şekli süt humması yani doğum felcidir. Ancak gizli (subklinik) hipokalsemi ise daha yaygındır. Özellikle doğumdan sonra sıkça karşılaşılan sonun atılmaması rahim yangısı (metritis), döl verimi aksaklıkları , iştahsızlık, şirdenin (abomasumun) yer değiştirmesi gibi sorunların, ketosis ve yağlı karaciğer hastalıklarının hatta topallığın subklinik hipokalsemi ile ilişkisi vardır.
Kalsiyum vücutta her yerde kullanılır. Süt verimini ve iştahı arttırır. İşkembe mikroplarını yani işkembedeki Rumen Biyokütlesi adı verilen bakteri, protozoa ve yararlı küflerden oluşan mikroorganizmaları destekler.
Kalsiyum üreme performansında rol alır. Rahimin(uterus) immun fonksiyonu arttırır. Aslında kalsiyum vücudun tümünde direnç sistemini aktive eder. Akyuvarların özellikle de nötrofillerin fagositöz aktivitesini destekleyici etkisi vardır. Yani başka bir deyimle lökositlerin mikropları yemesini, yutmasını (fagositöz) sağlar .
Kalsiyumun sinirlerden aldığı emirleri kaslara iletme görevi de vardır. Kalsiyum eksikliğinde sinirden kaslara giden emirler iletilemediği için süt humması veya doğum felci dediğimiz hastalık meydana gelir. Kalsiyumun rahim hareketleri üzerinde etkisi olduğundan eksikliğinde sonun atılmaması (eşin düşmemesi) durumuyla karşı karşıya kalırız. Diğer yandan rahim temizlenemez, doğum sonrası rahim eski halini alamaz. Uterus envolüsyonu gerçekleşemez. Metritis (rahim iltihabı) oluşur.
Kalsiyum eksikliğinde bağırsak hareketleri yavaşlar, iştahsızlık ortaya çıkar.
Savunma hücrelerinin fonksiyonları azaldığı için inekler doğum sonrası metabolik ve enfeksiyöz hastalıklara yatkın hale gelirler.
Hipokalsemik olmayan ineklerde ise doğum sonrasında sıkça karşılaşılan metabolik ve enfeksiyöz hastalıklar görülmez ya da az rastlanır.
Kalsiyumun en önemli görevlerinden biri de endotoksemi ile mücadeledir. Endotoksemi lipopolisakkaritlerin (LPS) kan dolaşımına katılması ve vücuda kan yoluyla dağılmasıdır. Vücutta oluşan endotoksinlerin yok edilmesi (LPS detoksifikasyonu) kalsiyum sayesinde gerçekleşir.
Bu arada yeri gelmişken söyleyelim; endotoksinlerle ve bakterilerle mücadelede çinkonun da büyük rolü vardır.
Yüksek derecede endotoksinlerle karşı karşıya kalan bir inekte hipokalsemi (kalsiyum yetmezliği) ortaya çıkabilir. Vücut bu iş için de kalsiyum tüketir. Bu duruma reaksiyonel (tepkisel) hipokalsemi adı verilir.
Doğum zaten bir stres kaynağıdır. Doğum öncesi ve doğum sonrası besleme hataları işkembe durgunluklarına, strese LPS artışına ve dolayısıyla bağırsak bütünlüğünün bozulmasına yol açar. Bağırsak bütünlüğünün bozulması ise hastalık etkenleriyle toksinlerin bağırsak duvarını geçerek tüm vücuda yayılmasına sebep olur. Sorun giderek ilerler. Topallık, karaciğer apseleri, karaciğer yağlanması, akciğer enfeksiyonları ve ketosise kadar varan sorunlar birbirini takip eder.
Bu bilgiler ışığında kuru dönem bakım ve beslemesine ne kadar büyük önem verilmesi gerektiği ortaya çıkıyor. Sadece kuru dönemdeki besleme değil kuru dönemdeki bakım şartları da çok önemli. Kurudaki ineklerin her türlü stresten uzak tutulmaları, konforlu bir ortamda bakılmaları şarttır. İneğin sağlığı, süt ve döl verimi kuru dönemde gösterilen özene bağlıdır .
Kurudaki inekler sürünün en değerli, üzerine titrenmesi gereken hayvanlarıdır. Kuru dönem ve kalsiyum mutlaka takip edilmesi en önemli unsurlardan biridir.