Keçilerde kolibasillosis enfeksiyonlarının birçok adla anılmaktadır. E.coli enfeksiyonları, Colibacillosis, Kolibasillozis Escherichia coli gibi birçok adla anılmakta ama hepsi aynı kapıya çıkmaktadır. Keçilerde kolibasillosis enfeksiyonun koyunlarda kolibasillosis enfeksiyonun bir farklılık arz etmez. Keçilerde kolibasillosis enfeksiyonun patojeni Escherichia coli suşları tarafından oluşturulan septisemi, toksemi ve enteritis ile karakterize neonatal dönem hastalığıdır.
Etiyolojik olarak hastalığın etkeni belirttiğimiz gibi Escherichia coli ’dir. Kolibasillosis oluşumunda enterotoksijenik E. coli ’lerin özellikle K99, F41 ve F17 pilus antijenleri ve enterotoksinleri önemli rol alır. Ayrıca, enteropatojenik, enterohemorajik ve nekrotoksijenik E. coli ’lerde rol alabilir.
Epidemiyolojik olarak genellikle neonatal dönemin ilk 10 gününde (özellikle ilk 4 gün) görülürse de, 3-8 haftalarda da görülebilir. Entansif yetiştircilikte, daha sık gözlenir. Morbidite ve mortalite oranları yüksektir. Kötü / yetersiz hijyen, yönetim, bakım ve besleme (özellikle kolostral yetersizlikler) şartları hastalığa predispozisyon oluşturur.
Keçilerde Kolibasillosis enfeksiyonunda bulaşma sağlıklı ruminant barsak mikroflorasında yer alan etken, çevre koşullarında da yaygın olarak bulunur. Subklinik enfekte hayvanlarda enfeksiyon kaynağıdır. Bulaşma başlıca oral, fekal yolla oluşur.
Klinik Semptomlar
Keçilerde kolibasillosis enfeksiyonun klinik belirtilerinde septisemi, enteritis ve hipersalivasyon bulguları hâkimdir.
1.Septisemik form; doğum sonrası invazif E. coli suşlarına bağlı gelişir ve perakut bir seyir izler. Yavrular depresif görünümde, hipertermi, taşikardi, taşipne, konjunktiva ve mukozalarda hiperemi gibi akut enfeksiyon bulguları gözlenir. Solunum yüzeyseldir. Hipotermi ve dehidrasyon gelişimi, koma ve ölüm görülür. Akut olgularda kollaps ve bazen meningitis bulguları gözlenebilir. İyileşen oğlaklarda artritis görülebilir.
2.Hipersalivatik form; gözlenen salya artışı nedeniyle “Sulu Ağız” olarak da anılır. Bu formda genel olarak endotoksemi gelişimi söz konusudur. Oğlakların başları eğik, depresif ve durgun olarak bir köşede durur veya yatarlar. Hipersalivasyon, ağızda soğuma, emme refleksinde azalma ve iştahsızlık görülür. Mekonyum genellikle atılamaz. Ruminal atoni gözlenir.
3.Enterik form; Özellikle noninvazif enterotoksijenik E. coli alt türlere bağlı gelişir ve sekretorik diare en önemli bulgusudur. İshal sarı renkli ve pis kokuludur. Diareye bağlı olarak dehidrasyon ve metabolik asidozis gelişir. Hastalar depresif, kambur ve karın çekik görünümdedir. Emme refleksinde azalma veya durma, anoreksi ve hipersalivasyon gözlenir.
Keçilerde kolibasillosis enfeksiyonlarının kesin tanı için alınan dışkı örneğinde patojen E. coli suşlarının (K99, F41, F17 vb) varlığı aranır. Bu amaçla hızlı lateks testlerde kullanılabilir. Ayrıca enterotoksijenik E. coli (ETEC) negatif olgularda EHEC ve diğer E. coli serotipleri de araştırılmalıdır.
Ayırıcı Tanı: Neonatal dönem septisemi (Salmonella, Listeria monocytogenes, Erysipelothrix rhusipathiae) ve / veya akut enfeksiyöz diare (Cl. perfiringens tip B/C, Rotavirus, Coronavirus, Criptosporidium, Caprine herpesvirus) nedenleri ve nutrisyonel diare göz önünde bulundurulmalıdır.
Keçilerde Kolibasillosis Enfeksiyonun Tedavisi
Sağaltım için mutlaka Veteriner Hekim ‘inize başvurun. Burada yazılan tedaviler bilgi amaçlıdır. Burada verilen bilgilerle tedavi edilmeye çalışılan hastanın oluşabilecek olumsuz tüm sonuçlar için hiçbir sorumlukluk kabul edilmez.
Antibiyotik, sıvı-elektrolit uygulamaları ve antienflamatuar tedavinin temelini oluşturur.
Antibiyotik olarak Neomisin, trimetoprim sülfanamid, kolistin, aminosidin, kanamisin, polimiksin, oksitetrasiklin gibi oral antibiyotikler kullanılabilir.
Florokinolonlar (örn; enroflaksasin), ampisilin, amoksisilin klavunik asit, florfenikol ve nitrofuran gibi paranteral antibiyotik uygulamaları tavsiye edilmektedir. Burada önemli olan Veteriner Hekim ‘in tercihidir bunlardan biri veya dışında bir antibiyotik hekim tercih edebilir. Bunun birçok sebebi bulunmaktadır.
Sıvı elektrolitler oral veya parenteral yolla uygulanmalıdır. Oral tedavi yaklaşık 250-500 ml çoğu vakada uygulama kolaylığı nedeniyle tercih edilir. Ancak, sulu ağız formunda intravenöz tedavi genellikle önerilmez. Dehidrasyon amacıyla izotonik sodyum klorür, metabolik asidozis için izotonik sodyum bikarbonat, glukoz ilavesi ile birlikte verilebilir. İshale bağlı şiddetli dehidrelerde aşırı potasyum kaybı nedeniyle izotonik sodyum bikarbonatla eş zamanlı potasyum ilavesi veya hipoglisemi nedeniyle izotonik dekstroz ilavesi gerekebilir.
Antienflamatuar ilaçlar barsaklardaki yangının azaltılması ve özellikle toksemi tedavisinde faydalıdır. Bu amaçla fluniksin meglumin veya ketoprofen kullanılabilir.
Sulu ağız formu erken dönemde sabunlu ılık su ile enema, hafif lakzatifler veya metoklopramidin oral uygulamaları da önerilebilir.
Süt veya ikameleri alabildikleri sürece verilmeli, oral rehidrasyon terkibleri asla bunlara ilave edilmemelidir.
Tedavide oral probiyotik kullanımının da faydalı olabileceği bildirilmektedir.
Keçilerde Kolibasillozisden Nasıl Korunabiliriz?
İyi yönetim ve hijyenik tedbirler, aşı ve pasif immünite yöntemlerini içerir. En ideal yol iyi yönetim ve hijyenik tedbirlerdir.
Maternal immunitenin oluşması için; sağlıklı annelerden elde edilen yeterli ve kaliteli kolostrum, tüm yavrulara erken dönemde (doğum sonrası ilk 3 saat) verilmelidir.
Stres faktörleri elimine edilmelidir.
Barınaklar daima temiz tutulmalı, rutin dezenfeksiyon işlemleri uygulanmalı, doğum öncesi kırkım işlemleri yapılmış olmalı, doğumlar mümkünse ayrı ve hijyenik doğum bölmelerinde yapılmalıdır. Enfekte hayvanlar izole edilmeli ve uygun tedavileri yapılmalıdır.
Enfekte sürülerde doğan sağlıklı oğlaklara ayrı bölmelerde barındırılmalıdır.
Koruyucu aşı uygulamaları da korunmada önemlidir. Ancak, ishale neden olan suşların fazlalığı ve doğal enfeksiyonda çok yüksek miktarda enfektif etken alınması durumlarında en etkili aşı uygulamalarının bile yetersiz kalabilmesi, korunmada en basit yönetsel ve hijyenik tedbirleri avantajlı kılmaktadır.
Ayrıca, kolostrum serumları, hiperimmun serumlar (septiserum), monoklonal veya poliklonal antikorlarda pasif immunite oluşturmak amacıyla verilebilir.
Keçilerde Kolibasillosis Aşısı
E. coli, rota ve corona virüsleri içeren kombine aşılar inaktif, E. coli ve Clostridium kombine aşılar inaktif toksoiddir. Ruminantlarda plasenta epiteliyokorial tipte olduğu için gebelik döneminde yavruya antikorlar aktarılamaz ve prenatal bağışıklık oluşturulamaz. Bu nedenle yeni doğan ruminantlarda E. coli ’ye karşı pasif bağışıklık, aşılı annelerin kolostrum ve sütü ile antikorların aktarılması ile gerçekleşebilir. Bu amaçla keçilerde kullanım için sınırlı sayıda ticari ürün bulunmaktadır. Ancak, sığırlarda kullanım için üretilen ürünlerin küçükbaşların korunmasında da kullanılabileceği bildirilmektedir.
Korunmada kullanılabilecek ticari aşıların uygulama zamanı ticari ürün prospektüslerine göre farklılık arzedebilir. Ancak genel bir yaklaşım olarak gebe keçilerde ilk aşılamada yılda iki kez gebeliğin 8-10 haftaları ve doğum öncesi 2-4 haftalarda, ilerki gebeliklerde ise sadece doğum öncesi 2-4 haftalarda aşı uygulaması önerilebilir. Aşılama ile doğum sonrasında oğlaklara antikorca zengin kolostrum alımı ile korunması amaçlanır. Bu nedenle etkili bir koruma sağlanabilmesi için doğum sonrası en kısa sürede (özellikle ilk 3 saat) yeterli miktarda kolostrum alınması gerekir.
Aşılama uygulamalarının gerekliliğinde ishal salgınlarında etiyolojik etkenin özellikle enterotoksijenik E. coli olduğunun belirlenmesi önem arz eder.