ineklerde mastitislerin kontrolü için 7 nokta programında, Mastitisler süt inekçiliği yapan işletmelerin en önemli sorunlarının başında gelmektedir. İşletmelerde mastitise bağlı önemli ekonomik kayıplar olmaktadır. Süt ineği işletmelerinde karşılaşılan sorunları ekonomik kayıp bakımından önem sırasına göre sıralandıracak olursak; birinci sırada mastitis, ikinci sırada dölverimi ve dölverimiyle ilgili sorunlar ve üçüncü sırada topallık gelmektedir. Mastitisin subklinik ve klinik formuna bağlı ekonomik kayıp nedenleri birbirinden farklıdır. Subklinik mastitise bağlı ekonomik kayıplar; süt verimi ve kalitesinde düşme, dölverimi kayıpları, klinik mastitis ve kesime gönderilen inek sayısında artış ile süt antibiyotik rezidüe probleminden kaynaklanır. Klinik mastitislere bağlı ekonomik kayıplar ise atılan süt, tedavi masrafları, laktasyonun diğer dönemlerinde süt veriminde düşme ve ölüm ve genetik potansiyel kaybına bağlıdır.
İneklerde mastitislere 140’dan fazla mikroorganizma sebep olmakla birlikte en sık izole edilenler streptokok ve stafilokok türü bakteriler ile kolformlardır. Bu bakterilerin oluşturdukları enfeksiyonların dinamikleri, bulaşma ve korunma yöntemleri birbirinden farklıdır. O nedenle bakterilerin özelliklerinin bilinmesi koruyucu önlemler bakımından önemlidir.
İneklerde mastitise neden olan mikroorganizmalar bulaşıcı, çevresel, fırsatçı ve diğerleri diye sınıflandırılmaktadır. Eski yıllarda işletmelerde hayvan sayılarının az olması ve mastitis korunma önlemlerinin yeterince bilinmemesi veya uygulanmayışı nedeniyle bulaşıcı mikroorganizmalara bağlı mastitisler önemli bir sorundu. O nedenle bulaşıcı mikroorganizmalara bağlı mastitisleri önlemek için 5 nokta planı oluşturulmuştu. Bu plan sağımdan sonra meme başlarının dezenfeksiyonu, klinik mastitislerin tedavisi, kuru dönem tedavisi, kronik mastitisli ineklerin sürüden uzaklaştırılması ve sağım makinalarının fonksiyonlarının uygunluğunu kapsamaktaydı Bu önlemlerin uygulanması sonucu işletmelerde klinik mastitis geçiren inek sayısı, tank sütü somatik hücre sayısı ile bulaşıcı mikroorganizmalar bağlı mastitis prevalansı belirgin şekilde azaldı. Fakat bu planın uygulanmasına rağmen mastitis süt ineği işletmelerinde önemli sorun olmaya devam etti.
İneklerde mastitislerin kontrolü son yıllarda mastitislere neden olan patojen grubunda bir değişiklik olmuştur. Daha önceleri mastitislerden bulaşıcı mikroorganizmalar izole edilir iken günümüzde genellikle çevresel patojenler sıklıkla izole edilmeye başlanmıştır. Bu durum 5 nokta planının gözden geçirilmesi ve çevresel mikroorganizmalara bağlı mastitisleri de önleyecek, yeni bir planının oluşturulmasını zorunlu kılmıştır. Bu nedenle 7 nokta mastitis önleme planı oluşturulmuştur. Yeni plan 5 nokta programına sağım öncesi meme başlarının dezenfeksiyonu, temizlenmesi, kurulanması ve beslenme, immun sistem uyarıcılarının uygulanması ve aşıların eklenmesiyle oluşturulmuştur. Yedi nokta mastitis önleme planı hem bulaşıcı hem de çevresel mikroorganizmalara bağlı meme içi enfeksiyonları önlemeye yöneliktir. Bu plan şu maddeleri kapsamaktadır;
1.Her sağımdan sonra meme başlarının dezenfeksiyonu
Sağım öncesi ve sağım sonrası meme başları mutlaka etkili bir dezenfektan solüsyona daldırılmalıdır. Sağım öncesi dezenfeksiyon daha çok çevresel, kısmen bulaşıcı, sağım sonrası dezenfeksiyon ise bulaşıcı mikroorganizmalara bağlı mastitisleri önlemeye yöneliktir. Sağım öncesi dezenfeksiyon süt toplam bakteri sayısının azalmasına neden olarak, süt kalitesinin iyileştirilmesine de katkı sağlamaktadır. Meme başlarının dezenfeksiyonu için klinik deneylerde etkinliği kanıtlanmış iyot, klor dioksit, hidrojen peroksit, laktik asit, glikolik asit ve klorhekzidin solüsyonları en sık tercih edilenlerdir. Özellikle sağım sonrası bariyer oluşturan solüsyonlar hem bulaşıcı hem de çevresel mikroorganizmalara bağlı mastitisleri önlemektedir. Farklı çalışma sonuçlarında sağım sonrası meme başı dezenfeksiyonun etkinliğinin %40-100 arasında değiştiği belirtilmiştir.
Meme başlarının dezenfeksiyonunda dikkat edilmesi gerekli 2 önemli kural; tüm meme başının %75’inin ve bu kısımdaki tüm derinin dezenfektanla temas etmesidir.
2.Klinik mastitislerin tedavisi ve kayıt edilmesi
İneklerde tüm bakteri kaynaklı enfeksiyonlarda olduğu mastitislerde de tedavi için antibiyotikler kullanılmaktadır. Özellikle mastitislerde antibiyotikler hayvan refahının sağlanması, hastalığın tedavisi, normal süt verimine döndürülmesi ve bulaşıcı bakterilerin diğer ineklere bulaşmasının önlenmesi için kullanılmaktadır. Oysa laktasyon döneminde birçok antibiyotik mastitis tedavisinde (özellikle de Staphylococcus aureus kaynaklı) başarılı olamamaktadır. Bu nedenle mastitiste ilk yapılacak işlemlerden birisi neden olan patojenin ve duyarlı olduğu antibiyotiğin tesbiti olmalı, bu işlemden sonra tedaviye başlanmalıdır. Tedavi başlamadan önce patojenin tesbiti hem gereksiz antibiyotik kullanımını hem de tank sütünde antibiyotik rezidüe riskini azaltır. Mastitis patojenlerinin tesbitinde sahada kullanılan 12 saat içinde sonuçların alındığı hızlı test kitlerinden (bi-plate ve tri-plate) yararlanılabilir.
3.Kuruya çıkan ineklere selektif kuru dönem tedavisi ve teat sealent kullanılması
Kuru dönem tedavisi kuruya çıkarken enfekte olan meme loblarını tedavi edebilir veya kuru dönemde şekillenecek yeni meme içi enfeksiyonları önleyebilir. Kuru dönem tedavisinde 2 temel amaç budur.
İneklerde kuru dönem tedavisi kör (kuruya çıkan her ineğin 4 meme lobuna kuru dönem tedavisi için üretilmiş bir antibiyotik preparatının verilmesi) veya selektif (kuruya çıkarken enfekte olduğu belirlenen ineklerin tedavisi) olmak üzere 2 şekilde yapılmaktadır. Eskiden daha çok kör tedavi tercih edilirken, günümüzde gereksiz antibiyotik kullanımını azaltmak ve bu şekilde antibiyotik dirençlilik probleminin önüne geçmek için selektif tedavi önerilmektedir. Selektif tedaviye yetiştiricilerin mesafeli yaklaşmasının en önemli sebebi enfekte ineklerin tesbitinin maliyetidir. Oysa kör tedavide böyle bir maliyet söz konusu değildir. Kör tedavinin en önemli dezavantajı ise gereksiz antibiyotik kullanılması ve ona bağlı şekillenen antibiyotik dirençlilik problemidir. Bu nedenle bazı ülkelerde kör tedaviye ilgili kuruluşlar izin vermemekte ve uygulayanlara birtakım cezalar vermektedir.
Kuru dönem tedavisinde yöntem şu şekildedir; kuruya çıkarken enfekte olan veya son 3 ayın somatik hücre sayısı yüksek olan ya da laktasyon döneminde mastitis geçiren ineklere mutlaka kuru dönem tedavisi yapılır. Kuruya çıkarken enfekte olmadıkları belirlenen ineklere ise selektif tedavi uygulanır. Bu yöntemde son sağımdan sonra meme içine meme başını kanalını kapatan teat sealent verilir ve doğuma kadar beklenilir. Teat sealent meme başı kanalını kapatarak, kuru dönemin başı ve sonunda meme başı kanalından mikroorganizmaların girişini engelleyerek, kuru dönem sırasında olası yeni meme içi enfeksiyonları önler. Teat sealent’ın içindeki maddenin tedavi edici bir özelliği yoktur, sadece meme başı kanalında fiziksel bariyer oluşturur ve doğumdan sonra ilk sağımla birlikte önemli oranda dışarı atılır.
4.Üç veya daha fazla mastitis geçiren (kronik mastitisli) ineklerin kesimi
Çok sayıda klinik mastitis geçiren ineklerde muhtemel neden bulaşıcı mikroorganizmadır ( S. aureus gibi). Bu inekler bakterileri diğer ineklere bulaştırmak için potansiyel faktördür, o nedenle sürüden uzaklaştırılmaları gerekir. Kronik mastitisli ineklerin kesime gönderilmesi tank sütü somatik hücre sayısını hızlıca düşürerek, süt kalitesinin artırılmasına yardımcı olur. Bu bakımdan mastitis kontrol yöntemleri içinde en etkili ve hızlı çözüm yöntemidir.
5.Sağım makinalarının fonksiyonlarının uygunluğu
Yapılan birçok çalışma sonucunda sağım makinalarının bulaşıcı mikroorganizmalara bağlı mastitis oluşumunda rolü olduğu ispatlanmıştır. Sağım makinalarının mastitiste rolü mikroorganizmalar için vektörlük yapması ve meme başı ile derisinde oluşturduğu hasara bağlıdır. O nedenle sağım makinalarının temizlik ve dezenfeksiyonu ile bakımlarının yapılması meme sağlığı ve süt kalitesi açısından son derece önemlidir.
6.Sağımdan önce meme başlarının temizlenmesi, dezenfekte edilmesi ve kurulanması
Bulaşıcı mikroorganizmaların kontrol altına alındığı işletmelerde mastitise genellikle çevresel mikroorganizmalar neden olmaktadır. Bu nedenle etkili bir sağım öncesi meme başlarının dezenfeksiyonu, bu mikroorganizmalara bağlı mastitis riski ile sağım sistemlerinde ve tank sütünde sayılarını azaltacaktır. Sonuçta süt kalitesinin artmasına katkı yapacaktır. Sağım rutini bazı işletmelerde ön sütün muayenesi, meme başlarının silinmesi, dezenfeksiyonu ve sağım başlıkları takılmadan önce kurulanması aşamalarından oluşur iken bazı işletmelerde ön daldırma, kurulama, ön sütün muayenesi ve sağım başlıklarının takılması şeklindedir. Ön sütün sağılması hem sütün indirilmesine hem de klinik mastitisli meme loblarının önceden belirlenmesine imkan vermesi nedeniyle önemlidir. Ön sütün muayenesini yapmayan işletmelerde mastitis oranı ile tank sütü somatik ve bakteri sayısı yüksektir. Sağım öncesi hazırlıkların bir başka avantajı sütün iyi indirilmesi ve hızlı akışını sağlamasıdır. Yapılan çalışmalarda sağım öncesi hazırlıkların iyi yapılmasının, süt verimini arttırdığı belirtilmiştir.
Sağım başlıkları takılmadan önce meme başı temizliği yeterince yapılmayan ve kurulanmayan işletmelerde mastitis insidensi ve somatik hücre sayısı yüksektir. O nedenle bu konuda en önemli sloganımız sağım başlıkları takılmadan önce temiz ve kuru meme başları olmalıdır. İneklerin meme başlarının temiz olması altlık yönetimi ve sağımhaneye giriş yollarının temizliğiyle mümkündür. O nedenle ineklerin altlıkları düzenli değiştirilmeli, günde 2 kez sağımhane yollarında birikmiş dışkı ve idrar uzaklaştırılmalıdır. Sağımhane yollarındaki birikmiş dışkı ve idrar yürüyüş sırasında memeye sıçramakta, meme ve meme başlarını kirletmektedir. Kirli meme başlarının temizliği zordur, zahmetlidir ve zaman almaktadır. Oysa etkili bir sağımhane yönetiminde zaman çok önemlidir. Belirtilen nedenlerden ötürü ineklerin gezinti ve dinlenme alanları ile sağımhaneye giriş yolları temiz olmalıdır.
İnekler temiz olduğunda çevresel etkenlere bağlı mastitis insidensi azalmakta hem de sağım öncesi meme başı temizliği daha kolay ve etkili yapılmaktadır. İneklerde doğru altlık yönetimi programının en önemli amacı, inekleri mümkün olduğunca temiz tutmaktır. Altlık yönetiminin etkinliğinin değerlendirilmesi için meme hijyen skoru denilen bir derecelendirme sistemi oluşturulmuştur. Bu şekilde işletmedeki yönetim programlarının etkinlikleri değerlendirilmektedir. Eğer inekler yeterince temiz değilse, o işletmede çevresel etkenlere bağlı klinik mastitisli inek sayısı fazla olacaktır.
7.Meme bağışıklık sisteminin arttırılması
Son yıllarda yapılan çalışmalarda meme bağışıklık sisteminin güçlendirilmesiyle mastitis riskinin azaltıldığı belirlenmiştir. Meme bağışıklık sisteminin arttırılması aşı uygulaması ve beslenme programlarının düzenlenmesiyle mümkündür. Bu nedenle mastitis kontrol yöntemlerinin içine bağışıklık sistemini güçlendirmekiçin aşılar ve beslenme eklenmiştir.
Uzun zamandan beri koliform etkenlere karşı uygulanan aşıların etkinliği bilinmektedir. Koliform etkenlere karşı geliştirilen aşılar mastitislerin klinik şiddetini ve ölüm oranını azaltmaktadır. Klinik şiddetin zayıf olması, süt veriminin erken başlamasına neden olmaktadır. Klinik enfeksiyon şiddeti ne kadar fazlaysa inekler daha geç süt verimine dönmektedir ve ileriki laktasyon döneminde süt verimleri daha düşük olmaktadır. Bu nedenle aşı programları klinik mastitislerin en sık şekillendiği kuru dönem ve laktasyon başlangıcını içine alacak şekilde planlanmalıdır.
Son zamanlarda S. aureus’a karşı üretilen aşıların kullanılmasıyla meme sağlığı ve süt kalitesi bakımından iyi sonuçların alındığı bildirilmiştir. S. aureus bulaşıcı bir bakteridir ve oluşturduğu enfeksiyonun dinamiği diğer mikroorganizmalardan farklıdır. Örneğin S. aureus kaynaklı mastitislerin antibiyotiklerle tedavisi güçtür ve çoğu zaman başarısızdır. Çünkü bu bakteri bazı antibiyotiklere karşı dirençlidir, antibiyotiklerden ve vücut savunma hücrelerinden oluşturdukları biyofilm nedeniyle kaçabilmektedir. Belirtilen nedenlerden ötürü bu bakteriye bağlı mastitislerden korunmak amacıyla geliştirilen aşılar kullanılabilir. Yapılan saha çalışmalarında aşının kullanılması sonrası süt somatik hücre ve toplam bakteri sayısıyla birlikte nüks oranlarının da azaldığı belirtilmiştir. Bu çalışma sonuçlarında mastitis kontrol programlarına aşıların eklenmesinin önemine dikkat çekilmiştir.
Beslenmenin düzenlemesiyle (rasyonlara vitamin ve mineral eklenmesiyle) meme immun sistemi güçlendirilebilir ve mastitise karşı bir koruma sağlanabilir.
Sütçü ineklere beslenme programları oluşturulur iken; laktasyonun farklı evrelerindeki ihtiyaçların, farklı olacağı daima göz önünde tutulmalıdır. Özellikle geçiş döneminde negatif enerji dengesi olan ineklerde, immun sistem olumsuz etkilenmektedir. Negatif enerji dengesi şekilenen ineklerde ketozis riski oldukça yüksektir. Klinik ketozis ise ineklerde klinik mastitis riskini 2-5 kat arttırmaktadır. Ketozis sırasında konsantrasyonu yükselen beta hidroksi bütirik asit, E. coli’ye bağlı klinik mastitislerin şiddetini arttırmaktadır.
Ketonemi, meme savunma sistemini olumsuz yönde etkilemektedir. Ketozis sırasında PMN’ler ile makrofajların fagositozis kapasitesi ve kandan lökositlerin memeye geçişi azalır. Yapılan bir çalışmada prepartum dönemde ketozisli inekler ile sağlıklı inekler klinik mastitis görülme oranı bakımından karşılaştırılmış, ketozisli ve sağlıklı ineklerde sırasıyla %28.6 ve %8.7 oranında klinik mastitise rastlandığı bildirilmiştir.
Meme sağlığı üzerine bazı iz elementler ve vitaminlerin önemli etkileri bulunmaktadır. Meme sağlığını etkileyen iz element ve vitaminler selenyum, bakır, çinko, vitamin A, E ve beta karotendir.
Vitamin E ve selenyum, hücre ve dokuların antioksidan savunma sistemlerinin en önemli parçasıdır. Özellikle kaba yem ihtiyacını karşılamak için depo edilmiş ot verilen ineklere, dışarıdan vitamin E desteği yapılmaz ise plazma vitamin E düzeyi düşük olmaktadır. Çünkü kurutulan ve depo edilen yemler içinde vitamin E seviyesi düşmektedir.
Vitamin E yağda eriyen çok önemli bir antioksidandır ve alfa-tokoferol’un biyolojik aktif formudur. Vitamin E tüm lipid membranların önemli bir parçasıdır ve lipid membranları reaktif oksijen konsantrasyonunun yüksek olduğu zamanlarda reaktif oksijen radikallerinin zararlı etkilerinden korumaktadır.
Selenyum ise vücuttaki tüm dokular için esansiyel bir mikro besindir, nötrofillerin fagositozis aktivitelerinde önemli görevi olan glutatyon peroksidaz enziminin önemli bir öğesidir. Glutatyon peroksidaz hücrelerin sitozolleri, vitamin E ise lipid membranlar içinde fonksiyon göstermektedir. Vitamin E ve selenyum eksikliği, PMN’lerin aktivitesini bozmaktadır. Rasyonlara vitamin E ve selenyum eklenen ineklerin meme loblarına, PMN’ler daha hızlı geçmekte ve bunun sonucu lökositlerin bakterileri öldürücü etkisi artmaktadır.
Araştırıcılar kuru dönem boyunca rasyonlarında 740 IU vitamin E ilave edilen ineklerde izleyen laktasyon döneminde klinik mastitis insidensinin %37 oranında azaldığını bildirmektedir. Vitamin E, selenyum ile birlikte uygulandığında, bir inekte klinik mastitis şekillense bile klinik mastitisin şiddeti az, süresi kısa olmaktadır.
Yapılan çalışmalarda bakır’ında meme sağlığının korunmasında etkisi kanıtlanmıştır. Rasyonlarına bakır eklenen ineklerde, klinik mastitis şekillendiğinde, klinik mastitislerin şiddeti daha az olmaktadır.
Meme başı keratin tabakasının şekillenmesi için çinkoya ihtiyaç duyulmaktadır. Yapılan çalışmalarda çinko metiyonin desteği yapılan ineklerde meme başı keratin tabakasının daha iyi şekillendiği belirlenmiştir. Ayrıca çinko metiyonin yönünden desteklenen ineklerde, süt somatik hücre sayısı da düşük olmakta, süt kalitesi artmaktadır.
Plazma vitamin A (<80 mcg/100 ml) ve beta-karoten konsantrasyonu (<200 mcg/100 ml) düşük ineklerde, klinik mastitis oluştuğunda şiddeti fazla olmaktadır. Yapılan bir çalışmada kuru dönemden 3 hafta öncesinden başlanarak kuru dönem boyunca ineklere vitamin A ve beta-karoten desteği yapılmış, kuru döneminin başında daha önce enfekte olmayan meme loblarında yeni meme içi enfeksiyon oranı düşük bulunmuştur.
Sonuç olarak aşılar ve besleme programları mastitise karşı olan direnci etkilemektedir. İneklerin yeterli enerji, vitamin ve mineral içeren rasyonlar ile dengeli beslenmesi ve kritik dönemlerde aşıların yapılması; beklenen süt verimi, meme sağlığı ve immun sistem için önemlidir. O nedenle bilinen klasik mastitis kontrol önlemlerinin içine son yıllarda aşılar ve beslenme yönetimi eklenmiştir.
Prof.Dr. Ayhan BAŞTAN
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Doğum ve Jinekoloji Anabilim Dalı Başkanı