Hayvan Islahı ve düşündürdükleri, Hayvan Islağı Yasası, sonunda T.B.M.M de başka hiçbir yasada görülmedik bir çoğunlukla kabul edilip yürürlüğe girdi. Eski 904 sayılı Islahı Hayvanat Kanunu Cumhuriyetin ilk yıllarında girişilen öz kaynaklara dayalı kalkınma modeli çerçevesinde düşük verimli yerli hayvan ırklarının ıslahını sağlamak amacıyla 1926 yılında Büyük Atatürk’ün de imzasıyla çıkarılmıştı ve yaklaşık 75 yıl 1995 de yapılan bir iki değişiklik dışında aynen yürürlükte kalmıştı.
Geçmişte Hayvan Islahı Yasası üzerinde T.B.M.M Tarım Komisyonunda yapılan görüşmelere uzman olarak ben de katılmış ve düşüncelerimi dile getirmek olanağı bulmuştum. Komisyon çalışmaları sırasında gözlemlediğim bir iki hususu burada açıklamadan geçemeyeceğim. Komisyonun her toplantısında nedense Ziraat Mühendisi uzmanlar Veteriner Hekim uzmanlardan sayıca çoktu ve mesleki duyarlılığı olan bir madde gündeme geldiğinde Ziraat Mühendisi vekillerin tümü parti ayrımı gözetmeksizin aynı noktada hemencecik birleşiyordu. Bu nedenle de belli bir mesleğin iradesini taşıyordu. Ne var ki gözlemleyebildiğim kadarıyla bu yasanın son tahlilinde böyle bir durum söz konusu olmamıştır.
Hayvan Islahı Yasası üzerinde meclis genel kurulunda yapılan görüşmelerin neredeyse tümünü Meclis TV den canlı olarak dikkatle izledim. Söz buraya gelmişken yasa ile ilgili bir iki yapıcı eleştirimi belirtmek isterim bir defa yasayı içerik açısından aşırı teknik buldum. Yasa neredeyse bir bilimsel yayın gibi bırakın halkı milletvekillerinin çoğunun bile anlamadığı teknik deyimlerle doluydu. Divan katipleri maddeleri okurken bu teknik deyimleri telaffuzda güçlük çektiler. Yasa tasarısı üzerinde söz alan kimi milletvekilleri hayvan ıslahı konusunda üniversite öğrencilerine ders verir gibi konuşurken kimileri de ders kitaplarından alıntı olduğu apaçık belli olan metinleri anlamadan hatta suni tohumlama tekniğinin ayrıntılarına bile inerek kürsüden okudular.
Asıl üzerinde durmak istediğim konu yasa maddelerinin kimi abartılı hususları içermesidir. Yasaların bugünü değil ileriyi düşünerek hazırlanması ve çağdaş olması aranan bir özelliktir ama yasanın adı olan hayvan ıslahı ile sıkı ilişkisi bulunmayan embriyo transferi ve klonlama gibi konuları içermesi de abartıya kaçıldığının somut bir kanıtıdır.
Hayvan ıslahı ve düşündürdükleri bilimsel tanım olarak hayvanların genotipik verim güçlerinin yükseltilmesi yani düşük verimli yerli ırk hayvanlarının üstün verimli kültür ırkı hayvanlara dönüştürülmesi anlamı taşır. Oysa embriyo transferi ve onlamada yukarıda bilimsel tanımı yapılan ıslahtan değil olsa olsa yeni bireylerin elde edilmesinden söz edilebilir. Diğer bir anlatımla her iki biyoteknik hayvan ıslahı ile değil hayvan ithalatı ile eş anlamlıdır. Aslında Türkiye’nin hayvancılıktaki sorunu sadece ya da tek başına ıslahta değildir. Bilindiği gibi ülkemizde hayvancılığın tümü de birbiriyle sıkı sıkıya ilişkili ve ivedilikle çözümlenmesi gereken çok sayıda temel sorunu vardır. Bunların tümü birden çözümlenmeden siz bütün hayvanları ıslah etseniz de bir işe yaramaz. Örneğin Türkiye’de bugünlerde dünyada da güncel olan şap hastalığı başta olmak üzere yıllardır süregelen ve hayvanlarda verim kayıplarına yol açan çok sayıda viral, bakteriyel ve paraziter hastalık vardır. Hele bu hastalıklar içerisinde bruselloz ve tüberküloz gibi ülkemizde çok yaygın iki hastalık vardır ki hayvanlarda düşüklere ve kısırlığa neden olarak yavru verimini engellerler.
Hayvanlar ne kadar da ıslah edilirse edilsin onlardan nesillerini ve dolayısıyla verimlerini sürdürecek yavrular elde edilemezse ıslah için harcanan tüm paralar ve çabalar sadece ıslah edilmeye çalışılan kuşakla sınırlı kalır ve boşa gider. Diğer çok önemli bir hususta hayvanların yeterli ve dengeli beslenmesidir. Hayvanların verimleri onların kalıtsal yapıları ile çevre faktörlerinin ortaklaşa etkisi sonucu oluşur. Çevre faktörleri içerisinde en önemlisi de yeterli ve dengeli beslenmezlerse genotiplerinin gerektirdiği verimi veremezler. Türkiye’de büyük bir kaba yem açığının bulunduğu ve hayvanların genelde samana dayalı olarak yetersiz beslendiği bir gerçektir. Kısacası hastalıklar ve beslenme sorunları çözümlenmeden ırk ıslahının bir yararı olmaz. Bu nedenlerle Türkiye’de hayvancılığın yasal çerçevesi çizilirken sorunların tek tek ele alınıp yasalar çıkarmak yerine hayvancılığın birbirinden önemli temel sorunlarının belli bir entegrasyon anlayışı içerisinde ele alınıp yasaların çıkarılması daha doğru olur kanısındayım.
Son tahlilde yasa ile ilgili olarak söz edilmesi gereken husus embriyo transferi ve klonlama gibi ıslah kavramıyla hiç ilgisi olmayan, bırakalım Türkiye’yi A.B.D ve İngiltere dahil dünyanın hayvancılığı gelişmiş ülkelerinde bile yaygınlaşamamış teknolojiler yerine tüm Dünyada yaygın biçimde uygulanan ve hayvan ıslahında tek yol olarak sayılan suni tohumlamanın geliştirilmesinin olmazsa olmaz bir koşul olduğunun yasaca ve uygulamalarca kabul edilmesidir.
Türkiye’deki sığır suni tohumlaması çalışmaları 1980 öncesine nazaran gerek yaygınlık gerekse etkinlik açısından önemli ilerlemeler kaydetmişse de hayvancılığı gelişmiş ülkelere bakıldığında bir hayli geride kaldığımız anlaşılır. Türkiye’de kamu ve özel sektör tarafından 1999 yılında toplam 930 bin inek tohumlanmıştır. Aynı yıl Türkiye’de yaklaşık 11 milyon sığır bulunduğu varsayıldığında sadece % 8,5 unun suni olarak tohumlandığı ortaya çıkar. Bu oran % 50 nin üzerine çıkarılmadıkça Türkiye’de hayvan ıslahından söz edilemez. Bu konudaki çözüm önerilerimi Performansın önceki sayılarında yazdığım için burada yinelemiyeceğim. Sadece değineceğim husus başarılı bir suni tohumlama uygulamasının temel koşulunun hayvanlarda soy kütüğü kayıtlarının etkili bir biçimde tutulması olduğudur. Soy kütüğü kayıtlarının etkili bir biçimde tutulması olduğudur. Soy kütüğü kayıtlarının etkili bir biçimde tutulması olduğudur. Soy kütüğü sorunun çözümlenmeden başarılı bir hayvan ıslahından da söz edilemez. Bu konunun yeni çıkan Hayvan Islahı yasasında ayrıntılı olarak ele alınması sevindirici bir husustur.
Yeni Hayvan Islahı Yasasının kimi eksiklikleri ve fazlalıkları bulunsa da ülkemiz hayvancılığına yararlı olması en büyük dileğimdir.