Enfeksiyöz Hastalıkların Tedavisinde Antibakteriyel Seçimi

Enfeksiyöz Hastalıkların Tedavisinde Antibakteriyel Seçimi

Son yıllarda çok çeşitli antibakteriyel seçimi ilacın tedaviye sokulmuş olması, hepsinin de değişik güce, spektruma ve farmakinetik özelliklere sahip olması ve bakterilerde rezistans olgusunun gelişmesi, duruma göre ilaç seçimini zorunlu hale getirmiştir.

Enfeksiyon hastalıkların tedavisinde antibakteriyel seçimi kemoterapotik uygulamasına geçilmeden önce, hastalık etkeni bakterinin izole edilmesi, kültür ortamında hangi kemoterapötiklere ve hangi yoğunluklarda duyarlı olduğunun saptanması gerekir. Bakteri duyarlığının araştırılması amacıyla yapılan bu işleme antibiyogram adı verilir.

Antibiyogram için, dıştan bir bulaşmaya yol açmaksızın hastalık kaynağından marazi madde alınıp ilgili laboratuvara gönderilmesi gerekir. Bu amaçla herhangi bir apse veya şişlikten irin, transudat, eksudat, metritislerde döl yatağı eksudatı veya akıntısı, enteritislerde gaita örnekleri (fazla güvenli değildir) alınır. Belirtilen marazi madde örnekleri alınırken, sterilize edilmiş pipet, tüp veya özel gereçlerden yararlanılır. Örneklemeden sonra dışardan gelebilecek bulaşmaları önlemek amacıyla tüp veya benzeri gereçlerin ağzı steril kapak veya diğer malzemeyle kapatılır. Mastitis olgularında meme başları temizlendikten sonra, ilk sağılan sütler atılır; sonra steril tüp veya şişelere yeteri kadar süt sağılır. Laboratuvarlarda özel olarak hazırlanmış katı ortamlara marazi maddelerden ekimler yapılır. Aynı ortama değişik kemoterapötikler emdirilmiş antibiyogram diskleri de yerleştirilir. Genellikle 48 saat bekletildikten sonra mikroorganizmaların üreyip üremediklerine göre en etkin olan kemoterapötik çeşidi saptanır. (Şekillenen inhibisyon alanlarının büyüklükleri karşılaştırılmak suretiyle değerlendirme yapılır).

Ancak, çoğu kez laboratuvarların uzak ve olanaklarının kısıtlı oluşu, özellikle veteriner pratikte tekrar tekrar hastaya gidiş gelişin olanaksızlığı, zaman ve harcamalardan ekonomi yapmak amacıyla genellikle antibiyogram yapılmamaktadır. Hatta hastanın endişe verici durumda olması ve ağır enfeksiyöz hastalık hallerinde laboratuvar olanakları bulunsa bile, bakteriyolojik incelemelerin sonuçları beklenmeden tedaviye başlamak gerekebilir. Bunun için genellikle geniş spektrumlu antibiyotikler veya uygun kemoterapötiklerin konbinasyonu ile sağıtıma başvurulur.

Bakteriyolojik tanı sonucu hastalık etkeni mikroorganizmanın belirli türlerden olduğu saptanmışsa, antibigrama gerek kalmadan sağıtıma geçilebilir. Örneğin: Pnömokoklar ve grup A beta-hemolitik steptokokların yaptığı enfeksiyonlarda ilaç olarak penisilin G seçilir. Aynı şekilde, tifolu hastalarda kloramfenikol ve koleralı hastalarda da tetrasiklinler antibiyograma gerek kalmaksızın kullanılır. Buna karşın E. coli, proteus, Pseudomonas aeruginosa, Streptococcus viridans ve Staphylococcus aureus gibi bazı bakterilerle olan enfeksiyonlarda antibiyogramla bakterinin çeşitli ilaçlara duyarlık derecesinin saptanması gerekir.

Antibiygrama dayandırılmadan yapılan antibakteriyel ilaç seçimine göre sürdürülen sağıtım uygulamalarından iki gün sonunda olumlu bir sonuç alınamadığında veya bu sırada yapılan laboratuvar testleri sonunda hastalık etkeninin başka bir antibiyotiğe duyarlı olduğu saptandığında antibakteriyel ilacın değiştirilmesi gerekir.

Bir enfeksiyöz hastalığın tedavisinde kullanılacak antibakteriyel seçimi ilaca özgü başlıca aşağıdaki nitelikler göz önünde tutulur.

Hasta ile ilgili bazı faktörler de ilaç seçimini etkiler. Hasta vücudunda ilacın geçirdiği metabolik değişiklikler ve istenmeyen yan etkilerin meydana gelmesi olasılığı ile enfeksiyon yerinin ilaç seçiminde dikkate alınması gerekir. Hastaya daha önce antibakteriyel bir ilaç verildiğinde istenmeyen ciddi reaksiyonlara (özellikle allerjik reaksiyonlar) göstermişse aynı ilacın tekrar kullanılması sakıncalıdır. Bu koşullarda aynı etkiye sahip diğer bir kimyasal gruptan ilaç seçilmesi yerinde olur. Aynı hastalarda, kusma ve ishal olan hastalarda antibakteriyel ilaçların parenteral yoldan verilmesi gerekir.

Böbrek ve karaciğer işlevleri yetersiz hastalarda bu organlar üzerinde toksik etkili ilaçların kullanılması sakıncalıdır.

İn vitro duyarlık testlerinin belirli bir ilacın enfeksiyon etkenine karşı etkinliğini göstermesine karşın, aynı ilaç hastada etkisiz bulunabilir.

Bu türden başarısızlığın nedenleri:

Bazen de bu durumun tamamen tersi gözlenebilir. Yani duyarlık testleriyle ilaç etkisiz bulunduğu halde, sağıtım sırasında etkin olabilir. Genellikle belli dokusal kesimlerde yoğunlaşma ve birikme eğiliminde olan kemoterapötikler bu şekilde davranabilirler.

Enfeksiyon etkeninin tam bir tanısı yapıldıktan sonra, kemoterapötik ilaca ve hastaya ilişkin yukarıdaki bilgilerde göz önünde tutularak Çizelge: de gösterilen çeşitli enfeksiyon etkenlerine ve hastalıklara karşı en uygun antibakteriyel etkiye sahip kemoterapötiklerden biri seçilebilir.

Kaynakça: Veteriner Farmakoloji Kemoterapotik İlaçlar, Prof. Dr. Yusuf Şanlı, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1988, 279-281.

Exit mobile version