Dana yetmezliği, hastalıklar arasında kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, karaciğer yetmezliği gibi sorunları duyarız. Ülkemizde de bir sorun var. Dana yetmezliği.
Aslında bu sorun yeni değil. Bir süreden beri yurtdışından dana ithal ediyoruz. Dönüp geçmişe baktım. Besilik dana konusunda 2008’den beri yazılar yazıp öneriler sunmuşum. İlk yazım 24 Eylül 2008 tarihinde Heterozigot Kullanma Melezlemesi başlıklı.
21 Haziran 2009’da ise Doğu Bölgelerimizde besi sığırcılığının nasıl geliştirilebileceği hakkında bir köşe yazım var. 21 Ocak 2010 tarihli “Et neden pahalı” başlıklı yazımı geçenlerde tekrar yayınladım. Çünkü 14 yıl önceki yazımın aynen geçerli olduğunu gördüm. Kasaplık dana yazım 3 Temmuz 2015’de yayınlanmış. Daha önce ise 17-19 Ekim 2014 tarihleri arasında Kızılcahamam’da, o zamanki adıyla, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından düzenlenen “Kırmızı Et Çalıştayı” nda kasaplık dana arzının yeterli olmadığı yönünde bir rapor çıkmıştı. Çalıştay 10 yıl önce düzenlenmişti ve çıkan sonuç bildirgesinde yazılanlar halen geçerli. 4 Şubat 2018’de bu çalıştayı hatırlatan bir yazıyı kaleme almıştım. 4 Mayıs 2017 tarihinde ise Sığır İthal Ettiğimiz Ülkeler başlıklı bir yazım daha yayınlandı. 1 Aralık 2017’de Etçi Sığır Irkları ile Ticari Melezleme Şemaları başlıklı yazım, 27 Temmuz 2018’de ise Kullanma Melezlemesi ile Kasaplık Dana Elde Etmek başlıklı yazım yayınlanmış.
Besi materyali olabilecek danaların elde edilmesi için 21 Eylül 2014 tarihinde ise “Hibrid Vigor” başlıklı bir yazım daha yayınlanmıştı. 11 Eylül 2018 tarihli yazımın başlığı ise “İthalata İhtiyacımız Olmamalı”.
Görüldüğü gibi zaman zaman gündemdeki konularla ilgili yazı yazmış ve görüşlerimi belirtmişim.
ABD’de 100 bin ve üzeri kapasiteli birçok beri yeri (feed-lot) var. Bu feed-lotlardaki padoklar her 7 ayda bir boşaltılıyor ve tekrar dolduruluyor. Kesime giden danaların yerini doldurmakta bir zorluk çekmiyorlar.
Çünkü besi danalarının temininde bir üretim ve tedarik zinciri var. Bu bir sistem. Bu sistemin adı “Cow and Calf” yani “inek buzağı” sistemi. Sistemin yapısı ve işleyişi ile ilgili yukarıda sıraladığım yazılarla açıklamalarda bulunmuştum.
Ülkemizde böyle bir tedarik zinciri yoktur. Besi yeri sahiplerinin besiye uygun dana temin etmeleri tamamen tesadüfi bir şekilde olmaktadır.
Kırmızı etin “pahalı” olması yüksek maliyetlerle ilgilidir. Maliyetleri etkileyen 2 önemli kalem vardır. Biri canlı materyal yani dana, diğeri ise yemdir.
Ucuz ve pahalı göreceli kavramlardır. Alım gücü ile ilgilidir. Ancak genel fikir kırmızı etin, satınalma gücüne göre, pahalı olduğu yönündedir.
Canlı materyali oluşturan buzağıların önemli bir kısmını yitiriyoruz. Döl tutmama, yavru atma ile başlayan kayıplar, ne yazık ki, doğan buzağıların kayıplarıyla devam ediyor,
Diğer yandan, ülkemizdeki hayvancılık yapısı gereği, besicilik süt sığırcılığı ile tamamen bir bütündür.
ABD’de de süt sığırcılığından gelen erkek danalar besiye alınırlar. Ancak onlar dışında da besicilere materyal sağlayan, yukarıda adını söylediğim bir sistem var. Ülkemizde de besiye uygun danaların %20’sinin Cow and Calf (inek-buzağı) sistemiyle elde edilmesi yerinde olacaktır. Üstelik bu sistemden elde edilen danaların yemden yararlanma oranları, et, kemik oranları, kıymetli et oranları gibi avantajları da var. Sadece kemik oranının düşük olması sayesinde günde 7-11 oranında daha çok et elde edebiliriz.
Yemlerin pahalı olmasından herkes şikayet ediyor. Öyleyse 1 kg canlı ağırlığı 8 kg kuru madde ile elde etmek varken neden 2-3 kg daha fazla kuru madde ile elde ediyoruz?
Dana fiyatlarının yüksekliği sebebiyle besiciler “yerine koyma maliyeti”ni düşünerek mevcut danalarını daha uzun süre besliyorlar.
Canlı ağırlık artınca danalar kilo almaya devam etseler bile maliyet yükseliyor.
Hayvanlar ağırlık kazandıkça, daha önce 10 kg kuru madde ile aldıkları canlı ağırlığı 12-15 kg kuru madde tüketerek alıyorlar. Yine de belli bir süre sonra danalarını kestiren besiciler yeniden dana almaya gittiklerinde yeterince dana temin edemedikleri için küçülüyorlar.
Önümüzdeki yıllar için bazı önlemlerin alınması şarttır.
İlk önerim yukarıda açıklamaya çalıştığım Cow and Calf (inek buzağı) sisteminin kurulması, etçi sığır ırklarıyla melezleme yaparak heterozigot kullanma melezlerinin elde edilmesidir. Diğer önerim ise “eğitim”dir. Döl verimi konusunda, yavru atmalar hakkında ve canlı doğan yavruların ölmemesi yönünde hayvan sahiplerine eğitimler verilmesi şarttır.
Yazının başlığı “dana yetmezliği”. Bir yetmezlik daha var.
Enerji yetmezliği, bu yetmezlik dolaylı olarak dana yetmezliğine yol açıyor. Hatalı besleme, özellikle kuru dönem beslemesinin bilinmemesi sebebiyle enerji yetmezliği ortaya çıktığında inekler döl tutmuyor hatta kızgınlık bile göstermiyorlar. Böyle sorunlar çok ve sonunda buzağılama aralığı uzuyor. Sonuçta daha az buzağı ve “dana yetmezliği” ile karşı karşıya kalıyoruz. Üstelik bir de canlı doğanları kaybedince ithalata muhtaç hale geliyoruz.
Bence işin “tıbbi” kısmı böyle.