Çiftlik Hayvanlarının Enerji, Protein ve Su Eksikliği

Çiftlik Hayvanlarının Enerji, Protein ve Su Eksikliği

Geviş getirenlerde (çok mideliler, ruminantlar) enerji ve protein metabolizması çok karmaşıktır. Bu gruptaki hayvanlarda enerji metabolizmasının bozulması sonucu ortaya çıkan bir grup hastalık (ketosis, yağlı karaciğer hastalığı, asidosis) “Metabolik ya da Üretim Hastalıkları” grubunda ele alınmaktadır.

Kimyasal sınıflandırmada yer alan makro besin maddelerinden enerji ve protein içerenler ve su hayvan beslenmesinde diyette miktar olarak en çok yer tutanlardır. Bunlar arasındaki oranlar hayvan cins, tür ve ırklarına göre gereksinimleri bakımından farklılık gösterirler. İyi mera şartları ve uygun koşullarda üretilmiş yem maddeleri enerji ve protein yanında hayvanın ihtiyacını karşılayacak diğer tüm besin maddelerini de (elementler ve vitaminler) içerirler. Hayvanın gerekli enerji ve proteini doğrudan yem maddelerinden karşılandığı için, enerji ve protein noksanlıkları yem maddelerinin kalitesine, içerdiği enerji ve protein oranlarına ve daha da önemlisi günlük gereksinim miktarına bağlı olarak şekillenir. Yem maddelerinde bulunan su miktarı hiçbir zaman hayvanın gereksinimini karşılayamaz. Yem maddelerinde bulunan su miktarına göre, eksik kalan gereksiniminin ayrıca sağlanması gerekir.

Enerji Eksikliği

Bir canlının enerji gereksinimi, büyüme, gelişme ve verim unsurlarını (et, süt, yapağı-tiftik, yumurta ve döl verimi) karşılayacak enerji miktarıdır. Evcil memelilerde enerji noksanlığı en çok görülen beslenme hastalıkları arasında yer alır. Hayvancılıkta verimliliği en fazla enerji noksanlığı etkiler. Ya yetersiz ya da düşük kaliteli diyet sonucu şekillenir. Ülkemiz şartlarında enerji noksanlığı, yetersiz ve niteliksiz meralar sonucu çok yaygın ve doğal bir şekilde seyretmektedir. Baharın ilk aylarında bitkilerin su oranının çok yüksek olması sonucu yetersiz bir enerji alımı vardır. Mera hayvancılığında otların olgunlaşmaya başladığı dönem (bölge şartlarına göre 2-3 ay) canlı ağırlık kazancı için yeterli enerjinin sağlandığı tek dönemdir.

Kapalı veya açık entansif hayvan yetiştiriciliğinde enerji noksanlığı niteliksiz kaba yem ve yetersiz kesif yem sonucu şekillenmektedir.

Genç hayvanlarda enerji noksanlığı büyümede yavaşlama veya duraklama (bodur, cüce kalma) şeklinde görülür. Niteliksiz kaba yem tüketenlerde karın bölgesi vücudun diğer bölgelerine göre daha fazla gelişmiştir. Hayvan döl verimine daha genç yaşta başlar. Erişkinlerde doku kaybı, mineral ve vitamin noksanlıklarına benzer şekilde, et, süt, yapağı tiftik verimlerinde düşme ile kendini gösterir. Enerji noksanlığına has özel bir bulgu olmadığından, genel bir enerji noksanlığı söz konusu değilse, bireysel olayların açığa çıkarılması zaman alır.

Enerji noksanlığında süt sığırları doğumdan sonra yeterli miktarda ağız sütü (colostrum) üretemez. Gebeliğin son ve süt veriminin (lactation) ilk dönemlerinde ileri derecede ağırlık kaybı görülür. Hayvanın kızgınlığa gelmesi (oestrus) gecikir. Geviş getirenlerde gebeliğin son döneminde enerji noksanlığının uzun sürmesi halinde, doğan yavru normalden küçük (cılız) tür. Bu tür yavrularda ölüm oranı yüksektir. Şiddetli soğuk geçen mevsimlerde enerji noksanlığının uzun sürmesi halinde, gebe sığır ve koyunların beslenmesinde düşük kaliteli kaba yem kullanıldığında abomasum kabızlığı (constipation) gözlenir. Soğuk, rüzgarlı ve yağışlı havalar enerji ihtiyacını artırır ve enerji noksanlığında ortaya çıkan bulguların daha da şiddetlenmesine, aşırı zayıflamaya, hayvanın yatalak hale düşmesine ve ölümüne yol açar. Besi durumu iyi olan gebe sığır ve koyunlarda ani enerji noksanlığı açlık ketozisine ve gebelik zehirlenmesine (pregnancy toxaemia) neden olur.

Diyette karbonhidrat ve yağ (enerji maddeleri) noksanlığında, büyüme ve gelişme için kullanılan bir kısım diyet proteini enerjiye dönüşebilmektedir.

Enerji noksanlığı genelde bariz bulgular görülmeden (subclinic) seyreder ve üretim düşüklüğü, gelişmenin yavaşlaması veya durması ile kendini gösterir. Şiddetli seyreden enerji noksanlıkları A vitamini, protein ve fosfor noksanlıkları ile karıştırılır. Mera hayvancılığında yaşama payı enerji gereksinimi kapalı sisteme oranla 96 25-100 arasında değişen oranlarda daha fazladır.

Atlarda hafif veya şiddetli uzun süre seyreden enerji noksanlığında iç organlarda küçülme (atrophy) gözlenir. Beyin en az etkilenen organdır. Yumurtalık ve testisler göze çarpar derecede küçülür. Kızgınlık gecikir. Böbrek üstü bezleri (adrenal bezler), lenf yumruları, dalak, timus (thymus bezi, özden bezi) da bariz küçülme vardır. Tek tırnaklıların gençlerinin iskelet yapıları enerji noksanlığına çok hassastır. Büyüme birdenbire yavaşlar veya durabilir. Erişkinlerde kemik yoğunluğu artar. Deri altı, karın zarı (mesenterium), böbrek, döl yatağı etrafındaki yağ dokusunda azalma dikkati çeker. Uzun kemiklerin iliğinde yağ dokuda azalma tek tırnaklılar için en iyi değerlendirme unsurudur. İş gücü yavaşlar, kas proteini enerji için metabolize oldukça endojen azot kaybı artar.

Meraya bağımlı koyun ve keçi yetiştiriciliğinde en fazla beslenme hastalığı enerji noksanlığı (yarı açlık) sonucu gelişir. Nedenleri;(1) meraların aşırı otlatılması, (2) kuraklık, (3) kış aylarında meraların karla kaplı olması, (4) bahar aylarında yağışlar nedeni ile otların kuru madde oranlarının düşüklüğü, (5) yaylımda uzun mesafeler kaydetmeleridir.

Kanatlılarda enerji kaynağı olarak karbonhidratlardan sonra yağlar önemli bir yer tutar. Yağlar yemin fiziksel özelliğini artırması yanında karışımdaki mikro besin maddelerinin (mineral, vitamin) dağılımının tekdüze (homojen) olmasını sağlar. Genel uygulama göz önüne alındığında kanatlı hayvan yetiştiriciliğinde, geviş getirenlerinkine benzer yaygın enerji noksanlığına rastlanmaz. Kanatlılarda temel doymamış yağ asitleri, linoleic ve arachidonic asitler özel önem taşırlar. Bunların organizmada özel işlevleri vardır fakat enerji üretimleri yoktur. Sadece enerji metabolizmasında düzenleyici (regulator) rol oynarlar. Bunların diyette noksanlığı veya yokluğunda büyümenin yavaşlaması, karaciğerde yağlanma, yumurtanın küçülmesi, civciv üretiminde düşme görülür ve enerji noksanlığı ile karıştırılır. Diyette yağların oksidasyonuna karşı önlem alınmalı ve kararlı kalması sağlanmalıdır. Kanatlılarda diyete yağ ilavesi; (1) yemin sindirim sisteminden geçişini yavaşlatarak absorbsiyonu artırır, (2) yağ metabolizmasında Isı sarfiyatının karbonhidratlardan daha düşük aynen enerjiden daha fazla yararlanmayı sağlar.

Protein Eksikliği

Protein noksanlığı organizmaya giren ve çıkan protein oranları arasındaki dengesizlik sonucu oluşur. Yetersiz protein alımı düşük verimli hayvanlarda önemli değildir. Yüksek verimli ırk ve türlerde sorun yaratır. Protein noksanlığı, enerji gibi diğer yem maddelerini de etkiler. Diyette düşük protein oranı geviş getirenlerde işkembede mikroorganizmaların üremesini düşürür. Dolayısıyla işkembede karbonhidratların hazmı güçleşir. Benzeri şekilde karbonhidratlardan noksan bir diyet mikrobiyal faaliyeti yavaşlatır. Enerji noksanlığı ikincil bir protein noksanlığına yol açar. Buna ilave olarak bazı maddeler (kükürt , lizin ve metionin bireşimi, kobalt, B-5 vitamini bireşimi ) iyi bir işkembe faaliyeti için vazgeçilmezdir. Bu durumda basit bir protein noksanlığının ortaya çıkışını genel bir beslenme yetersizliğinden ayırmak oldukça zordur.

Geviş getirenler çok mideli olduklarından, protein beslenmesinde yemi tek midelilerden daha iyi değerlendirme özelliğine sahiptirler. Protein olmayan azotlu bileşikler, işkembede bakteriyel flora tarafından parçalanarak amonyağa dönüştürülür ve protein bireşimlerinde kullanılır. İşkembede yer alan diğer tek hücreli hayvanlar (protozoonlar) bakterileri tüketirler. Gerek tek hücreliler gerekse bakteriler daha sonra abomasuma ve bağırsaklara geçerler. Bunlar tek midelilerin bağırsaklarında olduğu gibi amino asitlerine parçalanarak absorbe olurlar.

Her yaş ve türde hayvanın yeterli miktarda ve uygun nitelikte proteine gereksinimi vardır. Büyüme, döl, süt, yumurta verim dönemleri hayvanların en yüksek ve hassas protein ihtiyacının olduğu dönemlerdir. Bu yüzden protein gereksinimi veya beslenmesinden bahsederken proteinlerin yapısını oluşturan “amino asitler” söz konusu edilmektedir.

Hayvan beslenmesinde noksanlığı en çok görülen amino asitler lizin (Iysine), metionin (methionine) ve triptofan (triptophan) ‘dır. Önemli enerji kaynağı olarak bilinen dane yemlerde (tahıllar) yukarda sıralanan amino asitlerin seviyesi oldukça düşüktür. Hayvansal çıkışlı proteinlerin (amino asitler) biyolojik yararlılıkları bitkisel çıkışlı olanlardan daima daha üstündür. Bu yüzden tek midelilerde diyette hayvansal çıkışlı protein maddelerinin yeteri kadar bulunmasına özen gösterilir.

İştah kaybı, protein noksanlığında ilk göze çarpan hastalık bulgusudur. İştah kaybının devamı durumunda hayvan aldığı enerjiden yeteri kadar yaralanamadığı için enerji noksanlığı belirtileri de ortaya çıkar. Bu yüzden protein ve enerji noksanlığı birlikte seyreder. Bulgular, enerji noksanlığında olduğu gibi canlı ağırlık kaybı, yavaş büyüme, geciken kızgınlık, süt, yumurta, yapağı, tiftik veriminde düşmedir. Protein noksanlığının ileri safhalarında vücutta yaygın ödem (anasarca) göze çarpar.

Erişkin geviş getirenlerde diyetin % 7 protein içermesi pozitif azot dengesi için en düşük düzey olarak kabul edilir. Mera bitkileri arasında baklagil türlerinin yer alması hem yem tüketimi hem de protein dengesi bakımından önem taşır. Diyette % 7’den az protein bulunması halinde organizma mineral elementlerden de yeteri kadar yararlanamaz.

Su Eksikliği ve İçme Sularında Aranan Özellikler

Organizma, suyunun % 20’sini kaybederse ölüm kaçınılmazdır. Su tüketiminin azalması ile (1) gaitanın su oranı düşer, idrar boşaltımı azalır, (2) hayvan metabolik su sağlamak amacı ile dokulardaki oksidasyonu artırır, (3) terlemeyi asgariye indirmek için hareketsiz kalır, gölge ve serin yer arar, (4) yem tüketiminde (yeşil gıdalar dışında) azalma görülür.

Uzun süre susuzluk halinde kan koyulaşır, yağ dokusu azalmaya başlar, protein kaybı olur, deri kuru, kıvrımlı bir hal alır ve sertleşir.

Günümüzde içme suları artan bir şekilde kirlenmektedir. İnsan ve hayvanlar kirlenen içme suları ile pek çok zehirli maddeleri de beraberinde tüketmektedir. Bu bakımdan içme sularının nitelikleri ayrı bir önem taşımaktadır. İçme sularının “tuzluluk oranı” suyun niteliğini saptamada ölçüt olarak kullanılır. Suda eriyen tuzların miktarı arttıkça “içilebilirliği” azalır. Çoğu hayvan türleri suda 15,000 — 17,000 ppm toplam katı madde miktarına kadar uyum gösterebilmekte ancak verimleri birdenbire düşmektedir. Sularda “nitrit-nitrat” kirlenmesi gittikçe önem kazanmaktadır. Nitrit-nitrat kirlenmesi 100-200 ppm’i bulduğunda tehlike başlamakta, 3,000 ppm‘i öldürücü etki yapmaktadır. Organizmanın su gereksinimi, dışkıdaki su oranı, idrar suyu, terle atılan su, hayvanın fizyolojik durumu (süt, yumurta verim dönemleri vs.), yaş, vücut yapısı, diyetteki su oranı, yetiştirme şartları ve çevre sıcaklığı ile ilişkilidir. Çevre sıcaklığının ve diyetteki kuru madde oranının yükselmesi su tüketimini artırır. Kurak bölgelere uyum sağlamış yerli hayvan ırkları suyu en idareli bir şekilde kullanabilmektedirler.

Tek başına mineral elementler söz konusu olduğunda, suda zararlı olabilecek yoğunlukları üzerinde yapılan çalışmalarda; Buzağılar, içme suyu ile canlı ağırlığı üzerinden 1.1 mg/kg kobalt alırsa kobaltın zehir etkisi sonucu kobalt noksanlığı benzeri durumlar ortaya çıkmaktadır. Koyunlar içme suları ile günlük 160 mg kobalt alırsa iştah ve canlı ağırlık kaybı görülmektedir. Suyun litresinde 103 mg siyanür (HCN) sığır ve ördekler için öldürücüdür. İçme sularında 100 mg/L flüor buzağılarda yem tüketiminin düşmesi ve sindirim kanalından kalsiyum absorbsiyonunun azalmasına, kemiklerden kalsiyumun çekilmesine (decalcificatlon) ve büyümenin yavaşlamasına yol açmaktadır. Sığırların içme su arında 11.8 mg/L flüor dişlerde beneklenmeye, 20 mg/L koyunlarda sağlık sorununa ve dişlerde şiddetli beneklenmeye yol açmaktadır. N. A. S. (ABD National Academy of Sciences) suda 2 mg/L flüorun dişlerde beneklenmeden başka herhangi bir sağlık sorununa yol açmadığını rapor etmiştir.

Kirliliğe sebep olan elementlerEn yüksek değerler (ppm)2
Alüminyum5
Arsenik0.2
Bor5
Kadmiyum0.05
Krom1
Kobalt1
Bakır0.5
Flüor2
Kurşun0.1
Mangan
Demir
Civa0.001
Molibden
Nitrat100
Nitrit10
Tuzlar300
Selenyum0.05
Vanadyum1
Çinko25
Koliform Bakteriml’de
Gaitadan gelen1.000/100
Toplam bakteri5.000/100
Çiftlik hayvanları içme sularında bulunması gereken element ve Koliform bakterilerin en yüksek miktarları

Otlağın sulama suyunda 17 mg/L demir sığırlarda ishale, süt veriminin düşmesine ve canlı ağırlık kaybına sebep olmaktadır. Bir buzağının içme suyunda bulunan 100 mg/L kurşunun (Pb(NO3)2) buzağının dört ay sonra ölümüne neden olduğu bildirilmiştir. Suda 500 mg/L mangan sığırda zehirlenmeye yol açmamış fakat karaciğer demir miktarında düşme görülmüştür. Suda 75-300 mg/L civa insanlarda öldürücü olmakta, 30 mg/L kolayca dokulara geçebilmektedir. Koyunlarda 300 mg/L azot (nitrit bileşiği) büyümenin yavaşlamasına, karaciğer A vitamini seviyesinin düşmesine yol açmakta fakat yumurta tavuklarında yumurta verimi ve kalitesine herhangi bir yan etkiye neden olmamaktadır. Suda 100 mg/L kükürt (SO4-2 bileşiği) sığırda canlı ağırlık kaybına, su tüketiminin %35, yem tüketiminin %30 azalmasına yol açmaktadır. İnsanlarda 675 mg/L çinko, kusturucu (emetic) etki yapmaktadır. Kanatlılarda 2320 mg/L çinko su tüketiminin azalmasına, üç gün içerisinde yumurta veriminin düşmesine ve canlı ağırlık kaybına sebep olmaktadır. Suda 1 mg/L arsenik kobaylarda kalkan bezinde (thyroid) kolloidal kısmın artmasına (hyperplasia) yol açmaktadır.

Genelde, içme sularında bulunan zehirli (toksik) maddelerin etkileri daha ziyade uzun süreli su tüketimlerinde zarar vermektedir. Etki süreleri zehirli bileşiğin suda mevcut değişimine bağlıdır. Sularda bulunan zehirli bileşiklerin alınması gelişme, süt, yumurta ve döl verimine zarar vermese de hücrelerin organcıklarında (subcellular seviyede) yaptıkları yıkım canlıların hastalıklara karşı direncini kaybetmesine (bağışıklığın zayıflaması) yol açabilir. İçme sularındaki çeşitli bileşikler zehirli seviyede olmasa bile, devamlı tüketim sonucu ette, sütte, yumurtada istenmeyen oranlarda birikerek, insanlar için sağlık sorunu yaratabilir.

Enerji, Protein ve Su Eksikliklerinde Tanıları ve Tedavileri

Enerji ve protein noksanlıklarında ortaya çıkacak klinik bulgular birbirine benzer şekilde seyrettiğinden, tanı için (tefrik-i teşhis) hayvanın tükettiği diyetin toplam miktarı ve niteliğini incelemekle işe başlanmalıdır. Her hayvan tür ve cinsinin genetik yapısı ve fizyolojik dönemlerine göre günlük alması gereken “yaşama ve verim” payları enerji ve protein değerlerinin karşılanması gerekir. Hemen her tür yem maddesinin içerdiği protein oranları ve hayvan türlerine göre enerji değerleri tanımlanmıştır. Verilen değerlerin ışığı altında “hesaplama yöntemi” ile tüketilen yemin enerji ve protein değerlerinin hayvanın gereksinimini karşılayıp karşılamadığı bulunabilir. Noksanlık söz konusu ise yeterli yem sağlamak yoluna gidilir. Yeterli enerji ve protein verildiği halde hayvandan gerekli verim alınamıyor ve herhangi bir enfeksiyöz ya da paraziter hastalık da söz konusu değilse, diğer yem maddelerinin yeterli olup olmadığı (makro ve eser elementler ve vitaminler) gözden geçirilir.

Kaynakça

Kaynakları görüntülemek için tıklayınız...
Çiftlik Hayvanlarının Beslenme Hastalıkları (Nutritional Diseases), Doç. Dr. Ş. Kaya Göksoy, TDV Yayın Matbaacılık, Ankara 2003, 33-40.
Exit mobile version