Safkan Arap at ırkı dikkat çekicidir. Bir Arap atının en belirgin özellikleri, ince yontulmuş kafası, bombeli yüzü, uzun kavisli boynu ve yüksek kuyruklu olmasıdır. Tüm görünüşü enerji, zeka, cesaret ve asalet yayar.
Genel olarak, Arap at ırkının kısa, düz bir sırtı vardır (genellikle diğer ırklara göre daha az omur), mükemmel denge ve simetri, derin bir göğüs, iyi yaylanmış kaburgalar, kalın yoğunluklu güçlü bacaklar ve daha yatay bir pelviks kemik pozisyonuna sahiptir.
Arap At Irkının Belirgin 5 Temel Özellikleri
Baş Yapısı
Nispeten küçük kafa, düz kafa profili veya genellikle gözlerin altında hafif içbükey; küçük namlu, hareket halindeyken genişletilmiş büyük burun delikleri; büyük, yuvarlak, anlamlı, koyu renkli gözler birbirinden iyi ayrılmış (cam gözler Yetiştirme derslerinde cezalandırılacaktır); göz ve namlu arasındaki nispeten kısa mesafe; dallar arasında geniş derin gıdılar; küçük kulaklar (aygırlarda kısraklardan daha küçük), ince ve iyi şekilli, uçları hafifçe içe doğru kıvrık
Boyun
Uzun kemerli boyun, yüksekte durur ve orta derecede yüksek soldurmalara doğru geriye koşar yapıda
Sırt Yapısı
Kısa sırt
Butlar
Nispeten yatay yapıdadır
Kuyruk Yapısı
Doğal yüksek kuyrukludur. Arkadan bakıldığında kuyruk düz görünümdedir
Yukarıdaki nitelikler, safkan Arap atının türünü tanımlar. At bu niteliklere ve doğru konformasyona sahipse, ideal standardımız var demektir.
Arap Atının Tarihçesi
Orta doğu çöllerinin bir yerinde yüzyıllar önce, insan hayal gücünün ötesinde Dünyadaki tüm at türlerinin etkisi altına alacak bir at ırkı türedi. Bugün ki adıyla Suriye, İran ve Irak’ta Tigris nehri (Dicle) boyundaki vahalarda ve Arap yarımadasının diğer bölgelerinde at ırkı gelişti. Bu tür Arap atı olarak tanımlandı. Müslümanlara göre At Allah’ın bir nimeti, şefkatle yaklaşılacak ve saygı duyulacak bir varlıktı. Avrupa ülkelerinin atın varlığından haberdar olmalarından çok önceleri, çöl atları bedevilerin hayatta kalabilmeleri için bir gereklilikti. Kabilelerin şefi; gerek kendi kabilesindeki gerekse, diğer bedevi kabilelerindeki her bir at familyasının tarihini bilirdi. Yüzyıllar geçtikçe, türün mitolojisi ve duygusallığı, soyu ile özdeşleşen cesaret, dayanıklılık ve gücü ile ilgili hikayelerle gelişti. Dini inanış, gelenek ve batıl inanışlar ırkın doğasını ve şeklini etkiledi.
Çıkık bir alnın; Allah’ın nimetini taşıdığına inanılırdı. Bundan dolayı “Jibbah” ın büyük olması o atın daha fazla nimet taşıması demekti. Kavisli bir boyun “Mitbah“ bir cesaret göstergesi, kalkık bir kuyruk ise onuru simgelerdi. Bu ayırt edici niteliklere at seçiminde çok dikkat edilirdi. Arap atlarının dini öneminin bulunması, kısmen de kabilenin varlık ve güvenliğine sağladığı katkılar nedeniyle türün izole bir şekilde çoğalmasını sağladı. At yetiştirme gelenekleri ve dini inanışlar ırkın “Asil“ yada saf olarak kalmasını sağladı. Çevre şehirlerden veya dağlardan yabancı bir kan karışımı kesinlikle yasaklanmıştı. Kuzey Afrika da veya sahra çölü bölgesindeki çöl atları, arap atları ile aynı kanı taşımaz ve bedeviler tarafından hor görülürdü. Arap at ırkı , zamanın bir çok toplumunda da olduğu gibi bir savaş aracıydı. İyi donanımlı bir bedevi düşman kabileye saldırır, koyun, deve ve keçi sürülerini kaçırarak kendi kabilesinin zenginliğinin arttırırdı. Bu tarz bir saldırı ancak ani, hızlı ve süratle yaklaşılırsa başarılı olabilirdi. Kısraklar bu tarz saldırı için en uygun ırktı Çünkü kısraklar, düşman kabilesinin atlarına kişnemez böylece kabilenin saldırıdan haberi olmazdı. Hız ve dayanıklılık şarttı çünkü çarpışmalar kamp yerinden uzakta gerçekleşirdi.
Bedeviler aynı zamanda çok konuksever insanlardı. Eğer bir misafir çadırlarına ziyarete gelirse; onu ve hayvanlarını hiç ücret almadan 3 gün misafir etmek zorundaydılar. Konuk edilen misafirin atının başlığı çadırın orta yerine asılarak onun önemi vurgulanırdı. Böylelikle kabileler savaştan arta kalan zamanlarda birbirlerini konuk eder, en hızlı ve en cesur atlarının hikayelerini birbiriyle paylaşırlardı. Kazananın ödül olarak kaybedenin en iyi sürüsünü aldığı at yarışları düzenlerlerdi. Yetiştirilen atlar alınır, satılır ancak kural olarak savaş kısraklarına bedel ödenmezdi.
Bir Arap kısrağından daha iyi bir hediye olamazdı. Bir kısrağın değeri annesinin orijinine göre artardı. Eğer kısrağın annesi takdir edilen bir aileden geliyorsa, onun değeri çok fazla idi. Kısrak aileleri onu yetiştiren kabilenin veya şeyhin adı ile bilinirdi. Bedeviler aynı orijinden gelen atları daha değerli görürlerdi.
5 temel familya vardı; Kehilan, Seglavi, Abeyan, Hamdani ve Hadban.
Cesaret, dayanıklılık ve sürat hikayeleri o orijine ait diğer atlarında değerini arttırırdı. Örneğin; Kehilet al Krush, Kehilet Jell – abiyat ve Seglavi ibn-i sedran isimli kısrakların görkemli savaş hikayeleri vardı. Bu kısrakların tayları da övgüyle anılırdı. Kısraklar kendi türünden olan atlarla çiftleştirildiğinde, tanınabilen ve tanımlanabilen özellikleri gelişti.
Kehilan; geniş göğsü, kas gücü ve iriliği ile tanındı. Kafaları küçük ancak alın ve çeneleri genişti. En çok rastlanan renk gri (demir kır) ve doruydu.
Seglavi grubuna ait atların en önemli özelliği; zarif olmalarıydı. Bu tür dayanıklılıktan çok hızlı olmaları ile tanınırdı. İyi bir kemik yapıları ve yapılı boyları vardı. En sık rastlanan renk; açık doruydu.
Abeyan grubu Seglavilere çok benzerdi. Bu gruba ait safkanlarda tipik arap atlarından daha uzun bir sırt görülürdü. Bu atlar yapı olarak daha küçüklerdi. Sıklıkla rastlanan renkleri; demir kır olup, diğer türlere göre daha fazla akıtma görülürdü.
Hamdani atları; atletik yapılı, iri kemikli ve kas gücü yüksek bir türdü. Kafaları profilden bakıldığında düzdü, Arap atları içinde en uzun boylu türlerden biriydi. Demir kır ve açık doru en sık rastlanan renkti.
Hadban grubu ise hamdani atlarının daha küçük bir versiyonuydu. İri kemik ve kas yapısına sahipti. Ayrıca çok nazik doğasıyla da bilinirdi. Genellikle kahverengi veya açık doru rengindeydi.
Türklerde Arap At Irkının Kullanımı
Türkler atlarını Avrupa ya olan akınlarında bir savaş malzemesi olarak kullandılar. Türkler seferlerinde sadece birkaç arap atını beraberlerinde götürmelerine karşı, onların zorlu ve dağ koşullarına uygun Türk atları da Avrupalıların ilgisini çekmiştir. Avrupalılar atlarını şövalyelerini ve silahlarını taşıması için yetiştirirlerdi. Daha hafif olan atları Pony türlerinden gelmekteydi.
Türklerin küçük ve hızlı atları ile kendi atları karşılaştırıldığında Türk atlar özellikleri bakımından onlarınkinden çok daha üstündü. Bu atların hız, dayanıklılık ve atlama konularındaki üstünlükleri Avrupa’nın ilgisini çekti. Bu tarz bir ata sahip olmak sadece Avrupalıların kendi at türlerinin de gelişmesine katkıda bulunmakla kalmayacak, aynı zamanda bir prestij de katacaktı. Yurt dışına seyahatlerin de artmasıyla, Osmanlı imparatorluğu sultanları Avrupa’daki belli başlı devlet başkanlarına Arap atları hediye ettiler.
Godolphin arap at ırkları 1730’da İngiltere ye ithal edildi. Byerley Turk 1683’de, Darley Arabı da 1703’de İngiltere ye geldi. Bu 3 doğulu aygır yeni bir ırkın temellerini oluşturdu. Bu ırka da “Thoroughbred” adı verildi. Bugün thoroughbred türünün %93’ü bu 3 aygıra dayanmaktadır. Arap atları gerek doğu da çiftleştirme, gerekse thoroughbred kanı aracılığı ile bugünkü at türlerine katkıda bulunmuştur. Bedeviler safkan Arap atı yetiştiriciliği ile tanındılar. Bedevi boylarında at yetiştiriciliğinin kayıtları hafızalarda ve kuşaktan kuşağa aktarılan bilgilerle tutulurdu. Ancak yine de at yetiştiriciliği konusunda Arap ırkının saflığını korumayı başararak bir ilke imza atmışlardır. Bugüne kadar birçok arap atını pedigrisinde “çölde yetiştirilmiştir” ibaresine rastlanmıştır. Yazılı bir belge olmamasına karşın, bedevilerin atların safkanlığına verdiği önem dikkate alınarak bu ibare de atın safkanlığının onaylanması olarak kabul edilir. Bugün Arap atları kendi orijininin doğduğu topraklar dışında da çok sayıda yer almaktadır.
Arap At Irkının Orjini
Arap atının orijini zoolojik bir sır olarak kalmıştır. Her ne kadar bu eşsiz türün ayırt edici bir kimliği bulunsa da, tarihi karışıklıklar ve çelişkilerle doludur. Arap at ırkını araştırdığımızda bugünkü halinden daha küçük olduğu ortaya çıkmıştır. Bunun dışında yüzyıllar boyu herhangi bir değişiklik göstermemiştir. Otoriteler Arap atının nerede doğduğu konusunda fikir birliğine varamamaktadır. Arap atının, atasının kuzey Suriye (Türkiye’nin güneyi) de bulunan vahşi bir at olduğu konusunda tartışmalar sürmektedir.
Mezopotamya’nın kuzeyini içeren bir alan boyunca (Irak’ın bir kısmı, Sina yarımadasının batısından Mısır kıyılarına kadar) atlar için ideal, ılıman bir iklim olan ve yağış alan bölge bulunmaktaydı. Bir grup tarihçi de bu eşsiz ırkın Arabistan’ın güneybatısında doğduğunu söylemektedir. Bu bölgede bulunan 3 nehir yatağının doğal ortamda yaşayan vahşi atlardan doğmasına neden olabilecek iklimin oluşturduğu fikrini esas almaktadır. Arabistan yarımadası yaklaşık 10.000 yıldır kurak bir bölge olduğundan , insan yardımı olmadan atların bu bölgede var olması imkansızdı. M.Ö. 3500 yıllarında develerin evcilleştirilmesi ile bedeviler bu develeri bir ulaşım aracı olarak kullanmaya başladılar. M. Ö. 2500 yıllarında yerleştikleri orta Arabistan da modern Arap atının bir benzerini de bölgeye getirdiler.
“Arap” ismini bir at cinsi veya insan topluluğuna verilen isim olarak kullanımından çok yıllar önce görmek mümkündür. “Arap” kelimesinin kökeni hala karanlıktır. Göçebeliği tanımlayan kelime ile ibranice “arabha” ve “erebh” kelimesinin bileşiminden oluşmuştur. (karanlık diyar) “Abhar” hareket etmek , “Arab” çöl veya çölde yerleşik anlamındadır. Görülüyor ki milliyete dayanan bir kelime değildir. Özetle Arap atı kelime anlamı olarak, bir millete verilen isimden çok daha önce kullanılmıştır.
Arap Ataları Avrupa’ya Nasıl Yayıldı?
İslam’ın yükselişi ile Arabistan kültürel bir değişime sahne oldu. İslami inancın etkisiyle Arap savaşçılar yerleştikleri çöllerden çıkarak İslam’ı yaymak için savaştılar. Çölde yetiştirilmiş bu görkemli hayvanlar muhteşem savaş atları oldular. Orta doğu, Kuzey Afrika ve İspanya ya kadar Akdeniz ülkeleri ve doğuda Çin’e kadar bir çok ülke İslam’a yenik düştü. 1099 ve 1249 yılları arasında haçlı seferlerinden sonra Avrupa atları ile Arap kanı karıştırıldı. Ateşli silahların icadı ile ağır silahlı şövalyeler önemini yitirdi.
16. yüzyılda askeri birliklerde hafif, hızlı atlara olan ilgi arttı. Bundan sonraki savaşlar ise Arap atının askeri birliklerde kullanımının önemini kanıtladı. Haçlı seferleri sonrasında, Batılılar gözlerini doğunun Arap atlarına diktiler. 1683 – 1730 yılları arasında 3 Arap aygırının at yetiştiriciliği için İngiltere ye getirilmesi bir devrim oldu. 1800’lü yıllarda Avrupa’da Arap atı çiftlikleri oluştu. Polonya kraliyet Ailesi, Alman Kralları ve bir çok Avrupa ülkesinde ki soylu Aileler Arap atı çiftlikleri kurdular. Lady Anne BLUNT ve Wilfred BLUNT’ un Mısırda olan yaşamlarının ve çöl gezilerinin sonucu olarak İngiltere deki dünyaca ünlü Crabbet Arap atı Harası çölde ve Mısırda da kuruldu. Daha sonraları buradan Rusya, Polonya, Avustralya, Kuzey ve Güney Amerika’ya At gönderilmeye başlandı.
Kuzey Amerika’nın Arap At Irkı ile Tanışması
Şu bir gerçektir ki Amerika Kıtası; Gemi ile keşfedilmiş, Atların gücü ile inşa edilmiştir. Burada yaşayan koloniler, Atlı İspanyol savaşçıları tarafından sindirilmiş ve egemenlikleri altına alınmışlardır.
At yetiştiriciliği, 1725 yılında Virginia da Nathan Harrison‘un Arap atını getirmesi ile başlamıştır. Bu AT’tan 300 tay alınmıştır. Buna rağmen ilk yetiştirici Keene Richard olmuştur. 1853 – 1856 yıllarında Arabistan çöllerine giden Richard, bir çok aygır ve 2 kısrak getirmiştir. Ancak yetiştirme programı iç savaşla yok olmuş ve geriye hiçbir şey kalmamıştır. 1877’de Ulysses S.Grant II. Sultan Abdülhamid Han‘ı ziyaret etmiş ve bu ziyaretinde sultanın ahırından kendisine 2 Aygır hediye edilmiştir. (Leopard ve Lindertree) Leopard daha sonra Randolph Huntington’a verilmiş ve o da 1888 de İngiltere ye 2 kısrak ve 2 aygır getirmiştir. Bu program Amerika’daki ilk safkan Arap atı yetiştirme programıdır.
1893’teki Chicago Dünya fuarı büyük bir halk kitlesi tarafından ziyaret edilmiş ve Arap atının Amerika’daki etkisini arttırmıştır. Bu fuara dünyanın pek çok ülkesinden yetiştiriciler davet edilmişti. Türkiye’de bu fuara 45 Arap atı ile katılmıştı. Bu atların arasında kısrak Nedyme ve aygır O bryan da bulunmaktaydı. Bu atlardan her ikisi de daha sonradan Amerikan – Arap atları kayıtlarında no: 1 ve no: 2 olarak yer almıştır. Bugün birçok at yetiştirme çiftliğinde kökeni bu atlara kadar uzanan atlar bulunmaktadır.
Fuar sonrasında Spancer Barden tarafından İngiltere ve Mısır’dan at getirildi. 1898 – 1911 yılları arasında yılları arasında Interlaction Harasına 20 at geldi. Ayrıca 1918 – 1932 yılları arası İngiltere’den 20, Fransa’dan 6, Mısırdan 7 at getirildi. Thedora Roosevelt’in de yardımıyla “Davenport Arapları” nı oluşturmak üzere 27 at getirildi.
Davenport’un Amerika ya çöllerden doğrudan Arap atı ithali bu ülkedeki Arap atı yetiştiricilerini heyecanlandırdı. Bu yetiştiriciler yeni kanların ithal edilmesinin teşvik edilmesi konusunda girişimlerde bulundular.
1908’de Amerikan Arap Atı Kulübü kuruldu. Amerikan Tarım Bakanlığı Arap atı haralarının kayıtlarını milli kayıt olarak tanıdı ve bu kayıtlar sadece safkan Arap atları için tutuldu. Bu noktada 71 safkan Arap atı kaydettirildi. 1920 – 1932 yılları arasında da Amerika’nın çeşitli aileleri tarafından İngiltere, Arap çölleri ve Mısır dan Arap atları ithal edildi. 1940 – 1950’li yıllarda Amerikan yetiştiricilik programının oluşması sonucu Arap atı ithalatı yavaşladı.
Günümüzde Arap Atları
Tarihsel olarak Arap atı güzellik, akıl, cesaret, dayanıklılık ve duygusallık kavramları ile ünlendi. Çok eski zamanlardan bugüne insanlar ile yakın temas içinde bulunan Arap atı insanlarla arasında bir bağ oluşturdu. Nazik, zeki ve cana yakın olan bu hayvanlar Tayken bile insanlardan korkmaz ve ani seslere tepki göstermezler. Araplar “Ghazu” denilen çöl savaşlarında hayatları ve varlıkları Arap atlarının hız ve dayanıklılıklarına bağlıydı. Bunun doğal bir sonucu olarak da kaliteli bir kan olarak tanındı. Elverişli koşullarda çiftleştirme ile saflığını korudu. Arap atının çiftleştirildiği her at türünde de kendine has özelliklerinin (hız, dayanıklılık, zarafet vs.)
İngiltere ye getirildiğinde Arap atı Thoroughbred’in atası oldu. Rusya da Orloff rahvan atlarına katkı sağladı. Fransa da ünlü Percheron atlarının oluşmasını sağladı. Amerika da ise Morgan atlarının atası oldu. İngiliz thoroughbred ile çiftleşmesi sonucu Trotter atları oluştu. Arap cinsinin diğer at ırklarından farkı seçici çiftleştirme yöntemi ile yetiştirilmemesidir. Diğer türlerde yetiştiricilik yapılabilmesi için o atın kaydının oluşturulması gerekir. Ancak Arap atları binlerce yıl boyunca safkanlığını koruduğu ve bu yönü ile tanındığı için Arap atlarında böyle bir uygulama gerekmemiştir.
Yüksek zeka, eğitilebilirlik, nazik yapısı ile biniciliğin bir çok dalında kullanılmaktadır. Dayanıklılık yarışlarında en yüksek dereceler her zaman Arap atı binicileri tarafından kazanılmıştır. Günümüzde Arap atı yetiştiriciliğinin ve Arap atı Haralarının en gelişmiş olduğu ülkelerden birisi Amerika’dır.
Arap Atının Özellikleri
Güzel gösterişli bir kafa, büyük gözler, yukarıda toplanmış bir boyun, kuyruk havada, sırtı kısa ve düz, göğsü kaslı ve geniş.
Bacakları kaslı, eklemleri güçlü açıkça görülebilen tendonlar, topukta genişleyen küçük tırnaklar.
Fındık kabuğu, demir kır, yağız ve açık donlu olur.
Yüzde ve bacaklarda beyazlıklar sıkça görülür. Derisi ince ve ipeksidir. Yele ve kuyrukları gürdür.
Çok iyi. At.