Akciğerler sadece solunumda mı görevli sorusunu herkesin aklına geliyordur. Akciğerler omurgalı canlılarda vücudun oksijen gereksinimini karşılamak amacıyla dışarıdan gelen oksijeni alıp, vücutta oluşan karbondioksiti ise dışarı atmak gibi oldukça hayati öneme sahip olan organlardır. Göğüs kafesi içerisinde, sağ ve sol da olmak üzere 2 büyük bölüm şeklindedir. Her bir bölüm canlı türüne göre farklı sayıda loptan oluşur.
Bu hayati öneme sahip organ, sadece solunumda görevli değildir elbette.
Şimdi akciğerin solunum dışında üstlendiği görevlerden bahsedeceğim;
Akciğerin Diğer Görevleri
Canlı vücudunda damarlar aracılığı ile taşınan kan, akciğerlere geldiğinde ısısı değişmektedir. Bu sebepten ötürü akciğerler, kanın ısısını etkileyerek vücudun da ısı dengesinde, ısı ayarlamasında önemli bir öneme sahiptir. Aynı zamanda dinlenme esnasında mg ısının vücut dışına verilmesinde akciğere ait mekanizmalar %14 oranında etkilidir. Birçok canlıda beden ısısının artışı çok sık solumaya sebep olur. Solunum sayısı neredeyse dakikada 200-400’e ulaşır. Ve bu sayede canlının serinlemesine olanak sağlanır.
Vücutta asit-baz dengesinin sağlanmasında da akciğerlerin rolü vardır. Bilindiği üzere akciğerler solunum yolu ile karbondioksiti vücuttan uzaklaştırmaktadırlar. Asit-baz dengesi sağlanırken olay solunum merkezinde gerçekleşir. Solunum merkezi pCO2 ve H+ ‘ya duyarlıdır. Kan pH’ı düştüğünde (pCO2 ↑) solunum merkezi uyarılır ve hızlı solunum ile CO2 uzaklaştırılarak kan pH’ı dengelenmeye çalışılır. Alkaloz da ise tam tersi bir yol izlenir. Ve sonuçta kan pH’ı dengelenebilir. Akciğerler fizyolojik tampon sistemleri içerisinde yer alırlar. Ancak sadece uçucu asitler için güçlü bir sistem olduğu unutulmamalıdır. Örneğin; laktik asit gibi kompleks bileşiklerde etkili değildir.
Akciğerlerin bir diğer görevi de konuşmada etkili olmasıdır. Konuşurken akciğerlerden gelen havayı kullanırız. Akciğerlerden gelen hava gırtlağa gelir ve ses tellerine çarpar. Ses telleri hızla açılıp kapanarak gırtlaktaki havayı titreştirir ve bu titreşimler ses olarak duyulur.
Akciğerlerin tip II alveoler hücrelerinden salınan, alveollerdeki yüzey gerilimini düşürerek akciğerlerin sönmelerini önleyen lipoprotein yapıdaki yüzey aktif maddeye “sürfaktan” adı verilir. Ayrıca sürfaktan, akciğerlerdeki lokal savunma sistemlerini de düzenleyen immunolojik görevlere de sahiptir. Sürfaktan, tip II alveol hücrelerin endoplazmik retikulumun da yapılır. Hücrelerde depo edilir ve bu hücrelerden ekzositoz ile salınır. Bu sentez fötal hayatın geç dönemlerinde başlar. Sürfaktan yüzey gerilimini azaltır, kompliyansı artırır.
Böbrekte junkstaglomeruler hücrelerden salgılanan renin, pre-prorenin şeklinde oluşmakta ve Golgi aygıtı içerisinde prorenindeninaktif renin oluşarak hücre dışına salgılanmaktadır. Renin, anjiyoten sinianjiyotensi nI’e dönüştürür. Dolaşımda, özellikle akciğer dolaşımında, anjiyotensin dönüştürücü enzim (ACE) ile anjiyotensin II oluşur. Yani akciğerler renin anjitensin-aldesteron sisteminde bir yer etmiştir. Ve akciğerin bu işlevi sayesinde şok gibi kan basıncının düştüğü durumlarda vücudun normale dönmesinde etkilidir.
Akciğerler aynı zamanda metabolik organlardır. Akciğerler; alkolün bir kısmının, diyabetik ketoasidoz sonucu açığa çıkan aseton ve anestezik maddelerin solunum vasıtasıyla vücuttan atılmasında görev alır.
Akciğerlerin vücutta en önemli işlevlerinden biri de sıvı-elektrolit dengesinin düzenlenmesinde rol almasıdır.
Aynı zamanda bradikinin, serotonin, norepinefrin ve asetilkolin gibi bazı maddeler de akciğerlerde parçalanarak etkisiz hale getirilirler.
Akciğerlerde fibrinolitik enzimler yer aldığından, tromboz gibi durumlarda eritme görevi de üstlenirler.
Akciğerler Sadece Solunumda Görevli Değildir.
KAYNAKÇA
Akciğerler sadece solunumda mı görevli sorusunu herkesin aklına geliyordur. Akciğerler omurgalı canlılarda vücudun oksijen gereksinimini karşılamak amacıyla dışarıdan gelen oksijeni alıp, vücutta oluşan karbondioksiti ise dışarı atmak gibi oldukça hayati öneme sahip olan organlardır. Göğüs kafesi içerisinde, sağ ve sol da olmak üzere 2 büyük bölüm şeklindedir. Her bir bölüm canlı türüne göre farklı sayıda loptan oluşur.
Bu hayati öneme sahip organ, sadece solunumda görevli değildir elbette.
Şimdi akciğerin solunum dışında üstlendiği görevlerden bahsedeceğim;
Akciğerin Diğer Görevleri
Canlı vücudunda damarlar aracılığı ile taşınan kan, akciğerlere geldiğinde ısısı değişmektedir. Bu sebepten ötürü akciğerler, kanın ısısını etkileyerek vücudun da ısı dengesinde, ısı ayarlamasında önemli bir öneme sahiptir. Aynı zamanda dinlenme esnasında mg ısının vücut dışına verilmesinde akciğere ait mekanizmalar %14 oranında etkilidir. Birçok canlıda beden ısısının artışı çok sık solumaya sebep olur. Solunum sayısı neredeyse dakikada 200-400’e ulaşır. Ve bu sayede canlının serinlemesine olanak sağlanır.
Vücutta asit-baz dengesinin sağlanmasında da akciğerlerin rolü vardır. Bilindiği üzere akciğerler solunum yolu ile karbondioksiti vücuttan uzaklaştırmaktadırlar. Asit-baz dengesi sağlanırken olay solunum merkezinde gerçekleşir. Solunum merkezi pCO2 ve H+ ‘ya duyarlıdır. Kan pH’ı düştüğünde (pCO2 ↑) solunum merkezi uyarılır ve hızlı solunum ile CO2 uzaklaştırılarak kan pH’ı dengelenmeye çalışılır. Alkaloz da ise tam tersi bir yol izlenir. Ve sonuçta kan pH’ı dengelenebilir. Akciğerler fizyolojik tampon sistemleri içerisinde yer alırlar. Ancak sadece uçucu asitler için güçlü bir sistem olduğu unutulmamalıdır. Örneğin; laktik asit gibi kompleks bileşiklerde etkili değildir.
Akciğerlerin bir diğer görevi de konuşmada etkili olmasıdır. Konuşurken akciğerlerden gelen havayı kullanırız. Akciğerlerden gelen hava gırtlağa gelir ve ses tellerine çarpar. Ses telleri hızla açılıp kapanarak gırtlaktaki havayı titreştirir ve bu titreşimler ses olarak duyulur.
Akciğerlerin tip II alveoler hücrelerinden salınan, alveollerdeki yüzey gerilimini düşürerek akciğerlerin sönmelerini önleyen lipoprotein yapıdaki yüzey aktif maddeye “sürfaktan” adı verilir. Ayrıca sürfaktan, akciğerlerdeki lokal savunma sistemlerini de düzenleyen immunolojik görevlere de sahiptir. Sürfaktan, tip II alveol hücrelerin endoplazmik retikulumun da yapılır. Hücrelerde depo edilir ve bu hücrelerden ekzositoz ile salınır. Bu sentez fötal hayatın geç dönemlerinde başlar. Sürfaktan yüzey gerilimini azaltır, kompliyansı artırır.
Böbrekte junkstaglomeruler hücrelerden salgılanan renin, pre-prorenin şeklinde oluşmakta ve Golgi aygıtı içerisinde prorenindeninaktif renin oluşarak hücre dışına salgılanmaktadır. Renin, anjiyoten sinianjiyotensi nI’e dönüştürür. Dolaşımda, özellikle akciğer dolaşımında, anjiyotensin dönüştürücü enzim (ACE) ile anjiyotensin II oluşur. Yani akciğerler renin anjitensin-aldesteron sisteminde bir yer etmiştir. Ve akciğerin bu işlevi sayesinde şok gibi kan basıncının düştüğü durumlarda vücudun normale dönmesinde etkilidir.
Akciğerler aynı zamanda metabolik organlardır. Akciğerler; alkolün bir kısmının, diyabetik ketoasidoz sonucu açığa çıkan aseton ve anestezik maddelerin solunum vasıtasıyla vücuttan atılmasında görev alır.
Akciğerlerin vücutta en önemli işlevlerinden biri de sıvı-elektrolit dengesinin düzenlenmesinde rol almasıdır.
Aynı zamanda bradikinin, serotonin, norepinefrin ve asetilkolin gibi bazı maddeler de akciğerlerde parçalanarak etkisiz hale getirilirler.
Akciğerlerde fibrinolitik enzimler yer aldığından, tromboz gibi durumlarda eritme görevi de üstlenirler.
Akciğerler Sadece Solunumda Görevli Değildir.
KAYNAKÇA